Bir Hakkari günlüğü

Mezopotamya ne güzel bir yer.

Diyarbakır'dan, Hakkari’nin Yüksekova ilçesine 3 günlük bir yolculuk ile bunu tekrar anlamış olduk.

Hakkari diliyle, kültürüyle, misafirperverliğiyle, halaylarıyla kendini sevdiren ve özünü korumaya çalışan bir yer.

Bir düğün vesilesiyle bizi kucaklayan bu şehir, Diyarbakır’ın boğucu sıcaklığından uzaklaştırıp, özlem duyduğumuz serin havasıyla mest etti.

Gelenek ve göreneklerine sıkı sıkı sarılmış bu kentin insanları,  büyüklerimize eskiden bizde de böyleydi, dedirtti. Hatta derin bir özlem ile batılılaşmanın vermiş olduğu yabancılaşmanın üzüntüsü okundu yüzlerinde.

Bazı gelenekleri de yok artık dedirtti.

Mesela kız tarafı düğüne gitmediğini söylediğinde, bu devirde kaldı mı böyle cinsiyetçilik! dedirtti.

Cinsiyetçilik ne çirkin bir şey...

Büyütüp, emek verdiğin, sevgisiyle kalbinde cennet bahçelerini açan yavrunun en mutlu ve özel gününe gitmemek ya da gidememektir, cinsiyetçilik.

Bunun dışında her şeyiyle, özellikle kiras fistanları çok güzeldi.

Rengarenk renk, kendine has kıyafetleriyle, halaya tutuşunca daha da bir güzelleşti manzara.

Hiç bir oyunlarını bilmemize rağmen hepsini öğrendik ve hiç durmadan, gönlümüzce oynadık...

Hakkari’den döndük ama aklım hala orada.