AYLAR SONRA ÇIHARİ ÇIHABİLDİM!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

GÖNLÜMCE

ŞİVEMİZ

“Gidiyom” demeyiz de "gidecağam" deriz biz,

"Dayzam, bibi" söyleriz, böyle bizim şivemiz.

“Çapmak” var iken “koşmak ”acep neyin nesidir,

Diyarbekir şivesi çağların ötesidir!..

MM

SÖZ GELİŞİ

“Şahabettin” hem babamın adı, hem de oğullarımdan birinin adı, ben nasıl babama yakın ilgi duymuş, saygıda kusur etmemişsem Şahabettin’de aynen benim gibi, Allah var diğer oğullarım da aynıdır, dedim ki:

-Şahabettin neredeyse dört ayı buldu Antalya’dan gelişim, çıhariyi çok öksedim, beni bir gün çıharır mısın? Dedi ki:

-Tabii hava çok sıcağ, rahatsız olmıyasan?

-Oğlım benim ömrim bu şeherde geçti, daha çok sıcağ günleri gördüm, merak etme rahatsız olmam.

4 Haziran bazar günü hem seviniyorum, hem de korkuyorum, öle ya, başım dönebilir, tansiyonum yükselebilir, şekerim düşebilir, sora gelip geçti bu korku ve kendimi ca’dede arabaya binerken gördüm.

Şahabettin:

-Önce kabristana mı gidecağız deyince

-Önce bi lokantaya gidelim, gendimi iyi hissetmiyem, gittığımız lokantada ğarson:

-Ne yersiniz dedi.

-Sen bahan bir tabağ birinç pilavı, üstünede kuru fasulya bırağ getir dedim, ğarson:

-Fasulye kalmamış, güveç var deyince hah tamam işte, bu mevsim diyarbekir’in güveç zamanıdır.

Bir tabağ birinç pilavı üzerinde güveç ve yanında da yaran ne kadar tutti dersiniz? Ğarsona:

-Borcımız ne kdar diye sordum, ğarson

-15 lira demez mi?…

Tabi burası Diyarbekir, bolluk bereket şehri, o anda Antalya’yı hatırladım orada olsaydım acaba ne kadar tutardı bu yemeğin parasi? Antalya’da kaldığım evde bir su arızasi vardi, gelen usta hiçbir şe yapmadı sadece baktı, giderken usulen borcumuz ne kadar diye sorduk:

-50 lira demez mi, diyemedik;

-Yahu usta Allah’tan kork sen hiçbir şe yapmadın, sadece baktın..

Lokantadan çıktığ doğrica kabristana vardığ, yol üstünde surlarda şu yazıyı devamlı okuduğ: “Diyarbakir surları diriliyor” ben arabadan inmeden okudum Yasin-i şerifi ve fatihay-ı şerifi..

Bir şey dikkatimi çekti, ne kadar çok genç vardı bu bazar günü kabristanda, içimden: “gençlik ne güzel şeydir, insan bu gençler gibi kıymetini bilse, böyle gelse ölülerinin ruhunu şad etse!..

Sonra içime bir kurt düştü: “ya bu gençler ölülerinin ruhunu şad etmek yerine “uyuşturucu” çekerek kafalarını “hoş” etmeye gelmişlerse?

Öyle ya mezarlıklar en tenha yerlerdir, gençler için bulunmaz yerlerdir, zaten bu durum sebebi ile değil mi idi bu kabristandaki tarihi “namazgahın” yıktırılışı?

Çıhari çıhmamı gerektiren sebep yerini bulmuştu, Şahabettin:

-Baba nereye gidecağsan? Diye sordu?

-Oğlum çoktandır çıhari çıkmamıştım, sen beni yeni kurulan semtlerinarasında biraz gezdir dedim.

Nergis park ve çevresi ne kadar güzel olmış, yüksek binalar, geniş ca’deler, marketler, camiler, okullar, desene yeni bir Diyarbekir buralarda kurulmuş?

Hani derler ya; “tilkinin dönip dolaştığı yer kürkçü dükkanıdır biz 65 yaş üstündekilerin de dönip dolaştığı yer evidir, evime geldim çok öksemiştim hem şehrimi hem de şivemi?

Selam ve dua ile.