DİYARBAKIR HALKI NELER YAŞAMIŞ - (Fahrettin Kanat'ın Yazısı)

Halkın Şeytanın sembolü olduğuna inandığı yamrı-yumru bir demir parçası yakın yıllara kadar İçkale giriş kapısının (Saray kapı) solunda, duvarda kalın bir zincirle asılı dururdu.

Uzun yıllar orada asılı duran bu sembol 1970 sonrasında bilinmeyen kimseler tarafından çalındı. Kimlerin ve hangi amaçla çaldığı bilinmeyen bu sembolle ilgili efsaneden rahatsız olan Yezidi’lerin bunu aldıkları söylentileri yaygındır. Oysa bu sembol, aynı zamanda kentle ilgili bir efsanenin de kahramanıydı.

“Bilinen o ki; Diyarbakır, evliyalar enbiyalar yatağı kutsal bir kenttir. Üzerinde Peygamber duası vardır. Bu nedenle de Dünya durdukça iyilik meleklerinin koruması altında olduğuna inanılır.

Eskiden, insanları mutlu, konuksever, herkesin bir birine inandığı, güvendiği, sevdiği, şen ve mamur bir kentmiş. Ancak bu mutluluk Şeytanın bir gün gelip buraya musallat olmasıyla bozulmuş. Kenti açlık ve sefalet sarmış, ticaret bozulmuş, herkes bir birine düşman kesilmiş, açlık ve kıtlık yüzünden insanlar yemek için kentteki kedilere, köpeklere saldırmaya başlamış bunun sonucu olarak salgın hastalıklar baş göstermiş. Hiçbir esnafın işi rast gitmiyor, yapılan her şey bozuluyormuş. Halk bu beladan kurtulmanın çarelerini aramaya başlamış. Şeytanı kentten kovmak için her çareye başvurulmuş ama olmamış… Günlerden bir gün, demirciler çarşısının yaşlı ustası, karasaban yapmak üzere ateşe sokup dövmeye başladığı demir parçasının her çekiç vurdukça değişik bir şekil aldığını görmüş. Demir bir türlü ustanın istediği şekle girmiyormuş. Usta, o kor halindeki demiri düzelttikçe inadına yamrı-yumru bir hal alıyormuş. Yaşlı usta bunun nedenini anlamış, Şeytanın demirin içine girdiğine inanmış ve yamuk –yumuk kor gibi demiri tuttuğu gibi Ya Bismillah deyip soğuk suya atmış. Ortaya, birazı insana benzeyen çok acayip şekilli bir demir yığını çıkmış. Ustanın başına toplanan çarşı esnafı Şeytanın demirin içine haps edildiğine inanmışlar. Demir yığınını alıp İçkale’deki sarayda oturan kentin valisine götürmüşler. Vali de demirci ustasına yüklüce bir bahşiş verdikten sonra, demir yığının sarayın kapısına zincirlenmesini buyurmuş. Daha sonra çıkardığı bir fermanla da, içkale’ye gelen her kesin kapıdan girmeden önce dönüp şeytan sembolüne tükürmesini duyurmuş. O günden sonra kent yeniden şenlenmiş, dirlik gelmiş, esnafın işi düzelmiş. Herkes bir birini sevmeye, saymaya başlamış. Çarşıya, pazara dürüstlük, doğruluk hakim olmuş. Bir daha hiçbir hastalık, hiçbir kötülük olmamış Diyarbakır’da…