DİYARBEKİR’DE GELENEKSEL KURBAN KÜLTÜRÜ!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
- 05-07-2022 08:36
Yüce dinimiz İslam’ın “olmazsa olmaz” beş farzından biridir “hac” ibadeti, hac farizasını yerine getirenlerin de “olmazsa olmazıdır” kurban kesmek, ilk olarak Hz. Adem’in oğullarından “Habil’le Kabil” arasında “kurban” kesildiği bilinmektedir.
Hz. İbrahim (a.s.) oğlu Hz. İsmail’i “adağını” yerine getirmek üzere kesmek üzereyken Allah’ın cennetten gönderdiği bir koç Hz. İsmail’e (a.s,) bedel olarak kesilmiştir.
Kul ne denli ibadetlerde bulunursa bulunsun kendisini Yaratan Allah’a karşı “kulluk” borcunun kefaretini ödeyemez, Hz. İsmail olayında görüldüğü gibi Allah kurban kesmeleri halinde kulların bu kefareti ödeyeceklerini kabul etmiş ve kurban hem kesenin kanına bedel olmuş, hem de ibadet olarak büyük ecirler kazanılmasına vesile olmuştur.
Diyarbekir, İslam’ın fethinden sonra kurban kültürünü hep yaşamış, yaşatmıştır, konu hakkında çok kitaplar yazılmıştır, çünkü çok önemli bir ibadettir, kurban “hac” farizasını yerine getirirken kesilmiş, hac farizasının dönüşünde yine kurban kesilmiştir.
Peşimizi bırakmayan “geçmiş” bize şunları hatırlatıyor, Diyarbekir’li hac vazifesini eda etmeye niyetlendiğinde yola çıkmadan küçe kapısının üzerine “ayet” yazılı bir levha asardı, böylece bilinirdi ki bu evde hacca gitmeye niyetlenmiş “zengin” bir hayırsever vardır.
Bu levha şu demekti, sıkıntısı olanlar yardıma muhtaç olanlar bu kapıyı rahatlıkla çalabilir, ihtiyacını dile getirebilir ve derdine derman bulabilir, eğer yıkılmamışsa o levha hala sur içindeki bazı evlerin kapılarında görülebilir.
Hac ibadetini yapı döndükten sonra bir kurban kesilir, eti ile yemek yapılır, komşular, akrabalar ve özellikle fakirler davet edilirdi, bu güzel zenginliği görenler içlerinde niyetlenirlerdi: “Allah nasip ederse ben de hacca gidecek ve geldikten sonra kurbanımı keserek böylesi bir sofra kuracağım”
Kurban kesmek için vesile aranmaya gerek kalmazdı, özellikle düğünlerde mutlaka kurban kesilir, eti ile yemek yapılırdı, düğünlerde mevlit okutmak, kurban kesmek bir gelenekti, özellikle böylesi kurban bayram geldiğinde gücü yetenler “dini vecibe olarak” mutlaka kurban keserlerdi.
Tarihi evlerin avluları kurban kesmeye müsaitti, eğer kişi kendisi kesebiliyorsa “sünnettir” der ve kendisi keserdi kurbanını, yoksa kasap eli ile kesilirdi kurbanlar..
Kurban etinin taksimi İslami ölçüye göre yapılırdı, bundan hem komşular, hem akrabalar, hem de fakirler yararlanırdı.
“Ataerkil” aile sisteminin yaşandığı günlerde bir evde birden fazla hane halkı bulunurdu, aile reisi olan baba “büyükbaş” bir hayvan alır ve bütün hane halkını ona ortak ederdi, zira kurban demek bayram demekti, bayram demek sevinç demekti.
Kurban bayramı demek sevincin, mutluluğun paylaşımı demektir, kurban bayramı demek dargınlıkların bitmesi demektir.
Diyarbekir’de geleneksel kurban kültürü dedik ya, daha düne kadar küçelerde arkasında sürü ile küçük baş hayvan bulunan birisi avaz avaz bağırırdı: “Q’ari kurbani tesadduk mali”
Olur ya, birisi adakta bulunmuş fakat adağını yerine getirememiştir, ona kolaylık olsun diye kapısına kadar getirilirdi adak kurbanları, İslam’ın vecibe olarak Müslümanlara emrettiği kurban kesmek hem ibadet, hem de paylaşım demektir.
Allah’a emanet olasınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarım.