HERKESİN BİR AŞKI VAR!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

GÖNLÜMCE A Ş K Sanki çiklettir dilde, gece gündüz çiğnenir, “Aşkım, bi tanem” sözü keyif ile dinlenir

HERKESİN BİR AŞKI VAR!.. - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
GÖNLÜMCE

A Ş K

Sanki çiklettir dilde, gece gündüz çiğnenir,

“Aşkım, bi tanem” sözü keyif ile dinlenir.

Oysa aşk kor ateştir, yakar seven kalbini,

Aşkı yaratan Allah, o sevdirir kendini!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Vefatından önce merhum eşimizle evimizin yakınındaki “AVM”ye alış-veriş niyetiyle gittiğimizde birileri bizi telefonla arayıp neredesiniz?” diye sorduğunda kendisine: “komşudayız” derdik, bizi tanıyan o yakınımız ise hemen nerede olduğumuzu bilir, değilse izah ederdik komşumuzun kim olduğunu, geçenlerde yine “komşudaydım”  tanınmış bir markanın mağazasının müdürü olduğunu söylediği birisi ile tanıştım, “yazar” olduğumu anlayınca sohbet esnasında şunu söyledi: “bana aşkı anlatır mısın?”

Üniversite mezunu olan o müdüre: “Günümüzdeki aşk mı, yoksa gerçek olan aşk mıdır öğrenmek istediğin?” sorduktan sonra: “Günümüzdeki aşk anlayışını anlatmama gerek yoktur sanırım, eğer sen aşık olacaksan sakın solacağını bildiğin bir güle gönlünü kaptırıp onunla bülbül gibi boş yere şakıyıp ömrünü tüketme” dedim.

Bülbülü misal verdim, çünkü bülbül gerçek aşkı arayandır, konduğu daldaki gülün daha gonca iken açmadan solmaya başladığı andan itibaren bir başka dala geçer ve ömrü böylece tükenir gider de bir türlü solmayacak gül’ü bulamaz, bülbül solmayacak gülü bulacak olsa “Yunus” olur da cesedi topraklarda çürüse bile aşkı ölmez, gönlünden diline dökülenler sanki kendisi yaşıyormuş gibi başka dillerde tekrarlanır durur.

Yunus, bir misal olarak dile geldi, daha nice aşıklar vardır ki onların sadece adını öğrenmek için ciltler dolusu kitaplar okumak gerekir, dense ki “günümüze “aşk” vardır, aşıklar vardır” doğrudur derim, çünkü herkesin bir aşkı vardır, günümüzde olan aşk ve aşıklar için “benzetmedir” derim, nasıl ki bazı ürünler için “çakma” deniyor, aynen onun gibidir “çakmadır” günümüzdeki aşk ve aşıklar..

Öyle olduğu içindir ki,  yine misal olarak söyleyelim, artık “Yunus”lar yetişmiyor, ama o solmayacak “gül” vardır, hep var olacaktır, çünkü aşkı ve aşıkı kendisine kavuşturacak olan o “gülü” yaratan “Allah” ezelden ebede vardır, bir aşık şöyle diyor: “Açılır bağ-u bostanın/Okunur dilde destanın/Sen baktığın gülistanın/gülleri solmaz Allah’ım” beceri odur ki, o bostana girebilmeli, solmayan, solmayacak olan güllerin en güzeline, Allah Resulüne aşık olmalı!..

Ki, ruhunu teslim ettiğinde arkasından “Refik’ül alaya kavuştu” denile, ya da insanların arasından ayağını çekeceği geceye “şeb-i aruz” denile, ya da “ufukta gün bitince bayram ola” aşkın gerçeğini yaşayan “hicret” eder, henüz “fena” ilinde iken “beka” yurdunda yaşıyor gibi olur, ilgilenmez fena ilindeki bağ ile bahçe ile, hep “Yunus” dedik misal verirken, yine ondan misal verelim: “ne varlığa sevinirem/ne yokluğa yerinirem/Aşkın ile avunuram/bana seni gerek, seni”

Maddi zenginlik gibi, ilim gibi, makam gibi, makam ve mevki gibi halk arasında “iyi” görülen her şey  nasıl ki Allah vergisi ise, bunlardan birine, yada bir kaçına kavuşanlar bazı yükümlülüklerle yükümlü ise “aşk” en büyük Allah vergisidir, herkesin bir aşkı vardır dedik ama, kendisine Allah tarafından aşk verilmiş olan “herkes” gibi değildir, zira o Allah Resulüdür yani “dürri yekta” dır.

Herkesin bir aşkı vardır dedik ya, bunu fazla detaylandırmaya gerek yok, sadece “deniz” diyelim, mevsimli, mevsimsiz deniz aşıklarını hep görürüz değil mi suların içinde kulaç atarken, şairlerinde mevsimli mevsimsiz içinde kulaç attıkları bir denizleri vardır, buna “ilham denizi” de denilebilir, zaman zaman bizim de o denize imrenerek girdiğimiz olmuştur, “kulaç” atmasını bilmesek de o denizin çok derinlerine inmeden bir şeyler çıkarmaya çalıştığımız olmuştur.

Başlığına “Rabbim bana bu aşkı” dediğimiz şiirimizin mısralarını o denizde yüzerken toplamış, bir araya getirmişiz:

RABBİM BANA BU AŞKI..

Rabbim bana aşkı,

Yanayım diye vermiş.

Nur’una iştiyakı,

Duyayım diye vermiş.

 

Bu aşk beni kül eder,

Gülmeyi müşkül eder,

Gül için bülbül eder,

Söyleyim diye vermiş.

 

Gözden akan yaşlarla,

Secde eden başlarla,

Seherlerde kuşlarla,

Olayım diye vermiş.

 

Kalpte olan lezzeti,

Bülbüllerle ülfeti,

O’ndan gayri sohbeti,

Keseyim diye vermiş.

 

Yunus’un abasından,

Dervişin asasından,

Nefsi hırs libasından,

Soyayım diye vermiş.

 

Aşkın yolu pek çetin,

Din ile ayak metin,

İblis’e öfkeyle, kin,

Tutayım diye vermiş.

 

Ruhuma gıda diye,

Kalbime cila diye,

Sevgiliden hediye,

Alayım diye vermiş.

 

Özlemim var cennete,

“Girin” denmiş ümmete,

Biraz zorluk, zahmete,

Uğrayım diye vermiş.

 

Aşka liyakat ister,

Gönülde takat ister,

Candan mülakat ister,

Konş’ayım diye vermiş.

 

Mergen, aşka layık ol,

Aymaz değil, ayık ol,

El’i, gönlü açık ol,

Seveyim diye vermiş!..

MEVLÜT MERGEN AMİDİ

Diyarbekir, 23.12.2012

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...
ÇOK OKUNAN HABERLER