RAMAZAN-I ŞERİF KUR’AN AYIDIR - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

GÖNLÜMCE KUR’AN- I KERİM Allah’ın kelamını her Müslüman okusun, Manasını kalbinin gergefinde dokusun

RAMAZAN-I ŞERİF KUR’AN AYIDIR - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
GÖNLÜMCE

KUR’AN- I KERİM

Allah’ın kelamını her Müslüman okusun,

Manasını kalbinin gergefinde dokusun.

Her iki dünyamızı odur aydınlık tutan,

Ne mutlu ona derim okuyup da okutan!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Bu mübarek ayın faziletlerini anlatmak, ondaki doyumsuz hazzı dile getirmek için ifade gücümüzün noksanlığının farkındayız, dünkü söyleşimizde az da olsa dokunmuştuk eskimeyen fakat öyle adlandırılan geçmişte yaşadığımız Ramazan aylarını  anlatmaya, o günleri  günümüze taşımak için hatıralarımızı dile getirmeye, bugün yine geçmişe giderek, sur içinde yaşadığımız Ramazan aylarını anlatmayı sürdüreceğiz.

Acaba ev var mı idi ki bu aya girildiğinde Kur’an-ı Kerim “tilavet” edilmesin, Ulu Cami başta olmak üzere şehirdeki bütün mabetlerde birinci gün sabah namazında başlardı “mukabele” okumaları, öğle ve ikindi vakitlerinde de okunurdu şanı yüce kitabımız, yalnız Ulu Camide ikindi vakitleri bir kürsüde vaaz verilir, diğer bir kürsüde ise mukabele okunur, sesler birbirine karışmazdı bu koca mabetin içinde.

“Molla Halil Özaydın” müftüydü ve vaazları o verirdi, mukabeleleri ise Hafız Tarık Çıkıntaş, Hafız Celal Sevimli, Hafız Abdullah ve daha başka hafızlar okurlardı, evlerde ise önceden tespit edilmiş hoca efendiler belli saatlerde gelir ve mukabele okurlardı, hanede oturanlar ise onları dinlerdi.

Mevcut camilerdeki hocalar yetmezdi evlerde Kur’an-ı Kerim tilavet etmeye, “Tillo’dan” gelen genç hocalar okurdu günlük mukabeleyi, böylesine “Kur’an ayı” idi bu mübarek ay, gerek camilerde olsun ve gerekse evlerde hatimler Kadir gecesine gelindiğinde bağışlanırdı, çünkü Tillo ve daha başka uzak yerlerden gelenler bayramı evlerinde yapmak isterlerdi.

Camilerde okuyanlar için Kadir gecesinin gündüzünde Ulu Caminin her üç kapısının yakınına seccade serilir ve toplanan para o vakitte okuyan hocalara taksim edilirdi, evlerde ise yine Kadir gecesi hocaya sorulmazdı “ne kadar?” diye, sadece gönülden ne kopmuşsa o miktar “takdim” edilirdi, oruç günleri boyunca en az bir defa, mukabele okuyan hoca “iftara” davet” edilirdi.

Camilerde mukabele okuyanlar ise sanki her akşam bir kişinin evinde iftara giderdi, çünkü cemaatin tamamı isterdi bir hocayı evinde iftar ettirmeyi, hatıralarımızın en güzelini yaşadık Ramazan-ı Şerif geldiğinde, nasıl derler “geç buldum tez kaybettim” sözü aynen öyle oldu bizim Hafız Celal Sevimli ile tanışmamız ve dostluğumuz için, bu dostluk tam on yıl sürdü.

Görme engelli olmasına rağmen Sevimli hoca Diyarbekir küçelerini ve bu küçelerdeki evlerde kimlerin oturduğunu bilirdi, çünkü mukabele okumak için bu küçelerdeki evlere giderdi, kendisiyle Ankara’ya gittiğimizi ve oradaki bir adresi nasıl bulduğumuzu hiç unutmam.

Merhum Dr. Kamil Tayşi’nin kızı “Yaşar” hanımı ziyarete gideceğiz, yanımızda Yıldırım Paketçi de bulunuyordu,  semt ve sokak olarak bulsak da hangi apartmandır bilmiyoruz, hangisine girdi ise “bu değil” der, yanındakine giderdik, nihayet bir apartmana girdiğimizde: “İşte burası” dedi ve doğru geldiğimizi de Yaşar hanımın bize kapı açmasından öğrendik.

Celal Sevimli hocanın vefatından önceki Ramazan ayını onunla ve bazı dostlarla birlikte yaşadık, ileriki günlerde rahmete vesile olsun için sözünü edeceğiz o dostların ve birlikte yaşadıklarımızın.

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...
ÇOK OKUNAN HABERLER