ÇOCUK OLMAKTAN YORULMAK!.. (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
- 24-03-2022 08:07
Antalya’dan bir yıl önce bugünlerde döndüm (14.mart.2021) “turizmin başkenti” denilen bu şehirde dört ay kaldım, bu zaman içinde en çok gördüklerimdir torunlarımdan Fatih ve onun küçük kız kardeşi İstanbul, bazıları İstanbul ismini ilk kez duydukları için “hayret” ederler ama “İstanbul” mega kent gibi gerçektir.
Herkes İstanbul dese de ben ona “Şevval” dedim, çünkü o Şevval ayında dünyaya geldi, benim bilgi ve zeka yönünden harika olan torunlarımdan biri olan: “İstanbul” dokuz yaşında ve ikinci sınıf ilkokul talebesi.
“Pandemi” günlerinde okula gidemeyen bütün öğrenciler gibi o da evinde tablet kullanarak ders yapıyordu, çoğu günler benim de dinlediğim olmuştur bu dersleri, İstanbul ilgi ile dinlediği bu dersler bittiğinde de yine dersine devam ediyor, okuyor, yazıyor, matematik öğreniyor, resim yapıyor, müzikle uğraşıyor öğrendiklerini de sanki ezberliyor.
Derslerinden başını kaldırmayan İstanbul bir gün şunu söyledi: “Çocuk olmaktan yoruldum” oysa biz yetişkinler çalışmaktan yoruluruz, yürümekten yoruluruz, bazen konuşmaktan da yoruluruz, bazen sevmekten de yoruluruz.
Bizim yorulduklarımızı sıralarken tesbitlerimize güzel İstanbul torunum “çocuk olmaktan” yorulmayı da eklemiş oldu, bu söz üzerinde eğitimcilerin çok iyi düşünmesi gerekir, sakın “yorucu” olarak uygulanan eğitim sistemi olmasın? şunu söyleyebiliriz, okulları ve sınıfları dolduran milyonlarca çocuğumuzun her biri bir cevher, biz onları çok severiz..
İstanbul şöyle bir çağrışım yaptı zihnimde; çocukların yetenekleri daha ilk günden keşfedilmeli, büyüdüğünde izleyeceği hayat rotası çizilmelidir ki toplum gerçek sanatkara kavuşmuş olsun, büyüdüklerinde ceplerinde “Üniversite diploması” taşısalar da işsiz kalmasın, onlar iş peşinde koşmasın da iş onların peşinde koşsun.
Hani nasıl derler: “mutfağından yetişmek” diye, maalesef bizde “tercih” üniversiteye gidildiğinde akla geliyor, çoğu kişi de tercihinde başarılı olamıyor, iş bulamıyor, öylece kala kalıyor, çünkü izlemesi için bir yol rotası çizilmemiş onlar için, günümüzde üniversite mezunları “ne iş olsa yaparım” demek durumuna gelmemişler midir?..
Torunum İstanbul acaba ressam mı olacak, müzisyen mi, şair mi, eğitim sistemi ona “ yol haritası” çizmeli değil midir, yoksa onların geleceğini düşünürken onlara “ne olmak” istediği sorulmalı değil midir?
Madem ki çocuklar bizim geleceğimizdir o zaman onların geleceği için de ilk okul birinci sınıftan “tercihi” ne ise ona imkan sağlanmalıdır, en azından biz böyle düşünüyoruz…
Torunlar öncelikle ninelerinin, dedelerinin“yüreklerinde” yaşarlar, daha sonra evlerinde, okullarında tüketirler hayatlarının en değerli zamanlarını..
Zaman ilerledikçe İstanbul unutacak çocukluktan yorulduğu günleri, ona, diğer torunlarıma ve bütün herkese şunu söylemek isterim, bütün yorgunluklar dinlenince geçicidir, ancak “sevmekten” yorulmayınız, tıpkı bizim sizleri sevmekten yorulmadığımız gibi..
Berhudar olasınız, ömrünüze bereket sevgili okurlarım.