DİYARBAKIR FOLKLORU ÇAYDA ÇIRA - (İhsan Özdemir'in Yazısı)

Diyarbakır’ın tarihin her döneminde bölgenin idare ve ticaret merkezi olması doğal olarak bu kentlerin sosyal yaşantısını da etkiledi. Özellikle müzikte, halk oyunlarında bu etkileşimin fazla olduğunu görürüz. Halkın birbirine yakın zevklere, duygulara sahip olduğunu türkülerde, şarkılarda oyunlarda kolayca görmek mümkün. Bu kent, bir yöreye ait bir türkünün, bir oyunun bir diğer yörede benimsemesi, ona sahip çıkılması bundandır.

Bunun örneği, artık Elazığ’ın sembolü haline gelen ÇAYDA ÇIRA Oyunu.

Evet, Çayda çıra ASLEN Diyarbakır kökenlidir. Ama artık Elazığ’ındır.

Çayda Çıra, Diyarbakır’da aslında oyun değil, gece Dicle sahilindeki hüllelerde (Kamış kulübeler) sabahlara dek süren bir eğlence türüdür. Bu eğlenceler 25-30 yıl öncesine kadarda vardı.

Yazın sıcak aylarda Diyarbakırlıların bir bölümü Bağlar semtindeki köşklere giderken, bir bölümü de Dicle kıyısında bostanlara (Karpuz tarlaları) kurulu hüllelerde geçirirdi gecelerini.

Akşama yakın saatlerde işyerini kapatan esnaf ve tüccar, süslü semerli eşeklere yükledikleri, yiyecekleri ve içecekleriyle Mardinkapı’dan aşağılara Dicle kıyılarına peş peşe yola çıkarlardı. Hüllelerde çoğunlukla koşmuşlar birlikte yemeklerini yedikten sonra eğlenceler başlardı. Gecenin geç saatine kadar süren şarkılı, türkülü, halaylı eğlenceler sırasında oyulmuş karpuz kabuklarının içi kül veya ince kumla doldurulup üzerine gazyağı döküldükten sonra ateşlenir, alev, alev yanan karpuzlar Dicle nehrine bırakılırdı. Alev, alev karpuzlar çağıldayan sular arasında yol alırken kıyıda eğlenceler doruğa çıkardı. Bu sırada meşale yarışı yapılır, kimin karpuzu devrilmeden en uzağa giderse o kazanırdı Kaybedenler ertesi gecenin ziyafetini üstlenir, Yada elbisesiyle suya atlamak mecburiyetinde kalırdı.

Gelin Çayda Çıra’yı, 1956’da Van’a giderken Malatya ve Elazığ’dan sonra uğradığı Diyarbakır’da Dicle kıyılarında bu eğlencelere tanık olan Evliya Çelebi’nin hayat hikayesinde öğrenebilinir.

Çayda Çıra oyununda kaybeden bazıları bir gün sonra hüllelerde bulunan komşulara sabahları Kelle Paça ziyafeti verme cezası ile cezalandırıldı.

Bir gün önce gelen Kelle Paçalar Hüllelerde bulunan bütün komşular tarafından imece usulü ile hazırlanır ve akşamdan yakılan ateş ocaklarında sabaha kadar pişirilmesi ve sabah esnafın işe gitmeden bu ziyafeti yapar ondan sonra işlerine yine süslü eşeklerine binerek yol alırlardı, o zamanlarda sabah Ezanından sonra bütün esnaf yola çıkardı, Esnaf kısmetin sabah erken dağıldığını bu yüzden erkenden işlerine giderlerdi.

Bazı zaman pişen Kelle Paçalar sabahın erken saatinde bazı komşular tarafından çalınır ve sabah kalkan aileler paçalarının çalındığını fark eder, ve çalan komşu tarafından onlara da tabak, tabak gönderilirdi, Bu olayda darılma küsme, kızma gibi bir olay olmazdı.

İşte Çayda Çıra esasında Diyarbakır’ın malıdır ne yazık ki sahip Çıkamayan Diyarbakır bunu Elazığ’a kaptırdı.