“TÜRKİYE BU ADALETSİZLİĞE İZİN VERMEYECEK”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kıbrıs Rum tarafının zihniyeti, 2004’ten bu yana hiç değişmedi
- 07-10-2020 08:31
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KKTC Başbakanı Ersin Tatar’ı kabul ettikten sonra Başbakan Tatar ile birlikte KKTC Su Temin Projesi Boru Hattı Onarımını Müteakip Su Verme Merasimine video konferans sistemi ile bağlandı.
“Türkiye bu adaletsizliğin sürmesine izin vermeyecektir”
KKTC Su Temin Projesi Boru Hattı Onarımını Müteakip Su Verme Merasimi öncesinde Ersin Tatar ile birlikte kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselelerine dikkat çekti.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Ersin Tatar ile Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesiyle ilgili son gelişmeleri ele aldıklarını söyleyen ve hem Kıbrıs meselesindeki ilkeli duruşu hem de Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Türk’ünün hak ve çıkarlarına kararlılıkla sahip çıktığı için Başbakan Tatar’ı tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu vesile ile Başbakan Sayın Tatar’dan Covid-19 salgını ile mücadele ve salgının Kuzey Kıbrıs ekonomisine etkileri hakkında bilgi aldım. Sayın Tatar’ı bu zorlu dönemde hükümetinin salgına karşı yürüttüğü başarılı mücadele nedeniyle kutluyorum. Türkiye Cumhuriyeti bu güne kadar Kıbrıs Türk’ünün hak ve çıkarlarını kendi hak ve çıkarlarından ayrı tutmadığını tüm dünyaya göstermiştir. Kıbrıs Türk’ünün huzur ve refahı için fedakarlıklardan kaçılmayacağını özellikle ortaya koyduk. Bundan kimse şüphe duymamalıdır. Bizim için Doğu Akdeniz meselesinin iki boyutu vardır, bunlardan birincisi Türkiye’nin kıta sahanlığındaki haklarının korunmasıdır, ikincisi de Kıbrıs Türk halkının adanın etrafındaki doğal kaynaklarla ilgili hak ve çıkarlarının garanti edilmesidir. Bizim açımızdan bu iki boyut aynı öneme sahiptir. Milli sondaj ve sismik araştırma gemilerimiz kendi kıta sahanlığımızın yanı sıra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ruhsat sahalarında da faaliyetlerini sürdürüyor. İnşallah Karadeniz’de keşfettiğimiz doğal gazı Doğu Akdeniz’de de bulacağız. Bu başardığımız zaman da tüm dünya bölgeye barış, istikrar ve refahın geldiğini görecek. Her zaman söylüyoruz, Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin içinde olmadığı hiçbir senaryonun başarı şansı yoktur. Önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi planlanan Doğu Akdeniz Konferansında da Kıbrıs Türk’ü mutlaka hak ettiği şekilde temsil edilmelidir. Son yapılan AB zirvesinde Kıbrıs Türk halkının yine yok sayıldığını gördük, kapalı kapılar ardında Kıbrıs Türklerinin haklarını teslim edenler iş icraata geldiğinde ellerini taşın altına koymaktan kaçınıyor. Garantileri çağ dışı bulanlara vereceğimiz en iyi cevap, böyle bir zihniyete 21. yüzyılda yer olmadığıdır. Türkiye bu adaletsizliğin sürmesine izin vermeyecektir. Kıbrıs Rum tarafının zihniyeti, 2004’ten bu yana hiç değişmedi. Onların tek derdi, Kıbrıs Türklerinin haklarını çiğneyerek kurdukları sahte devlette Kıbrıs Türklerini azınlık hale getirmektir. Kıbrıs Türk’ü buna asla razı olmayacaktır. Türk milleti de Kıbrıs Türk’ünü bu eşit egemenlik mücadelesinde hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır, bırakmayacaktır” diye konuştu.
“Pek çok ülkede faaliyette olan üsleri ile dostlarına güven veren bir Türkiye var"
Türkiye'nin artık Libya’dan Azerbaycan’a kadar politik ve stratejik dengeyi yeniden kuran bir ülke olduğunu belirten Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Ersin Tatar ise, "Bugün sadece savunma ihracatının 3 milyar dolara ulaşması bile gelinen seviyeyi göstermeye yeterlidir. Pek çok ülkede faaliyette olan üsleri ile dostlarına güven veren bir Türkiye var. Biz de KKTC olarak tüm bu başarıları kendi kazanımlarımız olarak görüyoruz. Türkiye’de ihtiyaç duyduğumuz her an bizi destekleyen bir cumhurbaşkanı bir yönetim olduğunu biliyoruz" dedi.
"Rum tarafı nasıl sismik araştırma ve sondaj için izin veriyorsa buna hakkımız bulunuyor"
Kıbrıs’ta uluslararası ve ikili anlaşmalardan kaynaklanan meşru hakları sonuna kadar kullanmakta kararlı olduklarını vurgulayan Tatar, "Rum tarafı nasıl sismik araştırma ve sondaj için izin veriyorsa buna hakkımız bulunuyor. Cumhurbaşkanımızın belirttiği gibi inşallah Karadeniz’den sonra Doğu Akdeniz’de doğalgaz bulunur. Doğu Akdeniz’deki gazın çatışma değil, iş birliği ve dostluk meselesine dönüşmesini diliyorum" diye konuştu.
"Yaşanan onca tecrübeye rağmen halen Türkiye ve KKTC‘yi Doğu Akdeniz’den çıkarabileceklerini hayal edebiliyorlar"
Tatar, KKTC 'ye su taşıyan projenin ada halkı için büyük önem taşıdığını belirterek şunları söyledi:
"Rum-Yunan ikilisiyle onların Fransa ve İsrail gibi dostları maalesef iyi niyetimizi anlayamıyor. Yaşanan onca tecrübeye rağmen halen Türkiye ve KKTC‘yi Doğu Akdeniz’den çıkarabileceklerini hayal edebiliyorlar. Kötü niyetli olmasalar Türkiye’nin önerisini kabul ederlerdi. Gelinen noktada Doğu Akdeniz’de onlar ne yaparsa artık bizim de aynısını hayata geçirme hakkımızla yolumuza devam edeceğiz. Bu proje sayesinde 5 yıldır evimize kaliteli su akıyor. Kıbrıs Türkleri arasında fitne sokmaya çalışanlara bu proje en iyi cevaptır."
“İslam krizde' açıklaması saygısızlıktan öte açık bir provokasyondur"
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen 'Camiler ve Din Görevlileri Haftası Programı'nda konuştu.
Erdoğan yaptığı konuşmada, Türkiye dini hak ve özgürlükler konusunda örnek bir tavır sergilerken Batı dünyasında tam zıttı bir atmosferin hakim olduğunu gördüklerini söyledi. Uzun yıllar demokrasinin beşiği olmuş Batı ülkelerinde ırkçılık, ayrımcılık ve İslam düşmanlığının zehirli bir sarmaşık gibi yayıldığını belirten Erdoğan, "Müslümanlara ait iş yerleri hemen her gün faşist grupların hedefi oluyor. Müslüman kadınlar, başörtülerinden dolayı sokakta, çarşıda, okulda sözlü ve fiili tacize maruz kalıyor. Neredeyse her gün sırf Türk ve Müslüman olduğu için saldırıya uğrayan, hakları gasp edilen, işten atılan insanlarımızın haberlerini alıyoruz. Neo Nazi terörü bizim vatandaşlarımız kadar Afrikalı, Asyalı göçmenleri, Müslümanlar kadar Musevileri de hedef alıyor. DEAŞ benzeri ideolojik bir fanatizmin Avrupa toplumlarını günden güne daha fazla zehirlediğine şahit oluyoruz. Özellikle camilere ve diğer dinlerin ibadetlerine yönelik eylemler akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. İsveç'te Kur'an yakılması, Norveç'te Kur'an-ı Kerim'in yırtılması, Fransa'da basın özgürlüğü adına Hz. Peygamberi tahkir eden karikatürlerin teşvik edilmesi kutsallarımıza yönelik saldırılardan sadece birkaçıdır" diye konuştu.
"Neo Nazi yapılar ordu ve emniyet içinde rahatça örgütlenmektedir"
Batı dünyasının kanser hücresi gibi büyüyen bu tehditle yüzleşme cesaretini gösteremediğini vurgulayan Erdoğan, "Camilere ve Müslümanlara ait iş yerlerine saldıran caniler kovuşturmaya dahi uğramıyor. Çok açık ve net söylüyorum bugün bir çok Batı ülkesinde ırkçılık ve İslam düşmanlığı bizzat devlet tarafından himaye edilmektedir. Neo Nazi yapılar ordu ve emniyet içinde rahatça örgütlenmektedir. Medya adeta bu örgütlerin halkla ilişkiler faaliyetlerini yürütmektedir. Avrupa ülkeleri terör eylemlerinin faillerine göre tavır takınmaktadır" şeklinde konuştu.
"Macron'un 'İslam krizde' açıklaması saygısızlıktan öte açık bir provokasyondur"
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye’yi sustururlarsa meselelerin çözüleceğini zannediyorlar. Bizi düşmanlaştırınca hatalarının görülmeyeceğine inanıyorlar. Nasıl devekuşu kuma kafasını gömünce gözden kaybolmuyorsa sorunlar da yok sayılınca ortadan kalkmıyor. Bugün görmezden geldikleri sorunlar yarın daha büyük felaketler olarak karşılarına çıkacaktır. Müslümanlara saldırmak Avrupalı siyasetçilerin başarısızlıklarını perdelemek için kullandıkları en önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Daha önce faşist grupların oy devşirmek için başvurdukları ucuz politikaya şimdi kimi başbakan ve cumhurbaşkanları da tevessül ediyor. Bu kervana katılan son isim Fransa Cumhurbaşkanı Macron olmuştur. Macron’un Müslümanların yoğunlukta olduğu bir şehirde yaptığı 'İslam krizde' açıklaması saygısızlıktan öte açık bir provokasyondur. Fransız Devlet Başkanı olarak daha şurada 1 hafta 10 gün önce 'münasebetlerimizi geliştirelim' derken nasıl da çabucak unutuveriyor. Hemen ardından bu açıklamayı yapması kendisine ne denli saygı duyulacağını gösteriyor. Fransız Devlet Başkanı olarak İslam'ın yapılandırılmasından bahsetmesiyse hadsizliktir, edepsizliktir. Bizim ağzımızdan bugüne kadar Hristiyanlığın yapılandırılması diye bir şey duydunuz mu? Museviliğin yapılandırılması diye bir şey duydunuz mu? Sen kimsin ki İslam’ın yapılandırılması gibi bir ifadeyi ağzına alıyorsun? Devlet eliyle çözüm ona dinde reform girişimleri totaliter toplumların alameti farikasıdır."
"Bu zihniyet samimi Müslümanları ötekileştirirken DEAŞ ve FETÖ gibi istismarcıların önünü açıyor"
Macron'un İslam dünyasının krizinden bahsederek Fransa’nın içinde bulunduğu krizi perdelemek istediğine dikkat çeken Erdoğan, "Aşırılıkla mücadele yasası ile asıl amacın fanatizmle mücadele etmek değil İslam ve Müslümanlarla hesaplaşmak olduğu anlaşılıyor. Avrupa İslamı, Fransa İslamı gibi kavramlarla Müslümanlara dinsiz bir dindarlık dayatılmak isteniyor. Bu zihniyet samimi Müslümanları ötekileştirirken DEAŞ ve FETÖ gibi istismarcıların önünü açıyor. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın canı, malı, namusu o ülkelere emanettir. Onlarca insanını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu tür provokasyonlara sessiz kalamayız. Dinimize ve inancımıza yönelik hürmetsizliği asla sineye çekemeyiz. Özellikle de hakkın hatırını üç günlük dünya hayatında feda etmeyiz. Devlet başkanları insanların kutsalları ile ilgili konularda söz söylerken kılı kırk yarmalıdır. Macron'un özellikle cahili olduğu meselelerde konuşurken çok daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. Bunu kendisine defaatle söyledim. 'Bu işleri bilmiyorsun' dedim. Kendisinden artık sömürü valisi gibi davranmak yerine sorumlu bir devlet adamı gibi davranmasını bekliyoruz. Türkiye olarak asimilasyona ne kadar karşıysak entegrasyonu da o derece kuvvetli bir şekilde savunuyoruz. Yurtdışındaki kardeşlerimize içlerine kapanmamalarını, hep görünür olmalarını telkin ediyoruz. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın kimliklerini koruyarak sağlıklı entegrasyonunu hedefleyen tüm çabaları desteklemeye hazırız" ifadelerini kullandı.
İstanbul, Hatay, Mardin gibi şehirlerin bir arada yaşama kültürünün sembolleri olduğunu kaydeden Erdoğan, "Avrupalı siyasetçilerin bu şehirlerimizden alacağı dersler var. Yurt dışında görev yapan imamlarımız, din hizmetleri müşavirlerimiz hem vatandaşlarımızın dini ihtiyaçlarının karşılanmasında hem de bulundukları topluma entegrasyonunda önemli görevler üstlenmiştir. DEAŞ gibi sapkın akımların Türk toplumunda sirayet edememesinde din görevlilerimizin yürüttüğü çalışmaların büyük payı olmuştur. Avrupalı devletlere düşen bu kazanımları dinamitlemek yerine daha fazla yayılmasına katkı sunmaktır. Batılı liderlerin popülizm uğruna çok ciddi maliyetleri olacak yanlış yollara sapmamalarını temenni ediyoruz. Bölgemizde ve dünyada hoşgörüsüzlük ne kadar artarsa artsın biz hep farklı yerde durmaya hoşgörüyü yüceltmeye devam edeceğiz. Bin yıldır olduğu gibi gelecekte de tüm insanlığın barış, huzur ve esenliği için mücadele etmeyi bu anlamda sürdüreceğiz" değerlendirmelerinde bulundu. İHA
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...