İSRAF ÜZERİNE? - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

GÖNLÜMCE

İSRAF

İpin ucu kaçtı mı, geriye saramazsın,

Gereksizi alırsan yolunu bulamazsın.

“Olmazsa olmaz” dersen, aldığında masraftır,

Helali haram kılan sevilmeyen israftır!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Günümüzde “söz” söyleyen çok olsa da “öğüt” veren yok gibi, oysa insan ne kadar bilgin olsa da yine öğüde muhtaçtır, insan kulağı iki şeyle dolmalıdır birisi öğüt, diğeri güzel ses, ne kadar okunursa okunsun okumakla “sağlıklı” bilgi edinilemiyor.

Geçmiş zamanlarda insanlara öğüt veren “bilge” kişiler vardı, bunların sayısı da öyle çok değildi, günümüzde ise binler, belki on binler civarındadır kendini bilge sayarak, ekranlarda boy gösterenler.

Hem gönül ehliydi, hem de bilge bir insandı, merhum “Seyyid Sadreddin Arvasi” mesai çıkışında birkaç arkadaş Ulu Cami civarındaki bir dostun dükkanının önünde oturur ve o zatın sohbetlerini “can” kulağı ile dinlerdik, o etrafında toplanan bizlere nasihat ederken derdi ki:

“Çarşıya çıktığınızda, evinize bir şeyler alacağınız vakit, “şu olmasa da olur” derseniz rahat edersiniz, ama “olmazsa olmaz” dediğinizde yükün altından kalkamazsınız” derdi, günümüzde “olmasa da olur” diyenleri pek göremiyoruz, da “olmazsa olmaz”cıların çarşı pazarı kapladıklarını, büyük alış veriş merkezlerinden, büyük mağazalardan çıkmadıklarına tanık oluyoruz.

Bir yandan insanın içindeki harcama arzusu, diğer yandan o arzuyu körükleyen reklamlar, insanları alış verişe götürmekte, borçlanmalara yol açmakta, borçlar ödenemediğinde ise yuva yıkımlarına bile sebep olmaktadır.

Peki evlerimize eşya almamızın bir ölçüsü yok mudur, her konuda bizlere örnek olan ve bizlerinde onu örnek olarak almamız gereken sevgili peygamberimizin (s.a.v.) bu konudaki mübarek bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum, diyor ki: “Bir döşek  erkek için, bir döşek kadın için, bir döşek de misafir için (yeterli)dir.  Dördüncü şeytan içindir”

Bu mübarek sözüyle sevgili peygamberimiz; ev eşyası alırken ihtiyaca göre yapılmalı ve israfa sapılmamalıdır. İsraf, sorumsuzca ve sınırsız bir masraf yolunu takip etmektir. İleri, geri hesap etmeden saçıp savuran, şeytanın yar ve hem demidir” demektedir.

Bir kitapta okumuştum, zatın biri bir arkadaşını ziyaret gider, misafir gittiği evdeki o zamanın şartlarına göre lüks denilen eşyaları görünce içinden, “bu arkadaşıma yanlışını hatırlatayım, israftan kaçındırayım” diye düşünür, çünkü gerçek dostun sözü acı da olsa doğrudur ve dostçadır.

Namaz vakti geldiğinde misafir abdest almak istediğini söyleyince ev sahibi misafirinin eline su dökerken misafirini n aldığı abdeste dikkat kesilir, misafir yüzünü yıkamaya sıra geldiğinde dört defa su vurur, o sırada ev sahibi; Suyu dört kere yüzünüze vurdunuz, bu israf değil midir?” der, misafir için taşı gediğine koymanın zamanı gelmiştir:

  • “Ya!.. der, senin evin içindeki o lüks eşyalar israf değil de benim abdest suyunu dört kere yüzüme vurmam mı israftır?” mesaj yerini bulmuş


“Demode” oldu diye sokağa atılana, artık ikinci el alım satıcıları bile iltifat etmiyorlar kullanılmış mobilyalara,  milyarlarca lira harcanan mobilyalar, koca bir duvarı kaplayacak şekilde televizyonlar, dairelerin içindeki lüks donanımlar, akıllı daireler,  israfta nerelere geldiğimizi göstermesi bakamından düşündürücüdür..?

Merhum babam eve mobilya adına bir şey alacak olsa idik: “Oğlum böyle şeylere para vermeyiniz, bunlar yakılacak eşyalardır” derdi, nedense “güzel” görünen “yeni” gelince eskiler çirkinleşti.

Mesela eskiden “yün yatak” vardı, şimdi fabrikada üretilen yataklar var, bunlar eskidiğinde çöpe bırakamıyorsunuz, çünkü çöp arabası almıyor,  götürmüyor, yün yatağı ise annelerimiz bazı zamanlar söker yününü havalandırır, tekrar kullanıma açardı ve o yün yatak “ortopedik” yatak olduğu için hiç kimse yataktan yorgun argın kalkmazdı.

Günümüzdeki ekonomi “tüketim” üzerine dizayn edilmiş bir “israf” ekonomisidir,  üreten değil, tüketeniz, bu bakımdan da ithalata ödenen paralar, hükümetlerin yakındığı “cari açığı” körüklemekten öteye geçmiyor,.

Aile bütçelerinde gelir-gider dengesi sağlanması zorunlu olduğu gibi hükümetlerin de gelir-gider dengelerini sağlaması gerekir, bu bakımdan tüketimi değil de üretimi artırıcı tedbirlere yönelmeli diye düşünüyoruz?

Söze merhum Sadreddin Arvasi ile başladığımız için onun bir özelliğini anlatarak bitirelim; kendisine “efendim bizim çocuk hastalandı” dense idi o çocuğun sağlık haberini bizden alıncaya kadar yemeden içmeden kesilirdi, böylesi ne hassas bir kalp taşıyordu, ruhu şad mekanı cennet olsun.
Selam ve dua ile.