CAMİ-İ KEBİRDE “MERHABA” VE “ELVEDA” FASILLARI - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)

GÖNLÜMCE M E R H A B A Önce “hoş geldin” deriz, arkasından “merhaba” Hediyelerle geldin, bize olduk akraba

CAMİ-İ KEBİRDE “MERHABA” VE “ELVEDA” FASILLARI - (Mevlüt Mergen'in Yazısı)
GÖNLÜMCE

M E R H A B A

Önce “hoş geldin” deriz, arkasından “merhaba”

Hediyelerle geldin, bize olduk akraba.

Cami-i Kebir yurdun, mescitlerde gezersin,

İftar sofralarında şeker şerbet ezersin!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Ne zaman bu koca mabede gitsek orada ruhumuzu yıkar, kalbimizi parlatır, dilimizde “Hakk’ı zikrederdik, hele böylesi Cuma akşamlarının heyecanını kelimeler ifadeden aciz kalırdı, “33 rekatlı yatsı ve teravih namazları bitse de ayakkabımızı alıp çıksak” böylesi bir istek yer tutmazdı gönlümüzde..

Çünkü bilirdik ki yatsı namazı kılınmış arkasından teravih tamamlanmış ve sıra “vitir” namazına geldiğinde bir “fasıl” başlayacak, “merhaba” denilecek mübarek Ramazan-ı Şerif ayına, “konser” yakıştırmamız “hoş” görülsün, zira bu fasılda hem “koro” var, hem de “solo” okuyucuları..

Cami-i Kebirin güzel sesli müezzinleri başlarında “ser müezzin” Celal Güzelses olduğu halde korodan başlatacaklar “merhaba” faslını, sırasıyla diğer müezzinler “Recep Peker” amca, “Abdüsselam, Kazancı Mehmet, İnce sesli Mehmet ses sese verecekler aynı makamda aynı tonda yükseltecekler seslerini..

Cemaat büyük huşu içinde dinlerken bu seslerin sahiplerini bilirdi, bu fasıl hiç bitmesin istenirdi, dakikalar saatleri kovalasa da bitmesin istenirdi, Ramazan-ı Şerif ayı boyunca Cuma akşamları demek fasıl demekti, ilk iki haftada “merhaba” son iki haftada ise “elveda” fasılları icra edilirdi.

Yalnız ser müezzin Celal bey “makam şinas” değildi, bütün müezzinler ve hatta imamlar bile makam bilir kişilerdi,müezzin değiştirse idi makamı imam efendi hemen adapte olurdu o makama, öylece okurdu namazda okunması gereken ayetleri ve tekbirleri..

Cami-i Kebir “enderuni” terbiyenin, geleneklerin, havanın estiği yerdir, hatta her vakit ezanının bile makamı ayrıdır, bilirdi müezzinler bu makamları, öyle çıkarlardı minareye, minareye çıkış ve iniş saniyeler içinde tamamlanırdı, dense ki şimdi daha az vakitte yükseliyor minareden “Allahüekber” tekbiri, doğrudur deriz, çünkü müezzinler artık minareye çıkmıyor ve önlerindeki mikrofonu kullanıyorlar “Allahüekber” demek için..

Ruhumuza ve kalbimize nakşolmuştu bütün bu güzellikler, diğer mabetlerde de aynı evsafta olmasa bile yinede mübarek Ramazan-ı şerife ilk iki Cuma akşamında “merhaba” faslı yaşanır, son iki haftasında ise “elveda” denirdi, müezzin yalnız başına değildi bu fasılları oluştururken cemaatin içinde mutlaka sesi güzeller vardır ve onlar müezzinin Ramazan ayı boyunca yardımcılarıdır..

Böylece “kalite” sergilenirdi, zaman değişmese de zamanın içinde yaşayanlar ve yaşananlar değişiyor, bunu bir hoca efendi vaaz ederken kürsüde şöyle dile getirdi: “kulağımıza geliyor, diyorsunuz ki nerede eski imamlar, eski müezzinler?” bizde sizlerin bu sözünüze karşı diyoruz ki: “nerede eski cemaatler, eğer imam efendi namaz kıldıramayacak olsaydı arkasında en az on kişi imamlık yapabilirdi”

İslam hariç hemen her şey eskiyor, mabetler, içlerindeki gelenekler, uygulamalar, ancak İslam eski olmuyor zira o hep yeni kalıyor, tıpkı Ramazan-ı şerif ayı gibi, tıpkı bu ayda okunan Kur’an-ı Kerim gibi!..

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...
ÇOK OKUNAN HABERLER