İDAM VE ADALET BEKLENTİMİZ!..
- 12-10-2020 13:18
A D A L E T
Toplumu ve devleti ayakta kaim tutar,
Terazisi çok hassas en azı dahi tartar!..
MM
GÖZLÜYORUM
İDAM VE ADALET BEKLENTİMİZ!..
MEVLUT MERGEN AMİDİ
“Adalet” kavramı her toplum için ekmek kadar, su kadar hatta onlardan daha çok gereklidir, çünkü “huzur” onunla sağlanır, hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz, işlediği suçun karşılığı olan cezayı bulacağına inanan insanlar suç ve günah işlemekten ellerini çekerler, kendileri için istedikleri iyiyi, güzeli, insana saygıyı diğer insanlar için de isterler.
Ülkemizde hemen her il ve ilçede “adalet sarayları” vardır, buralara gidenler “adalet mülkün temelidir” yazısını okurlar, davacı ve davalıların uğrağıdır adalet sarayları, davacı olanlar bekledikleri kararı gördüklerinde kapıdan çıkarken “adalet yerini buldu” derler, umduğunu bulamayan bazı davacılar ise açıktan söylemeseler de içlerinden “iş başa düştü” derler ve ellerini silahlarına götürür, adaleti kendileri sağlamaya çalışırlar.
“Kan davaları” bir kişinin öldürülmesiyle başlar ve “iş başa düştü” zihniyetinin tezahürü ile daha birçok kişinin ölümünü getirir, özellikle bölgemizde çok görülür uzun yıllar sürüp giden “kan” davaları, çünkü bir türlü tatmin olmayan bir hıncın eseridir kin gütmek, bazen “araya” birileri girer, tutulan yolun yanlışlığını dile getirir ve tarafları barıştırır, sözün burasında altı yüzde fazla “kan davalı” olan aileyi barıştırmayı başaran merhum “Hacı Sait Özşanlı’yı” saygı ile anıyoruz.
“İş başa düştü zihniyeti” daha başka durumlarda da görülür, çünkü insanlar mutlak surette adaletin tecellisini ister ve beklerler, bunu da“hemen” görmediklerinde harekete geçmekten çekinmezler, “ceza” kanunları bazen değiştirilerek daha da ağırlaştırılsa da “caydırıcı” olmazlar, cezaların mutlaka caydırıcı olması gerektiği içindir ki bazı zamanlar “idam” konusu gündeme getirilir.
“İdam” caydırıcı olması bakımından en ağır cezadır, hem sonra yüreklerdeki “kin” ateşini söndürür, meşru olmayan yollardan ellerin silaha gitmesini önler İslam’da “kısas” hükmü vardır, çünkü “kısas hayattır” yani bir kişiye kısas uygulanmasından sonra birçok kişinin hayatı kurtulur, bazı durumlarda ise öldürülenin yakını “nasıl olsa benim canım yandı, başkalarının canı yanmasın” diye düşünür ve “büyüklük” göstererek hakkından feragat eder.
“Kul hakkı” en af edilmezdir, ta ki mağdur olan kişi hakkından feragat edip hakkını helal edinceye kadar, ceza evlerinde öylesine çoktur ki “kul” hakkına riayet etmeyip başkalarının canına kıyanlar, mallarını çalanlar, bunlar mevcut yasalara göre cezalandırılsalar da “kul hakkından” kurtulamazlar, çünkü kul hakkı ile öte aleme göçeni Allah “af” etmezken beşeri yasalar nasıl o kişiyi o günahın cezasından kurtarır?
Gerçek manada adaletin tecellisi ile toplumlarda “huzur” sağlanır, suç işlemeye niyetlenenler suçlarının karşılığı olan cezaya çarptırılacaklarına inandıklarında elleri silahlarına gitmez, kimseyi darp etmez, saygı kavramı yerleşir topluma, bugün o saygı kavramını yitirdiğimiz içindir ki, kavgalar, dövüşler, tacizler, kadın cinayetleri ve daha ne kadar çok “günah” ve “suçlar”yaşanıyor..
İdam başta olmak üzere bütün yasalarda “adalet” sağlanabilmelidir, çünkü toplumun istek ve beklentisi budur, yukarıda andığımız “adalet sarayları” da bunun için inşa edilmişlerdir.
Unutma : MASKE – MESAFE VE DUA