O ŞEHİR KALMADI HAFIZALARDA (2)

Geldiğiniz ilinizde adı-sanı duyulmuş lokantaları aramayın, boşuna

Geldiğiniz ilinizde adı-sanı duyulmuş lokantaları aramayın, boşuna. Onların yerini restaurantlar almıştır, cafeli yemek salonları almıştır.

Demli çay içtiğiniz çayevlerini belki arar bulursunuz, damanın, satrancın, dominonun eksik olmadığı küçük masalar ve kürsüler yerinde değildir. Ancak yaşlıların oturup dinlendiği kapanmaya yakın çayevlerinden bir elin parmağı kadar kalabilmiştir, semtinizde.

Siz, şehrin ana merkezinde olana bitene şaşıp kalırken, bu şehrin kısa zamanda bunca değişimle neler kaybettiğini neler kazandığını düşünürken, etrafınızdan gelip geçenlerden tanıdık simalar aramayın, kesinlikle.

Onlar, sizin gibi terk edip gitmişlerdir, aynı minvalde. Siz, madem suçlayacak kişi arayacaksınız, kendinizden başlayın itham edilecek olanların başında. Elbette sizin gibi gidişine bahane uyduracak olanların laf torbası boş değildir.

Daha önce kaleme aldığımız “Gülümse Ey Şehir” yazımızı okudunuz mu, bilmem!.. Bu yazıda kendi insanına küskün olmaması gereken şehri, bir de “Suskunum Ey Şehir” adında başka makalede yazmıştık.

Siz, bu makaleleri okumak için muhakkak yer aldığı kitabımızı temin etmeniz lazım. Bilirsiniz, kitaplar bir defa basılır, yıllar sonra tükenmez, bizde. Bir okumama hastalığına tutulan yaşantımızda, şehri uzaktan sevme alışkanlığını bir türlü terk etmiyoruz.

Doğup büyüdüğünüz şehre neden yabancı kaldığınızı eminim açıklamaktan uzaksınız.

Üzülmeyin, biz de doğup büyüdüğümüz ve halen yaşamakta olduğumuz şehre yabancı kalmışız, bırakılmışız.

Neden mi? Arada bir şehir dışına çıktığımızda dönüşümüzü erkene alma telaşımızı görenlere, “Şehir bize küsmesin.” Deriz.

Sahi siz şehrinizle ne zaman barışacaksınız? Küs değilseniz, neden şehirden seneler bounca ayrısınız? Siz, şehrinizi seviyorsanız, iki saatlik uçak yolculuğuyla İstanbul’da şehrinize yılda dört-beş defa gelemez miydiniz?

Bayım, o şehir kalmadı, hafızalarımızda. Biz, bu şehrin sevenleri, öksüz kalmış yetimler gibiyiz. Bizi anlayan kalmamışsa şehrin sokaklarında sessiz kalmaya mahkûmdur, çığlığımız. Siz,  geldiğiniz  bir kaç gün içinde feryad û fîgan ile şehri arar durursunuz, biz onun yasını tutuyoruz.

Siz, yeni yerleşim alanlarında parklı, havuzlu, kamelyalı, güvenlik kameralarıyla donatılmış, asansörlü, klimalı dairelerinde mutluluktan dört köşe olanların huzurlu yapılarına baktığınızda şehre dair yüzlerinde gördüğünüz hüznün yalancılığını bize sormayınız.

Onlara deyin ki neden terk ettiniz, o güzelim tarihî evleri? Neden çok katlı apartmanlara yıktırdınız, o evleri?

Evlerin avlularında havuzlar vardı, güller daima canlılığını korurdu, kapıları sokağa açılan evlerin kapı tokmakları kadına, erkeğe, çocuğa göre farklılık taşırdı.

Yazın sıcaklığı damlarda atılırdı, akşamüzeri.

Kışın güneş gören cephesine, yazın gölge düşen odalarında hayat bulurdu, yaşam.

Eyvanda sohbetler eksik olmazdı, hiçbir zaman.

İpe dizilen kurutmalıklar, dama çıkarılan salçalar, küplere dizilen kışlıklar, yıllık satın alınan sadeyağ, alınan ceviz, yapılan erişte, kesilen şehriye, öğütülen mercimek, değirmene gönderilen buğday, tokmaklarla vurulan yarma,..

Sandıklarda saklanan yazmalar, senede bir iki kez giyilen bayramlıklar, el emeği harcanan, göz nuru dökülerek işlenen, çifte hasa nakşedilenler anlatılmakla biter mi?

Komşudan akşamüzeri gelen sıcak bir kap yemek, fırından buğusu üzerinde ekmek, köpüğü üzerinde olan yayık ayranı konuşulmaya değmez mi?

Hasta olanı ziyarette kusursuz, taziyede ev sahibi, bayramda komşu, düğünde-nişanda dost insanlar nerededir, şimdi?

Şehrini ziyaret eden hemşehrim, bizi fazla söyletme ki aramızda kalp kırgınlığı artmasın, dostluğumuz sözde olsa da bozulmasın.

Sen sanal ortamda şehrine dair oradan buradan aldığın birkaç fotoğrafla, duyduğun birkaç sözü paylaşmaya devam et, olmaz mı?

Senin adına bırak, şehirde yaşayan bizler, yasını tutalım şehrin.

Sen, şimdiye kadar neredeydin, niye şehrine geldin?..

 

 
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...
ÇOK OKUNAN HABERLER