Diyabet ve hipertansiyon hastalarının Ramazan boyunca kan şekerini dengede tutmak için dikkat etmeleri gerektiğini belirten Avcı, kalp hastalarının da Ramazan boyunca dengeli ve sağlıklı beslenmesi gerektiğini vurguladı.
Sahurda lif açısından zengin besinlerin tüketilmesinin tokluk süresini uzattığını söyleyen Diyetisyen Avcı, Ramazan’da şerbetli tatlılara alternatif olarak meyveli ve sütlü tatlıların tüketilmesini önerdi.
“İftardan sonra yürüyüş sindirimi kolaylaştırır”
Yeterli ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çeken Avcı,”Ramazan ayının gelmesiyle birlikte hipertansiyon, diyabet gibi kronik hastalıklara sahip bireylerin bu dönemde dikkat etmesi gereken noktalar bulunuyor. İftar ve sahur arasında temel hedef, kan şekerinin dengede tutulması ve yeterli, dengeli beslenme modelinin sürdürülebilir olmasıdır. Peki, kalp hastaları bu dönemde nasıl beslenmeli? Beslenmede yapılacak ufak değişikliklerle kalp sağlığını korumak mümkün. İlk olarak, yeterli ve dengeli beslenmenin bu dönemde de sağlanması gerekiyor. Pişirme yöntemi olarak fırında, haşlama veya ızgara yöntemleri tercih edilmelidir. Bunun dışında, iftarda baharatlı, aşırı yağlı, tuzlu ve şekerli gıdalardan uzak durulmalıdır. Lif açısından zengin besinlere yer verilmelidir. Sahurda da lif açısından zengin besinlerin tüketilmesi hem tokluk süresini uzatacak hem de kan şekerini daha dengede tutacaktır. İftar açıldıktan sonra hemen uyunmaması gerekmektedir. İftardan sonra yapılacak bir saatlik yürüyüş, sindirim sistemini rahatlatacak ve uykuya geçişi kolaylaştıracaktır. Özellikle kalp hastalarının bu dönemde kafein içeren içeceklerden bir müddet uzak durmaları önerilmektedir.” şeklinde konuştu.
“Diyabet hastaları susuzluğa dikkat etmeli”
İftar ve sahur arasında yeterli miktarda sıvı tüketilerek sıvı oranının dengelenmesi gerektiğine dikkat çeken Avcı “Diyabet hastalarının iftar ve sahur arasında kendilerine özel programlanmış bir listeye ihtiyaçları vardır. Kan şekerini dengede tutacak besinlerin tüketilmesi büyük önem taşımaktadır. Sahurda lif açısından zengin besinlerin tüketilmesi, gün içerisindeki tokluk süresinin uzamasına yardımcı olacak ve kan şekerinin dengede kalmasını sağlayacaktır. Gün içerisinde su tüketilemediği için vücutta susuzluk meydana gelecektir. Özellikle diyabet hastalarında susuzluk, kan şekerini olumsuz etkileyebileceğinden iftar ve sahur arasında yeterli miktarda sıvı alımına özen gösterilmelidir. Hipertansiyon, diyabet ve kronik kalp hastalıklarına sahip bireylerin her dönemde olduğu gibi bu dönemde de doğru dozda ve doğru ilaç kullanımına dikkat etmeleri hayati önem taşımaktadır. Bu süreçte doktorlarıyla görüşerek ilaç dozlarını ve kullanım zamanlarını iftar ve sahura göre ayarlamaları gerekmektedir.” diye konuştu.
“İftardan kalan besinler sahurda tüketilmemeli”
Şerbetli tatlıların yerine sütlü veya meyveli tatlıların tercih edilmesi gerektiğini ifade eden avcı, “Sahurda, tokluk süresini uzun tutacak ve kan şekerini dengeleyecek besinler tercih edilmelidir. İftardan sonra şerbetli tatlılardan uzak durulmalı, bunun yerine meyveli tatlılar, hoşaf veya sütlü tatlılar tüketilmelidir. Bu, tatlı ihtiyacını karşılayarak daha sağlıklı bir alternatif sunacaktır. Sahurda, iftardan kalan besinler yerine hafif ve sindirimi kolay besinler tüketilmelidir. İftarda tüketilen besinlerin sindirimi daha zor olduğu için, yavaşlayan sindirim sistemine sahurda bir anda yüklenilmemelidir. Az tuzlu peynir ve zeytin tercih edilebilir, yeşillikler ihmal edilmemelidir. Haşlanmış yumurta veya sebzeli omlet tüketilebilir. Gün içerisinde sindirim sistemi yavaşlayacağı için, iftarda bir anda aşırı yemek yemekten kaçınılmalıdır. İftara bir bardak su ve bir kâse çorba ile başlandıktan sonra 5-10 dakikalık bir mola verilmesi önerilmektedir. Bu kısa mola, hem tokluk hissini artıracak hem de sindirim sistemine ani bir yüklenme olmasını engelleyecektir.” dedi.