SERPME KAHVALTI VE AÇLIK!..

İLK SÖZ A Ç L I K Kimi sofrada şenlik, kimi sofra kuramaz, Kimi “nimet” beğenmez, kimi “katık” bulamaz!

İLK SÖZ

A Ç L I K

Kimi sofrada şenlik, kimi sofra kuramaz,

Kimi “nimet” beğenmez, kimi “katık” bulamaz!..

MM

GÖZLÜYORUM

MEVLUT MERGEN AMİDİ

Prof. Dr. Aziz Akgül, AK Parti’nin bir dönem Diyarbakır milletvekillerinden, araştırmaları, düşünceleri ve hayata geçirmeye çalıştığı projeleriyle sosyal konularda “uzman” bir kişiliğe sahip, milletvekili olduğu günlerde bir ayağı Ankara’da, diğer ayağı Diyarbakır’da idi.

Hiç unutmam şehrin bütün caddelerini, sokaklarını ve buralardaki esnafın dükkanlarını teker teker gezmiş olan Prof. Dr. Aziz Akgül şimdi “israfı önlemek” adına çalışmalar yapıyor.

Bir televizyon kanalında kendisiyle yapılan röportajda yeni oluşmaya başlayan ve giderek bütün ülkeye yayılma istidadı gösteren  “serpme kahvaltı”  konusuna dikkatleri çekiyor ve bu kahvaltı kültürü ile yeni bir israf kapısının açıldığını söylüyordu.

Önce şu hususu belirtelim, “moda” yalnız giyim kuşamda olmuyor, günlük hayatın hemen her aşamasında karşımıza çıkıyor, tıpkı “serpme kahvaltıda” olduğu gibi, daha önceleri şehirlerarası yolculuklarda “ihtiyaç molası” verilen tesislerde uygulanan “alakart” sanki serpme kahvaltının başlangıcı oldu, çünkü insanlar birden çok fazla çeşidi sofralarında görüyor, birilerinin kişisel zevk ve isteği sanki bütün herkesin zevki ve isteği gibi algılanarak bu uygulama ile yeni bir israf kapısı açılmış oldu.

Serpme kahvaltının Diyarbekir’deki seyrine bakacak olursak son yıllara kadar “kahvaltıcı” olarak bazı dükkanlar vardı ki bunlardan en çok bilinenidir “Halis-Muhlis kardeşler” çarşıyi şewitide (bu çarşı o zamanlar bu isimle anılmazdı, meydan denirdi, bit pazarı denirdi) küçücük bir dükkanda sadece kahvaltılık şeyler satarlardı, en çok peynir çeşitleri olurdu bu kahvaltılıklar.

Sabah namazından sonra o küçücük dükkanı açılı, bir kişiye yetecek kadar ekmeğin üzerine peynir bırakılırdı, otlu peynir, tulum peyniri en çok isteneni idi, müşteri olarak sadece dükkanlardaki “çıraklar” gelir ustasının isteğine göre ekmek üstünde hazırlanmış kahvaltılıktan alırdı.

Çıraklar o küçücük dükkanın daracık girişinde “izdiham” oluştururlardı, daha sonra başka kahvaltı malzemesi satan dükkanlar açılmaya başlandı, peynirin yanında yoğurt kaymağı,  bal, kavurma ve daha başka çeşitler sunulmaya başlandı müşterilere, çeşit fazlalaştığı için herkes kendi dükkanında değil de kahvaltı çeşitlerinin satıldığı dükkanlarda kahvaltı  yapılmaya başlandı.

Daha sonra tarihi mekanlar, özellikle Hasan Paşa hanı kahvaltı denince akla gelen yer oldu ve sonra çeşit olarak kahvaltıcının aklına ne gelirse müşterinin sofrasına da o gelmeye başladı ve böylece oluştu “serpme kahvaltı kültürü” önce televizyonlarda “haber” konusu oldu Diyarbekir’de henüz başlayan kahvaltı kültürü ve sonra dalga dalga ülkeye yayılmaya başladı.

Prof. Dr. Aziz Akgül “serpme kahvaltıyı” israfın kapısı olarak görüyor, çünkü masalara konan yiyeceklerin tamamını bitirmek mümkün değil, yenilmeyen kısım ise “çöpe” gittiği için israf olmuş oluyor, bu röportajında Aziz Akgül dünya sağlık örgütünün bir raporunu dile getiriyor ve dünyada yedi yüz milyon insanın açlık çektiğini söylüyordu.

Katılmamak ne mümkün, 80 yıla yaklaşan ömrümün nerdeyse tamamını bu şehirde geçirdim ve bir kere olsun Diyarbekir’deki kahvaltcıların hiç birinde kahvaltı yapmadım, sadece bir kere Ankara’da Diyarbekir tanıtım günlerinde “Diyarbakır kahvaltı salonu” olarak bilinen bir kahvaltıcıya  “Valilikçe” davetli olarak gittim ve diyebilirim ki beğenmedim.

Beğenmedim çünkü “her sahandan bir köfte” misali çeşitler çoktu ama “azıcıktı” mesela “tulum peyniri” yemek isteseniz tabağınızda azıcık olduğu için başka çeşitlere yönelmek durumunda kalıyorsunuz, bir de bazı yemeklerin kahvaltı masasına konması gibi, oysa “Halis-Muhls” kardeşler bir kişiyi doyuracak miktarda bırakırlardı ekmeğin üzerine  tulum peynirinden veya diğer peynir çeşitlerinden..

Aziz Akgül’ün bir önerisi vardı serpme kahvaltıcılara gidenlere, “yemediklerinizi paket yaptırın, evinize götürün”  derken bir yanda dünyadaki yedi  yüz milyon aç insan, bir yanda “ekmek askıda” gerçeği, öte yanda çöpe dökülecek yenilmeyen kahvaltılıklar akla geliyordu!..

Çok çeşitliliğin yanısıRa“moda” olduğu için, ya da o sofrada “öz çekim” yapıldığı için  tercih edilen bir serpme kahvaltısı esnasında dünyadaki yedi yüz milyon aç insan hatırlanırsa sanırım israfın önüne geçilebilir..

UNUTMA : MASKE – MESAFE VE DUA

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...
ÇOK OKUNAN HABERLER