HOŞ GELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

GÖNLÜMCE R A M A Z A N On bir ayın sultanı hoş geldin dünyamıza, Seninle bolluk gelir en fakir soframıza

HOŞ GELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
GÖNLÜMCE

R A M A Z A N

On bir ayın sultanı hoş geldin dünyamıza,

Seninle bolluk gelir en fakir soframıza.

Sahur, imsak ve iftar, oruçlu takviminde,

Teravih namazı var müminin gündeminde!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Söze geçen yıl aramızda olup da bu mübarek aya erişmeden rahmet-i Rahman’a kavuşanları hayırla “yad” ederek başlamak istiyoruz, mekanları cennet olsun inşallah, Rabbimiz onları tuttukları oruç, yaptıkları hayr-u hasenat sebebiyle bol bol ödüllendirsin, bizlere de bu mübarek ayın mana ve önemini benimseterek iyiliklerde, güzelliklerde bulunmayı nasip etsin.

Bu mübarek ay vesilesiyle söyleşilerimizde her gün olmasa bile bazı zamanlarda geçmişe dönecek, hatıralarımızı dile getirerek o günleri yad etmeye çalışacağız, bu mübarek ay hiç eskimez, her yıl tazelenerek gelir ancak yeni jenerasyon “eski Ramazanlar” der, bitiminde ise “eski bayramlar” diye merak salar geçmişe, biz de onların meraklarını gidermek amacıyla o günlere dönmekten “haz” duyarız.

Şöyle bir ikilik şiir bulunurdu “imsakiyelerin” başında: “Lütf-u Hakk’a nail oldu saiman/Mah-i afvü mağfirettir Ramazan” kısaca manası: “Oruç tutanlar Allah’ın lütfuna erdiler, çünkü bu ay af ve mağfiret ayıdır”  imsakiyeler Diyarbekir Müftülüğünde katip olarak görev yapan “M. Zahit Aydın” tarafından hazırlanırdı, bu vesile ile o zatı rahmetle anmak isteriz.

Katiplik” resmi görevi gereği idi, kendisi alim bir zattı, o zamanlar müftü başta olmak üzere en sıcak günlerde bile mollalar, seydalar, hocalar “cübbe” veya benzeri şeylerle çarşı pazara çıkardılar, M. Zahit Aydın hocamızın uzun beyaz bir “zıbını” vardı, üzerine de bazen “ceket” giyerdi, kendisini ya Ulu Camideki müftülük bölümünde, veya “Kadı Camiinde görmek mümkün olurdu.

İmsakiyelerde namaz vakitleri iki ayrı saat uygulamasına göre belirtilirdi “vasati veya ezani” vasati saat şimdiki uygulama idi, ezaniı saatte ise ikindi dokuz buçukta, akşam on ikide, yatsı bir buçukta okunurdu, sadece Şafiiler yatsı ezanını ulu caminin avlusunda önceden biri on dakika geçince okurlardı.

Ramazan akşamı iç kalede “top” patlatılarak bu mübarek ayın geldiği ilan edilirdi,  top atışları sahurda başlangıç ve bitiş anlarında devam ederken, akşam iftar için de top atılırdı, kısacası topla sahur yer, topla açardık orucumuzu, çünkü oruç topluca tutulurdu, hatta çocuklar bile oruç tutar iftara yakın zamanda küçeye çıkar geçenlere: “ami topa ne kadar var?” diye sorarlardı.

Ramazan-ı şerif ayı aynı zamanda “sadaka” ayıdır, bitiminde yaşanacak olan bayrama da “fıtır bayramı” denilir, imsakiyeden söz ettik, fitreler para olarak değil de daha ziyade buğday, hurma, kuru üzüm ve benzeri tarım ürünleri üzerinden verildiği için miktarları yazılırdı, sonradan “para” olarak belirlenmeye başlandı fitreler..

Desem ki kısa bir merasim dahi oluşurdu fitreler verilirken “fitreyi verenle alan” arasında, üç kere  “aldın kabul ettin mi?” diye sorulur “aldım kabul ettim” cevabından sonra “bir fatiha üç ihlas” okunarak “hoş” edilirdi, kimin adına fitre veriliyorsa onun ismi de zikredilirdi bu merasim esnasında.

O günlerden bu günlere Ramazan-ı Şerif hiç değişmedi, imsak, sahur, iftar da hiç değişmedi, fitreler  de değişmedi ise de para olarak verilmeye başlandı, sadece top atışlarının yerini minarelerden, radyolardan, ekranlardan  yükselen ezan sesleri aldı, sözün başında belirttiğimiz gibi bazı günlerde döneceğiz eskimeyen oruç günlerine, camilerdeki geleneklere, uygulamalara!..

Ramazan-ı Şerif ayımız daha çok hayırlara vesile olsun sevgili okurlarım, canlarım, dostlarım!..

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...
ÇOK OKUNAN HABERLER