KEÇİ BURCU HİKAYELERİ - 9 - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

DÖRDÜNCÜ MURAT VE DİYARBEKİR’Lİ BİR ÇOCUK

Halkın yönetimini üstlenenlerin başında gelir padişahlar, vali paşalar,  yönetimlerinden halk ne kadar razıdır, ne gibi istekleri, ihtiyaçları var, bu gibi meraklarını gidermek için “tebdil-i kıyafet” ederlermiş, yani kimse onları tanımasın, bilmesin isterlermiş.

“Makam” kıyafetlerini giymez, halkın giysilerinden giyerlermiş, bu gün çok ustaları bulunan makyajlarını da kendileri de yaparlarmış, Osmanlı padişahı dördüncü Murat Diyarbekir’e iki kez gelmiş, bunlardan birinde biraz fazla kalmış bu şehirde, bir gün, evet bir gün dördüncü Murat tebdil-i kıyafet ederek küçelere dalmış..

Sabah saatlerinde bir küçede çocuğun biriyle karşılaşmış ve çocuğu durdurarak sormuş:

-Nereden gelisen?

-Hocadaan geliyem  demiş, padişah işi bilmezliğe vurarak sorgusuna devam etmiş:

-Hocada ne yapisan?

-Hocada ne yapılır, Kur’an okunur, din öğretiliri

-Bu gün ne okudun? Çocuk kendisini durduran bu kişinin kim olduğunu bilmediğinden sorularını cevapsız bırakmak istemez:

-Bu gün “İnna fetehna” yı okudum, padişah sevinir çünkü bu sure fetihten haber verir ve kendisi de Bağdat’a fetih için gidecek, belindeki Diyarbekir ipeğinden yapılmış kuşağının içindeki keseden bir altın çıkararak çocuğa vermek ister, çocuk:

-Ben bu parayı alamam efendim der

-Neden alamazsın ki, bir altını herkes almak isterken sen niye alamazsın?

-Anam bahan dedi ki “yabancılardan bi şey alma, sende yabancısın bu yüzden alamam”

Padişah müşkül bir durumda kaldığını görünce:

-Yerde buldum de!.. Çocuk:

- Ben hem Kur’an okuyayım, hem de yalan söyleyeyim olur mu?

Padişah kararlıdır bu parayı o o çocuğa muhakkak verecek, artık doğruyu söylemenin zamanı geldi diye düşünür ve:

-Padişah verdi dersin deyince çocuk:

-Yine senden bu parayı alamam, çünkü anam beni yalancı sanarak “padişah bir altın vermez, o verse verse bir kese altın verir” der, çar naçar padişah çocuğa bir kese altın verir ve ayrılırlar..

Çocuk bir kese altının sevinciyle evine koşarken padişah Mardin kapıdan dışarı çıkar, burada sağlı sollu kabirler ve biraz aşağısında degirmanlar vardır, bir değirmenin kapısı önünde saçı sakalı yaşlılığından mı, yoksa öğüttüğü  unlardan mı ağarmış  belli olmayan bir kişi oturmaktadır.

-Selamün aleyküm deyince yaşlı adam:

-Aleyküm selam demiş, Padişah yaşlı adama:

-Değirmenci dede senden bir şey soracağım,

-Sor evladım sormak ayıp degil, sormamak ayıptır,

-Bana İslam’ın şartlarını öğretir misin?

-Ah oğlum ah,  demiş bilmedigim bi şeyi ben sahan nasıl ögretirim?

-Sen camiye namaza gitmez misin?

-Cuma günleri şu yanımızdaki Ömer Şeddad mescidine giderim, lakin hocanın söyledikleri bir kulağımdan girer diger kulağımdan çıkar..

Padişah hiddetlenmiştir, bu adama bir ceza vermek ister ve kaldığı “kavs” köşküne dönerek yaşlı degirmenciyi yanına getirtir ve: yanındakilere:

-Bunu falakaya yatırın ve yüz sopa vurun diye emir verir, bu işler olurken mesele şehirde duyulur, megerse o değirmenci sabah padişahın kendisine bir kese altın verdiği çocuğun dedesi imiş.

Çocuk koşarak gelir fakat köşkün içine bırakmazlar ki girsin, çocuk çok ısrarlı olunca durumu padişaha iletirler ve:

-Bırakın gelsin bakalım kimdir o çocuk bizden ne ister?

Padişah karşısında duran çocuğu tanır ve sorar:

-Ne istersin?

Çocuk sabahleyin kedisine bir kese altın verenin padişah olduğunu zaten öğrenmiştir, şöyle der:

-Padişahım isterem ki sen yanlış bir iş yapamayasın!

-Oğlum bu adam saçsını başını değirmende ağartmış ama dinini diyanetini bilmiyor, ceza vermek istiyorum, yanlış bunun neresinde?

Çocuk:

-Padişahım gel benimle der ve padişahı bir mezarın başına götürerek:

-İşte esas ceza verecağın adam bu mezarda yatıyor.

Padişah bi şey anlamadım deyince çocuk:

-Padişahım sen sabahleyin gördün ben hocadan geliyordum, sen bahan ne sordunsa ben cevap verdim, çünkü biliyordum, beni anam-babam hocaya verdiler dinimi öğrendim, işte bu mezarda yatan kişi dedemin babasıdır onu zamanında hocaya göndermediği için dedem cahil kalmış, sen dedeme verecağın cezayı bu adamı mezardan çıkar ve ona  ver!

Padişah sabah verdiği bir kese altını az bulur ve bir kese daha verir, çünkü çocuk farkında olmadan ana-babanın yükümlülüğünü yerine getirmesi  gerektiğini hatırlatarak büyük bir nasihatta bulunmuştur!..

Selam ve dua ile.