KAYBOLDU O GÜZEL HAMRAVAT SUYU - (İhsan Özdemir'in Yazısı)
- 29-01-2022 08:57
Diyarbakır’ımızın bazı güzellikleri gibi O da yok olup gitti maalesef.
Karacadağ’ın karlı doruklarındaki billur pınarlardan, köpük köpük akıp Diyarbakır halkına asırlarca hayat veren bu suyun, ünlü Padişah Kanuni’ye de şifa vermişti asırlar öncesinde..
Osmanlı’nın yükselme devrinin ünlü hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman ikinci İran seferine çıkarken, o günkü adıyla Amid’e ikinci kez gelerek Karacadağ’da konaklamıştı. Halep’ten geliyordu ve hastaydı.
Hekimleri o’na Karacadağ havasının, suyunun iyi geleceğini söylemişlerdi.
Öyle de oldu.
Diyarbakır’da kaldığı 37 gün süresince hem Karacadağ’ın havası, hem de şifalı suyu iyi gelir hükümdara.
Sultan Süleyman burada iyileşince Yaradan’a şükretmiş ve o ünlü özdeyişini burada söylemiş;
‘’Alem içre muteber nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi..’’
Sultan iyileşir iyileşmez de Amid Valisi Bali Paşa’ya Karacadağ’daki Gözeli kaynaklarından boşa akan bu suyu kente ulaştırması emrini verir. Sonra da Mimar Sinan’ın Kastamonu’lu kalfası Kasım Çelebi’yi bu işte görevlendirmiş.
Kasım Çelebi aylarca çalışmış, planlar yapmış ve Gözeli’deki kaynakları taş kanaletlere aldırıp Urfa kapı yakınında inşa ettirdiği Kantarlar adı verilen kemerli bentlerle kente ulaşmasını sağlamış.
Diyarbakır surlarında da kullanılan, siyah volkanik taşlarla yapılan Kantaralar, 27 müstakil ayak üzerine oturtulmuş, kemerlerden oluşuyordu.
1930 yıllarına kadar ayakta duran kantaralar, 1927-1931 yılları arasında Diyarbakır’da valilik yapan Nizameddin Bey tarafından suyun demir borulara alınması sırsında yıktırılır.
Şimdilerde bu Hamravat suyundan eser bile kalmamış, nüfus çoğalmasıyla bu su kafi gelmeyence barajların suyu eklenerek bu suyun özelliği kaybolmuş.
Yakın zamana kadar Parlı Cami etrafında avlulu evlerin çoğunda bu su devamlı akardı, ne yazık ki Müteahhitlerin buralara girerek o güzelim evleri yıkarak çok katlı bina yapmasıyla bu suda kesildi, O suların devamlı aktığı mahalle ismini bu sudan alarak Ağar Başı olarak tanınırdı.