DİYARBAKIR’DA KİLİSE ESRARI - (Fahrettin Kanat'ın Yazısı)

Diyarbakır’da kiliseler oldukça büyük öneme sahip. Bir çok uygarlığa ev sahipliği yapan kentte kiliselerin sayısı da bir hayli fazla.

Alipaşa’da erkek çocukların oyun alanı genellikle mahallenin ortasındaki, terk edilmiş Hızır İlyas Kilisesi idi. Bu Kilise bazı kaynaklarda, Kozma Rum Kilisesi olarak da geçer.

Rusların Doğu illerini işgali yıllarında Kars, Ağrı, Van, Muş ve Bitlis’ten göç eden vatandaşların bir bölümü bu Kilisede iskan edildi.

Mahalle halkının muhacir dediği ailelere birkaç yıl barınak olan kilise, daha sonraki yıllarda bir çok cami ve kilise ile birlikte askeri barınak olarak kullanıldı.

Boş olduğu yıllarda kilisenin bahçesi çocukların oyun alanıydı. Biraz büyük çocuklar, camları kırıp pencerelerinden girer, içeride saklambaç oynardı.

Kilisenin geniş, yüksek tavanlı salonu, çevresinde koridorları iç balkonları vardı. Balkonlara, bu koridorlardan taş basamaklı merdivenlerle çıkılırdı tavanı tutan uzun taş sütunlar arasında, çan kulesine çıkan merdiven kovuklarında güvercinler yuva yapmıştı.

Yükseklerdeki renkli vitray camlı pencereler çocukların güvercinleri kovalarken lastik sapanla attıkları taşlarla parçalanmıştı. Yerlere dökülmüş kırık renkli cam parçalarıyla almacasına ğar (bilye) oynanırdı. Kilesenin karanlık dehlizlerine, iç odalarına girmeye korkarlardı. Dış avludaki derin kuyu, çocukların attığı taşlarla dolardı…

Kiliseyle ilgili çeşitli söylenceler arasında, buradan Meryem Ana Kilisesi’ne ve sur dışına açılan gizli yollar bulunduğu da vardı. Zaten, kentteki tüm kiliselerin bir biri ile gizli yollarla bağlı oldukları, bu gizli yolların çoğunlukla avlulardaki kuyuların içinde olduğu, bazılarının da rahiplerden başkasınca bilinmediği öteden beri söylenirdi. Rahipler, özellikle de rahibeler bu gizli yollardan kiliselere gidip gelirlermiş. Meryem Ana Kilisesi ile ilgili başka söylencede ise, bura ile Urfakapı arasında kapalı bir yol bulunduğuna dair. Söylenceye göre; Urfakapı’nın Güney burcu bitişiğindeki küçük kapı, kapalı bir yolla Meryem Ana Kilisesi’ne bağlıymış.

Ve bu yol sadece manastırda görevli, eğitim gören rahibeler tarafından kullanılırmış. Rahibeler kimse görmeden bu yolla kent dışına çıkar, yine kimse görmeden manastıra dönerlermiş.

Kiliselerin gizli hazineleriyle ilgili söylenceler vardı. Bir söylenceye göre; Her kilisenin özel bir hazine odası vardır. Bu oda kalın duvarlar arasındadır. Duvarlar arasına gizlenmiş hazine odaları Gavur Cinler tarafından korunmaktaydı. Hazine odalarını bekleyen Gavur Cinler, buralara tılsımlı duayı okumadan girmeye kalkışanları yakıp kül edermiş.

Diyarbakır’da cemaati bulunmayan Bizans döneminden kalma Kilise, 1940’lı yıllardan sonra bazı şahıslar tarafından çeltik deposu ve fabrika olarak uzun yıllar kullanıldı.