BAKAN MURAT KURUM , VAİLİMİZ VE DİYARBEKİR!..
- 29-09-2020 13:58
TEKRAR
Yıkılanı yeniden soyunalım yapmaya,
Bizden sonra başkası, gayri yola sapmaya!..
MM
GÖZLÜYORUM
BAKAN MURAT KURUM , VAİLİMİZ VE DİYARBEKİR!..
MEVLÜT MERGEN AMİDİ
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da idi, şehrin sur içinde ve daha başka semtlerinde incelemelerde bulunup “müjdeler” verdiğine dair haberi acizane gazetenizde okudum, bize göre “mesele” Diyarbekir’e hizmet ise akan sular durur, sevincimizi dile getirmeliyiz.
Bugün Diyarbekir’in en kalabalık yerleşim yeri olan bağları yerleim olarak değil, “teyeklerinde” üzümlerin salkım salkım yetiştiği zamanları gördük, sonradan nasıl “çarpık” bir siyasi anlayışla “çarpık” yapılaşmaya gidildiğini de gördük, eğer bakanın müjdelediği “kentsel dönüşüm” bu ilçede gerçekleştirilirse sevinen önce bu ilçenin halk ve sonra bütün bir Diyarbekir olur.
Bakan Murat Kurum’un: “Dağ kapının tekrardan yapılacağına” dair sözlerini okurken “acaba bu nasıl olacak?” diye meraka kapıldım, çünkü dağ kapısı asırlardan beri ayaktadır ve henüz restorasyonu tamamlanmıştır, yok eğer “çevre” düzenlemesi tekrarlanacaksa burada bazı yıkımların gerçekleştirilmesi gerekir.
Mesela bir zamanların ”emirgan parkı” olarak bildiğimiz, sıcak yaz gecelerinde çayımızı, kahvemizi yudumladığımız parkın yerinde şimdi “Selahaddin-i Eyyubi” yer altı çarşısı var.
Şehrin dünyaca bilinen dört kapısının hemen arasında kabristan” vardır ki bunları eski fotoğraflara bakarak görmek mümkün, dağ kapısının arkasındaki kabristan şu anda yok, çünkü yıktırılmış ve yerine önce “halkevi” binası yapılmış, bu bina daha sonra “şehir sineması” olarak kullanılmış, şimdi ise kocaman bir özel hastane ve bir sıra dükkanlar var.
Diyarbekir, maalesef sadece dağ kapısında yıkıma uğramamış, denebilir ki “sur içinde” bazı tarihi binalar, camiler, hamamlar, kiliseler yıkımdan pay almışlardır, bu yapıların çoğu özellikle camiler “Ulu Cami” Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilmiş iseler de “çevreleri” maalesef düzenlenmemiştir ki Bakan Kurum bunun da müjdesini vermektedir.
Bir zamanlar Diyarbekir olarak bilinen “sur içi” şimdi “ilçe” durumundadır, 5 kilometrelik “kalkan balığı” görünümündeki surlarla çevrilen bu ilçe denebilir ki tamamen “müzedir” ancak yüzlerce tarihi çeşmesinden şimdi bazıları dursa da bunlardan damla su akmaz, ısrarla yazar söyleriz “hiç olmazsa tarihi hatun kastalından insanlar tekrar su içsin” diye.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a belki yeterli bilgi verilmemiş olabilir, eğer bilgilendirilmiş olsa idi inanıyorum ki “tarihi anzele gölü” tıpkı Şanlıurfa’daki benzeri göl gibi şenlenecek ve yer altnda gizlice yaşayan balıklar” su üstüne çıksın diye için Bakan ayrı bir “müjde” verecekti.
Tarihten değil, tarihin kendisinden sorulduğu şehir olan Diyarbekir geçmişiyle yüzleşmelidir, Sayın Valimiz Münir Karaloğlu Antalya gibi bir kültür ve turizm şehrinden Diyarbekir’e henüz geldiler, geldikleri gün biz Antalya’ya gittiğimiz için tanışma ve görüşme imkanı bulamadık, şu hususa dikkatlerini çekmek isteriz; bu şehir hakkında bilgi edinmek istediklerinde çok dikkatli olmalılar, çünkü öylesine çok ki “bilgi kirliliği” kendisini “bilgi sahibi olarak tanıtanlar sadece kulaktan duydukları kadar bilgi sahibidirler.
“Yanlış” anlaşılmalar “yanlış” anlatımlardan oluşuyor, bu şehri anlatan “salnameler” bilgi kaynağıdır, arşivlerdeki belgeler bilgi kaynaklarıdır, daha bir çok tarihi kitap var bilgi kaynağı olarak yararlanılması gereken..
Sayın Münir Karaloğlu şu anda “en büyük mülki” amir olarak hizmet vermektedir, biz geçmişte olduğu gibi bundan sonraki söyleşilerimizde hizmet olarak “ne istemişsek” bundan sonra da ne isteyeceksek kişisel olmadan, yani bir “çıkar” düşünmeden sadece ve sadece Diyarbekir için istemiş ve isteyeceğiz, niyetimizin böyle değerlendirilmesini isteriz.
Sayın Valimize “bilgi” kabilinden bu köşede daha önce yayınlanmış olan yarınki yazımızı “önemine” binaen “tekrar”layacağımızı da belirtmek isteriz.
UNUTMA – MASKE – SOSYAL MESAFE VE DUA