KEÇİ BURCU HİKAYELERİ -7 - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

ELEKTRİKÇİ FAHRİ’NİN ÖLÜMÜ

Erol'la Fahri aynı mahallede, hatta aynı küçede dünyaya gelmişlerdi, aynı okulda okuyorlardı "Yavuz Sultan Selim"di okullarının adı, aynı sınıfta oldukları için sanki kaderleri de aynı idi, babaları bunları hem okula vermiş, hem de okuyamazlarsa bari bir sanatları olsun için okul dışı zamanlarda meslek öğrenmeye göndermişlerdi, Erol bir-iki meslekte çıraklık yaptıktan sonra  "marangozluğu" sevmiş, Fahr ise Elektrikçi olmuştu.

Yıllar böyle uzayıp gitmişti, her ikisi de evlenmiş çoluk çocuğa kavuşmuşlardı, meslekleri ve evleri ayrı olsada kalpleri birdi, birbirlerini çok seviyorlardı.

Bir gün Erol'un ustası "Cemal usta" rengi sararmış, üzüntülü bir şekilde Erol'un çalıştığı planya makinesinin yanına gelmiş, Erol'a öylece bakıp kalmıştı, Erol ustasındaki değişikliğe mana verememiş, sadece:

- Usta niye öyle rengin kaçmış, bir şey mi oldu deyince ustası:

- Erol sana bir şey soracağım, sen Fahri ile hala buluşuyor musun?

- Tabii usta, birbirimizi çok severiz, o benim çocukluk ve mektep arkadaşım arada bir görüşüyoruz kendisiyle..

- Hele planyayı kapat sana bir şey söyleyeyim, Erol makineyi kapatır ama içine de bir kurt düşer, acaba ne olmuş, babamın y da bir yakınımın ölüm haberi mi gelmiş kendisine, gibisinden şüphelere kapılır, Cemal usta:

- Erol, der senin arkadaşın Fahri var ya?

- Var usta uzatma söyle n'olmuş Fahriye?

- Elektriğe kapılıp ölmüş Fahri!..

Erol yıkılmıştır, beklemediği bir haberdir bu, gözyaşları bir ara diner gibi olur ustasına:

- Ne zaman ölmüş Fahri?

- Haber yeni geldi, üstünü değiştir git, git ama dur sana taksi çağırayım, Cemal usta taksi çağırırken Erol'a:

- Oğlum sakin ol, ölüm bu hepimizin başına gelir, der.

Erol Fahri'nin evinin adresini verir taksiciye ve kaldıkları binaya gelip Fahri'nin kapısını çalarken içinden: "biraz temkinli davranayım, belik onların da haberleri yoktur" diye geçirir, kapıyı Fahri'nin hanımı açtığında sorar:

- Fahri evde mi?

- Yok sabahlayin işe gitti, hayırdır Erol abi sen bu saatte gelip Fahri'yi sormazdın?

- Kendisine bir şey soracaktım, belki dükkanda bulamam diye evinize geldim, haydi Allahısmarladık der ve oradan ayrılır, doğru Fahri'nin babasının dükkanına gider, gider ama bakar ki Fahri kunduracı olan babasının dükkanında oturmuş, bir kunduraya "kabara çivisi" çakıyor.

Fahri şaşırmıştır:

- Hayırdır Erol, sen ne geziyorsun buralarda, senin şimdi sanayide olman gerekmez miydi?

Erol rhatlamıştır, sevinç içindedir ve şöyle der:

- Bizim atölyeye birisi gelerek senin elektrik cereyanına kapılıp öldüğün haberini vermiş, ustamda bana izin verdi, doğruca sizin eve gittim, meraklanma bir şey söylemedim onlara, sonra buraya geldim..

Her ikisi de birilerinin kendilerine bir şaka yaptığını zannetmişlerdi, biliyorlardı Diyarbekir'de bu tür şakalar yapılırdı, kiminin minarede selasını okuturlar, kiminin kapısının önü nahş (naaş) ağacı bırakırlardı, yine böyle bir şakaya yordular ama..

Ama çok geçmeden gerçek anlaşıldı adı yine Fahri olan bir elektrikçi sokak aydınlatma lambasını takmak için çıktığı elektrik direğinde cereyana kapılmış ve ölmüştü..

İsim benzerliği böyle yanlışlıklara sebep olabiliyor demek..

Hikaye, aynen yaşanmıştır ve "Erol"un ağzından dinlenmiştir.

Selam ve dua ile.