GEÇMİŞTEKİ GÜNLER - (Fahrettin Kanat'ın Yazısı)

Belki bir asır, belki daha önceki zamanlarda Diyarbekir..

Bir yanda Ermeni komitacıları, bir yanda baldırı çıplaklar, öte yandan Osmanlı’nın ‘’tehcir’’ kararı, bu şehirden gidenlerin haddi hesabı yok, gelenlerinde öyle. Şehir bir yandan boşalıyor, bir yandan doluyor.

Şehri boşaltanların ve yerlerini dolduranların da amacı aynıdır. Yani peşlerine takılan ‘’ölümden kaçmak’’ hicret etmek, Müslümanların bu şehri fethettikleri günden 639’dan bu yana on üç asırdır bu şehirde böylesi bir tablo oluşmamış, kimse kimseyi dininden, renginden ötürü kınamamış, ayıplamamış, hele hele hiç suçlamamış. Ne olmuşsa işte bir asır önceki günlerde olmuş, gelenin çocuksu ayaklarıyla Malazgirt’ten çıkıp Diyarbekir’e geldiği günlerde Fransız’ın, İngiliz’in, Alman’ın eli buralara kadar uzanmış, çekip koparmış hanelerdeki huzuru, yüreklerdeki yaşam sevincini…

Asırlarca Müslim-gayri Müslim diye nitelenmiş insanlar. Ancak bu ayrı gayrılık sözde kalmış. İç içe imiş Müslim-gayri Müslimler. Ticaretlerinde iç içe, komşuluklarında iç içe, Ferman dinlememiş gönüller. Müslim gayri Müslime, gayri Müslim Müslime sevdalanmış, dillere düşmüş sevdaları, türküler yakılmış üzerlerine, mayalar, hoyratlar söylenmiş: ‘’bir o yani/ bir bu yani/ mahlemizde var Süryani/ öpeyim sağ yanağından/ ko çatlasın öbür yani’’ misali türküler…

Birileri çok görmüş bu sevdalanmaları. Bu huzuru bozmak için, insanı insana kırdırmak, kin ve düşmanlık tohumunu ekmek için komitalar kurmuşlar ta Fransalarda Taşnakyan diye, Hınçakyan diye ortaya çıkmış bu komitalar. Önce silahlandırılmışlar bazı kendi dinlerinin fanatiklerini, ‘’vurun, öldürün,yakın, yıkın, taş üstüne taş, baş üstünde baş bırakmayın’’ demişler onlara, ‘’Camileri de yakın’’  talimatları vermişler.

Kendi dinlerinden olanları bile öldürmüşler, cinayetlerine karşı çıktıkları için yaptıkları vahşeti alkışlamadıkları için doğrultmuşlar silahlarını onlara!

Osmanlının zayıf günlerinde, Müslümanların yüreklerine korku sarmışlar. Kim oldukları bilindiği halde bilinmezlik a bürünmüşler. Onları yalnız bırakmamış bazı Müslüman görüntülü baldırı çıplaklar, yağmalarda bulunmuşlar, talan etmişler evleri mağazaları..

Bu olayların yaşandığı o günlerde kim bile bilir ki aradan bir asır belki daha fazla bir zaman geçecek o bozguncuların yerine başkaları sahne alacak ve arkalarında yine Fransa, yine Almanya hatta Amerika ve Rusya olacak kim bilebilirdi ki?

Şimdilerde o düşmanlık daha devam ediyor, Amerika, Fransa, Almanya ve hatta Rusya hala bizim düşmanımız değimli? Bunlar dost görünüp kalleşçe arkadan vuran hainler değimli?.