KAR HERKES İÇİN ROMANTİK YAPMAZ

2017 yılından beri Diyarbakır’a kar yağmamıştı. Son günlerde yağan kar ise sevenlerinin yüzünü güldürdü. Sıcak evinde camdan izlemek, ya da çocuklarla inip kartopu oynayıp, kardan adam yapmak ise beyaz örtünün en güzel tarafı.

Sosyal medyada iki gündür paylaşılan kar fotoları ise on yıl yağmasa da olur dedirtecek dereceye getirtti.

Ben öyle aman aman kar ve kış sevdalısı bir insan değilim. Her mevsim kendince güzel ama derdi çoktur kış mevsiminin. Özellikle soğuklarda ısınma imkanı olmayan dar gelirli insanları düşündükçe yaz mevsiminin bir nimet olduğuna tekrarlıyorum.

Çocukluğumda, sobalı ve avlulu evimizde yağan kar biz çocuklar için bi Noel Babası eksik eğlencelerin başlangıcıydı.

Avluya yağan karları biriktirip oluşturduğunuz tümseği küçük bir kayak tepesine dönüştürüyorduk. Bir diğer köşeye döktüğümüz su ile küçük bir de buz pateni sahası bile yapabiliyorduk. Hoş hiçbir zaman pateni ya da kayak takımı sahibi olamadık ama o küçük alanda, büyük hayallerimiz ile dünyanın en iyi buz pistinde kayıyor gibi eğlenmeyi, ağız dolusu gülmeyi biliyorduk. Doğru dürüst palto, eldiven ve atkılarımız bile yoktu ama dondurucu havalarda hasta bile olmuyorduk. Oysa şimdiki çocuklar öyle mi, küçük bir rüzgar karşısında bile günlerce hasta düşünebiliyor.

Oturduğunuz sitenin yanındaki köyün çocukları karın yağdığı gün en güzel eğlenen çocuklar oldular. Sitedeki çocuklar ise, evlerinin pencerelerinden gülerek kartopu oynayan köydeki çocukları gıpta ile izlediler. Ancak ertesi sabah babalarının ya da annelerinin refakatiyle site bahçesinde kartopu oynayıp marifetli olanlar kardan adam yapabildi.

Ertesi gün sabaha kadar yağmaya devam etti. Karlı ve buzlu yolda araç sürmeye cesaret edemediğim için markete yürüyerek gittim. İyi de öyle yaptım, yıllardır karın üzerinde yürümediğimi farkettim. Markette gidinceye kadar kara gömülen ayaklarımı, geride bıraktığım izlere bakarak yürümek hoşuma gitti. Okulları tatil olan çocuklar daha sokaklara inmemişti o saatte. Sokakta sadece iki çocuk koşarak oynuyordu.  Karın keyfini çıkarmak için yolumu biraz uzatarak yürüdüm. Biraz da beyazlara bürünen sokakları izlemek istedim. Ağaların, çiçeklerin, arabaların üzerini her yer beyaza bürünmüştü. Tam da instagramlık manzara diye diye düşünerek bir iki kare foto çekmekten de geri durmadım.

O sırada marketin önüne park etmeye hazırlanan bir arabaya yanaşan yaşlıca bir Kadın dikkatimi çekti. Başında mor bir tülbent, üzerinde bir hırka, ayağında keten bir ayakkabı vardı.  Uzun ve çiçekli basma elbisesi ile yıpranmış hırkasının sağ tarafı ıslanmıştı. Islanan sağ kolunu dirseğinden bükmüş, yüzünü soğuktan korumaya çalışıyordu. Gözünde, soğuktan mı yoksa az önce üzerine düştüğü kolunun ağrısından mı ya da evde yiyecek bir lokma elemeği olmadığı için kar kış demeden dilenmek zorunda kalmış olmaktan dolayı mı bilemediğim yaşlar ile doluydu. Park eden aracın camını tıklatıp mahçup bir şekilde elimi uzatarak para istedi. Genç şoför vicdanlı çıktı, incitmeden teyzeyi eline birkaç lira uzattı.

Ben de cebimdeki bozukluğu ona uzatırken nereye gittiğini sordum. Görüntüsü oldukça üzücüydü. Gözünde biriken bir yaş damlası iz bırakarak yanağından aşağıya doğru aktı.

Kimi kimsesi yokmuş teyzenin, Seyrantepe’de yaşıyormuş. Davut adında 19 yaşlarında hafif mental geriliği olan bir oğlu olduğunu, ayakkabı boyadığını ama karıştığı bir kavgada birinin kolunu bıçakla yaraladığı için hapise düştüğünü dertlenerek anlattı.

Sesindeki sitemli tonla anlatmaya başladı:

“Raporları da var oğlumun, gösterdim ama adam yaralamaya girdiği için iki yıl hapis cezası verdiler. Oğlum öyle saldırgan bir çocuk değildi, onu muhtemelen çok kızdırdılar. Anlamaz ki o kavgadan, adam yaralamaktan. Kazandığı harçlık ile eve ekmek giriyordu, şimdi o da yok. Allah kimseyi mecbur etmesin, yoksa bu kar ve kıyamette mecbur olmazsa kim gidip bir başkasının  kapısına dilenir kızım?” diyerek ağladı. Teyze ağladıkça yüreğimiz dağlandı tabi.

Kar, Herkes için romantik yapmıyor elbette. Doğalgazı, kaliröferi, elektriği, odunu, sobası olmayan, geliri, maaşı, kimi kimsesi olmayan insanlara ise kar zemheri demek, eza demek, yokluk demek, hastalık demek. Yiyecek ekmeği olmayana ise ise kabir azabı demek, cehennem demek...

Taksi çağırıp teyzeyi evine göndermek istedim, taksi durağı çalan telefona cevap vermedi. Belki on defa aradım ama sürekli meşgule çevirdiler. Sitenin güvenliğini arayıp taksi istettim ama o da sabahtan beri birçok kişin taksi istediklerini ama duraktaki taksicilerin özellikle telefonları meşgule aldığını söyledi. Böylesi kriz zamanlarında yurdum insanın ya fırsatçılığı ya da vurdumduymazlığı açığa çıkıyor maalesef.

Teyze de durağa kadar yürüyüp otobüs beklemek zorunda Kaldı...

Onu izledikçe az önce karda yaptığım keyifli yürüyüşten dolayı utandım. Allah kimseyi darda, soğukta ve açlıkta bırakmasın...