ALDANMAK/ALDATILMAK -2- (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

KÜÇE BAŞI

1924 anayasası o günden bugüne hep tedavülde kaldı, zaman zaman “değişikliklere uğradı ise ilk dört maddesi aynı kaldı, denebilir ki “laiklik” yani demoklesin kılıcı daha çok keskinleşti.

Özellikle İslam bir hayat dini olmasına rağmen hayatın hiçbir “fotoğrafına” yansıtılmadı, “günah” kavramı devreden çıkarıldı, küçük-büyük haramlar “mubah” olarak algılandı, bir türlü mücadelesinde başarı sağlanamayan “uyuşturucu” dolu dizgin yoluna devam etti, ediyor..

Faiz ticaretin “kılcal” damarlarına kadar işledi, kadına şiddet arttıkça arttı, “yasak elma” misali “memnu meyveler” dizilerle daha rahat ortamlarda pazarlandı, kılık-kıyafet sözde kişilerin isteğine bırakıldı, bir zamanlar : “saçının bir telini göstermeyen kadına/ bikini giydirdiler İslam’ın inadına” böylece kadın vücudunu daha çok teşhir edip daha çok bakılır hale geldi.

Reklam dünyasının olmazsa olmazı olan kadın deyim yerinde ise kendi sınırını aşarak erkeğin” temaşa” sınırına girdi ve onu böylece  “günah” batağına çekti, Allah Resulü (s..a.v): “Vücudunun bakılmaması gereken kısımlarını gösterenleri uyarırken: “bakana ve baktırana Allah lanet eder” derken laiklik “bakılsın” günahkarlık çoğalsın istiyor (du).

Haksızlık etmemek gerek, kılık-kıyafet serbestisinden “şekilcilik” başka bir deyimle “kışırcılık” doğdu, böylece “riyakarlık” teşvik gördü, toparlayacak olursak İslam’ın özünden öte sözü ve yapay görüntü öne çıktı.

“Söz” görüntü ile güçlendirildiğinde aldanmak ve aldatılmak kolaylaştı,  dün ve bugün biz kendimizi niçin aldandığımızı nasıl aldatıldığımızı ifade etmeye çalışıyoruz, bizim bu günden sonra siyasete ve siyasilere  “sempati” duymamız, onları alkışlamamız, onlardan istediğimiz manada beklenti içine girmemi mümkün değil.

Mümkün değil, çünkü siyasiler bizi ne kadar tanıdılar ise biz de onarı o kadar tanımış olduk.

Başkalarına “tavsiye” dahi etmemeye çalışıyoruz siyasetçileri, “takkemizi başımızda, inancımızı kalbimizde tutmaktır amacımız, okurlarımızın merakını gidermek üzere bazı zamanlar böylesi yazılarımız oluyor, ileriki zamanlarda da olacak.

Laiklik derken özgürlük anlaşılıyor günümüzde, acaba gerçekten özgür müyüz, bir hayat dini olan İslam’ı ne kadar yaşayabiliyoruz, görünüşte “kişisel” olarak ibadetlerimizi yapmakta özgürüz.

Biz gözümüzün gördüğünü, aklımızın aldığı ölçüde gönlümüz el vermese de siyasetçileri ve fotoğraflarını böyle yorumluyoruz,

aldanmak ve aldatılmak bize has olduğu gibi yanılmak ve yanıltılmak da bize hastır.

Kalın sağlıcakla ömrünüze bereket sevgili okurlarım.