KEÇİ BURCUNDAN BİR ŞİİR VE YORUM - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

ŞİİR

SORULAR

Ne zaman sorular cevap bulacak,

Huzura erecek şairin kalbi?

Ne zaman zor olan kolay olacak,

Dünya tertemizdir ilk günkü gibi?

 

Gerçeği ne zaman bulacak insan,

Su öz mecrasından ne zaman akar?

Ne zaman kalplerde taht kurar iman,

Ateş isyankarı ne zaman yakar?

 

Ne zaman tövbeler çıkar semaya,

Gönlünce meyveyi verir mi ağaç?

Ne zaman gözyaşı başlar akmaya,

Ne zaman bilinir namaz ve miraç?

 

Ne zaman kırılır şişeler ve zarlar,

Ne zaman kurtulur zulümden mümin?

Ne zaman mazlumu görmez zindanlar,

Ne zaman bilinir özü şi’rimin?

 

Kalemin feryadı ne zaman biter,

Sallar mı zalimi şu darağacı?

Adalet ocağı ne zaman tüter,

Dertli yüreklerde diner mi acı?

 

Ne zaman kırılır kelepçe, zincir,

Ne zaman zindanlar gülle donanır?

Siyonust ne zaman görünür hakir,

Ateist ne zaman hak’ka inanır?

 

Böylece sürer mi yoksa bu devran,

Kıyamet gününe hesaba kadar?

Ahmak sanmasın ki yürür bu kervan,

Her şeyin miadı bitene kadar?

 

Mezardan ötesi, çetinden çetin,

Burda acımayan acıyı bulur.

Karşılığı bindir bir merhametin,

Rabbim Allah diyen yanmaz, nur olur!..

MEVLÜT MERGEN AMİDİ

Diyarbekir 26.05.1999

 

YORUM

DEĞİŞMEYEN MANZARA!..

Okuduğunuz şiirimizi biz 22 yıl önce yazmışız, çünkü o günkü şartlar böyle yazdırtmış, acaba bugün yazsak iyilik adına, güzellik adına çok fazla değişiklik mi yazarız, yoksa aynı minval üzere bu günlere gelmişiz diye mi olur şiirimiz?

Evet aynı minval üzere bu günlere gelmişiz, çünkü “faiz” hiç yok olmamış, “enflasyon” hep yükselerek var olmuş, bazen düşmüş diye gösterilir ise de bu da ayrı bir oyun olarak karşımıza çıkar…

Çarşı pazarda her çeşit ürün var olmuş, ancak onları satan esnafın tarafına “insaf” hiç uğramamıştır, çünkü devreye “serbest piyasa” anlayışı girmiştir, o günlerle bugün arasına bazı değişiklikler yok değil, mesela bir kısım “üretici” esnaf her türlü “hile” yolunu öğrenmiş ve hile katmadığı hiçbir ürünü imal etmemiştir.

Her ne kadar geçmişte “makine yağı” zeytinyağı diye ihraç edilmişse de, “hayali ihracat yaşanmışsa da bunlar gelecektekilere “örnek” ve  “öncü” olmuştur.

“Hile” üreticilere “ana ham madde” durumuna gelmiş, hilesiz ürün bulunamaz olmuştur,  ruhsatlısı bile insan ölümüne sebep olurken “sahte rakı” imalatı merdiven altında sürdürülmüş ve onlarca insan bu sebepten dünyaya veda etmiştir…

“Kanserojen madde” bu sözü çok dinliyoruz, çünkü yediklerimizde, giydiklerimizde tespit ediliyor bu madde, badece “coronavirüs” ortalıkta dolaşıyor, iş bu kanserojen madde daha çok geziyor ortalıkta, üstelikte virüs gizli olmasına rağmen bu madde gizli değil, kısacası “hayatımız tehlikede” diyebiliriz.

Şu soruyu bu günkü dernek başkanlarına, esnaf kuruluşlarına sormak isteriz: “neden bugün artık “pabuçlar dama” atılmıyor da her ürün “sağlam” denilerek pazarlanabiliyor.

Dünkü ve bugünkü manzarayı tam yansıtamadığımız için kusurumuza bakılmasın.

Selam ve dua ile.