MAHMUT KUTLU VE DİYARBEKİR BU MUDUR?
GÖNLÜMCE O Y U N “Oyun” deyip geçme sen, sanki herkes oyuncu, Öyle oyunlar var ki geçmişte ipin ucu
- 10-03-2021 10:07
O Y U N
“Oyun” deyip geçme sen, sanki herkes oyuncu,
Öyle oyunlar var ki geçmişte ipin ucu.
Hatıralarda yaşar çocukluk oyunları,
Kitaba da yazıldı, Kutlu’da gör onları!..
MM
SÖZ GELİŞİ
MEVLÜT MERGEN AMİDİ
“Ezan, Kerbela, Ömer B. Abdülaziz ve Din Tacirleri” eserlerin senaryolarını yazmış, sahnelemiş ve bizzat kendisi de oynamış bir sanatçı olan Mahmut Kutlu bu kez kaleme aldığı “Diyarbakır bu mudur?” kitabını imzalayarak bize göndermiş, sözün başında teşekkürlerimizi iletelim.
Seksene merdiven dayayan ömür sürecimizin “çocukluk” çağını doyasıya yaşayamadığımızı itiraf etmek durumundayız, çünkü bunu şunun için söylüyoruz ki, Mahmut Kutlu’nun kitabında isimleri ve anlatımları belirtilen altmış civarındaki “küçe oyunları” çoğunun isimlerini bilsek de nasıl oynandıklarını bilmeyiz.
Kitabın tanıtımı şu sözlerle belirtilmiş: “bu kitabı okurken bu gün elli yaş üzeri olanlar maziye gidip hem duygulanacak hem de hüzünleneceklerdir. Çocuklar ise; yıllar önce dedelerinin oynadıkları oyunlarla tanışacak, bu oyunların nasıl oynandığını ve nasıl bir heyecan verdiği görünce denemeye kalkacak ve bundan dedeleri kadar zevk alacaklardır”
Kutlu yayınevi tarafından İstanbul’da basılan kitabın baskı tarihi 2019, şunu söyleyebiliriz ki bu kitap konusu itibariyle bir “ilk” onun için kaynak kitap olma özelliğini de taşıyor, bizim “yitik şehir” olarak andığımız Diyarbekir’imizin kültürel zenginliği maalesef yarım asrı çok aşkın bir zaman içinde “talan” olmuştur.
Daha ileri giderek sanki “yalan” olmuştur, bu şehirde yakın tarihte yaşananlar, onun için biz “eli” kalem tutanlara her vesile ile çağrıda bulunuyor ve “yazınız” diyoruz, geçmişi aynen yaşamak mümkün değil, ancak yaşananları Mahmut Kutlu gibi anlatarak günümüze taşımak mümkündür.
Nitekim, Mahmut Kutlu ile telefon görüşmemizde bize şunu söyledi: “Diyarbekir’in adının geçmişte Konstantiniyye olduğunu sizden ve Abdülaziz Yatkın’dan öğrendim” kendisine biz de bu ismi büyüklerimizden öğrendiğimiz gibi Süryani kayaklarında ve Ulu camide bir kitabede yazılı olduğunu öğrendiğimiz için söyledik..
Şunu da kaydetmek gerekir, kitapta küçük ebatta olsalar bile “fotoğraflar” hayli yer tutuyor ve okuyucunun ilgisini çekiyor, dört yolda bir şekerleme mağazası vardı, biz mağazanın sattığı ürünlerden çok tabelasına ilgi ile bakardık, tam bir sanat eseri idi “atlas şekerleme” tabelası, bilgisayarın olmadığı günlerde yazılmıştı bu tabela ve sağ alt köşesinde ise “Ressam Muzaffer” diye yazardı.
Çocukluk günlerimden bir hatıramı aktarmak istiyorum, bir gün surlardan birinin üzerinde kocaman bir hayvan gördüm, çok büyük olmasına rağmen “kertenkele” benzeriydi, oysa bu Diyarbekir’lilerin dilinde bir “gomgomikti” şimdi bu hayvana “iguana” deniyor.
Sağ olasın Mahmut Kutlu, 1965’lerden çok ötesine götürdü yazdıkların bizi, hele o paytonun arkasına oturmuş çocuğa bakarak “herkes” fotoğrafta kendini görebilir fakat ben kendimi göremem çünkü hiç öyle bir şey yapmadım, birisinin “ami kırbaç” demesiyle kırbaçının yüzümde şaklamasından korkardım paytoncunun..
Altmış civarındaki oyunların arasındadır “karpuz kabuğu savaşları” bunu bazıları önemsemeye bilirler, ancak sözüm ona nice “uygar” batı ülkelerinde “görüyoruz” ki günümüzde “festival” başlığı altında “domates savaşı” ya da “yastık” savaşları yapılıyor, tonlarca domates heder oluyor, güzelim yastıklar kullanılmaz hale geliyor, neden, çünkü bazılarının canı öyle istiyor da ondan, oysa biz karpuzu yedikten sonra kabuğu ile yapardık bu işi..
Günümüz spor dünyasında “Golf” denilen oyunu Diyarbekir’li çocuklar “kortik” diye oynarlardı, bu kitap “ğar” oyunları olarak anlatılmış, ayrıca hatırlarım büyükler kocaman bir taşı omuzlarına kadar kaldırır ve ileriye atardı ki en uzağa atan kazanırdı oyunu, günümüzde “gülle” atışı yapılmıyor mu sportif oyunlar arasında?
“Diyarbekir bu mudur” kitabında Kutlu iki çubukla oynanan oyunu “çelik çubuk” diye tanıtmış, çubuklardan bir uzun, diğeri kısa olduğu için “çelik çomak” diye de bilinirdi bu oyun, bize göre bu kitabı her Diyarbekir’li edinmeli kütüphanesine bırakmalıdır neden denirse artık küçeler kalmadığı için oyunları da kalmadı, unutulmasın istiyoruz Diyarbekir külçeleri, artık çocuklar gece karanlığında “çır” oynamıyor, “ana ana birinci” oyunu ile koşmuyor, terlemiyor.
“Toprahta sirinmağ” diye yazmış, numune hastanesinin kapsı önünde kocaman bir kaya parçası vardı, mermer gibi kaygandı, onun üzerine çıkılır ve aşağıya doğru kayılırdı adına da “sirincağ” taşı denirdi, son söz Diyarbekir kültürü öylece “kaydı” gidiyor, herkes bildiğini, duyduğunu yazarak bu kaymayı önlemeye çalışmalıdır.
Sözün burasında bir öneride bulunmak isteriz, aslında bu oyunların çoğu “sportif” oyunlardır, onun için gerek Kültür Bakanlığı ve gerekse spor bakanlığı teşvik ederek sokaktan “sahaya” taşımalı ve böylece spor dünyasına yeni oyunlar kazandırırken gençlerin diğer sportif oyunlara olan ilgisi gibi bu oyunlara da ilgilenmeleri sağlanmalıdır.
Sözü toparlarsak o kayanın üzerinden kayanlar da kayıp gittiler zamanın içinde, zaman da elimizden kayıp gidiyor, Abdulkadir Nur Gördük bu şehrin insanlarının ve onlarla birlikte kültürünün de kaydığınıı gören, derin üzüntü çekenlerden biridir duygularını şiirlerinde, kitaplarında toplayarak “yazığım geli” diye yazmış, bu isimdeki şiirini de Mahmut Kutlu kitabının sonuna almış.
Mahmut Kutlu kitabının imza gününü “Ahmet Arif müze ve kütüphanesinde” yaparken konuşmasında tedavülden kalkan “şubara” yı da hatırlattı, şubara, bebek dünyaya gelmeden önce hazırlanacak olan “bebek takımı” içinde yer alırdı, bebeğin başına takılırdı, muhakkak hala vardır ama “şubara” ismini korur mu bilmeyiz?
Zaman o kayadan daha kaygandır, içinde yaşayan bizler de farkında olmadan kayıyoruz, Kutlu’nun konuşmasının ardından Abdulkadir Nur Gördük’ün okuduğu şiiri de dinledim, hayli hüzünlendim.
Sevindirici olan böylesi kitapların Diyarbekir kültürüne kazandırılmış olduğunu görmek, Diyarbekir’in “altını” üstü kadar detaylarıyla bilmek için araştırmalar yapan Prof. Dr. İrfan Yıldız’ın ve bu şehrin kültürüne katkıda bulunmak isteyenlerin çalışmalarında başarılı olmaları için dua etmektir.
Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...