MESCİD-İ AKSA’YI  VE FİLİSTİNLİLERİ DÜŞÜNÜYORUM!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

GÖNLÜMCE

MESCİD

Korunma kapısıdır, orda huzurlu “tecrit”,

Ve de tövbe yeridir, Müslümana her mescit.

Mescid-i Aksa mağdur, mescid-i aksa mazlum,

Rabbim bir “Ömer” gönder, bitsin artık bu zulüm!..

MM

SÖZ GELİŞİ

İslam coğrafyasının kalbinde açmış yaradır yahudinin işgal ettği topraklara yılan gibi çöreklenmesi, bu melun kavmin askerlerinin burada sürekli yaptıkları zulüm, bayram arifesinde devam etti ve 200’ü aşkın insan öldürüldü, eli kanlı İsrail askerlerinin katliamına, her zaman olduğu gibi dünya yine sessiz kaldı,  Amerika başta olmak üzere bazıları destek bile verdi.

Şu gerçeği unutmamamız gerekir, “küfür bir millettir” buna karşılık neden İslam alemi böyle darmadağınık, acaba “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” demeye mi getiriliyor Müslümanların birlik olamayışlarıyla, oysa mümin kişi dünyanın öbür ucundaki bir din kardeşinin ayağına diken batsa acısını yüreğinde duyandır, hem sonra “bugün dokunmayan yılan yarın yavrularına torunlarına” dokunmayacak mıdır?

Maalesef zulüm dikeni Filistinlerine kalbine batarken, yakınlarındakilerin sessizliği yürek dağlıyor, kınamalar, lanetlemeler dillendirildiği yerde kalıyor ve deyim yerinde ise Yahudi “dağlara” diyor, çünkü kınamanın lanetlemenin kendisine kötülük getireceğine inanmıyor ki, kendisi zaten kötülüğün özü, lanetin merkezi…

Bir zamanlar Kıbrıs’ta Makarios ve şürekası Kıbrıs’lı Müslüman Türklere karşı zulüm furyası başlatmışlardı yine kınamalar, yine lanetlemeler vardı, hatta hatırlarda olması gerekir Diyarbekir’de yapılan “Rumları tel’in mitinginde Makarios’un temsili kara cübbesi ateşe verilmiş yakılmıştı da hiç etki etmemiş, Kıbrıs’ta zulüm yine devam etmişti.

Ne zamanki Mehmetçik  Kıbrıs’ta “beş parmak” dağlarına ayak bastı Makaryos sarayını terk edip arkasına bakmadan kaçtığında sarayındaki telefonlara hiç kimse cevap veremedi, çünkü palikaryalara anladıkları dilden cevap verilmişti,  şimdi vakit gelmiş geçiyor Yahudiye  de anladığı dilden cevap vermek için..

Şuna yürekten inanıyoruz; bizi yaratan yüce Rabbimizin gücü her şeye yeter, o dilerse sebepli/sebepsiz yeryüzündeki bütün zalimleri kahr-ü perişan eder, ancak sabrı geniştir, hem sonra bu dünyayı insan için bir imtihan yeri olarak belirlemiştir, bütün dünya o imtihandan geçiyor.

Yine biz yürekten inanıyoruz ki Allah zulmü kabul etmez, mazlumun, mağdurun sahibi O’dur, şu var ki cennetini ve cehennemini insanlarla dolduracaktır da “hak” edeni cennetine, ya da cehennemine koyacaktır, bir gün gelecek ki olacak olan olacaktır, bugün hareketsiz kalarak rahatlarını bozmamak adına “rehaveti” tercih edenler öte alemdeki bu iki evden hangisini acaba şimdiden tercih ediyorlar?”

Tekrar edecek olursak, gerek bu melun kavim ve gerekse diğer bütün zulüm ehli olanlara anladıkları dilden mukabele edilmedikçe, şımarıklıkları devam edecek ve daha birçok masum insanın canı yanacak, mağdurların sayısı artacaktır, şunu merak etmekten kendimizi almıyoruz acaba neden bir araya gelemiyor Müslümanlar?

Çok mu zordur orta doğuda bir “silahlı İslam birliğini” hayata geçirmek?” bir zamanlar Türkiye, Irak ve Pakistan arasında bir “Bağdat paktı” vardı, emsal bir pakt kurulamaz mı? İçimiz yanıyor, bir kıpırdama bir hareket bile bu vampirleri durdurmak için sebep olabilir, çünkü hain korkak olur ve bunlar haindirler!..

Selam ve dua ile.