AĞLAYAN MİNNOŞ, İNLEYEN ŞAPŞAL’IN HİKAYESİ!..
İLK SÖZ Ç O C U K Her çocuk bir masaldır, büyüse “roman” olur, O kendini tanısa bilgi de “umman” olur!
- 12-08-2020 00:10
Ç O C U K
Her çocuk bir masaldır, büyüse “roman” olur,
O kendini tanısa bilgi de “umman” olur!..
MM
GÖZLÜYORUM
AĞLAYAN MİNNOŞ, İNLEYEN ŞAPŞAL’IN HİKAYESİ!..
MEVLÜT MERGEN AMİDİ
Usuldendir, seyahate gidip gelenlere: “yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini anlat” denmesi, biz de kaç gündür ucundan kenarından “gördüklerimizi” anlatmak istesek de anlatamayız, çünkü Antalya’yı, İzmir’i görenler bizim anlattıklarımıza dudak “kıvırarak” güler geçerler.
Değil Anadolu’muzun seksen bir il ve ilçeleri dünyanın her bucağı “meçhul” değil hemen herkes için “malumdur” gidip görmese de bu konuda “internet” yeterli “bilgi” kaynağıdır, ancak bizim size şimdi görüp “hikaye” ederek anlatacaklarımızı hiçbir “internet” kanalı gösteremez, anlatamaz, çünkü bize “özeldir”
“Dodo” bir “lakap” adı “Sıddık” lakin annesi ona böyle bir isimle çağırmış, şimdi herkes öyle diyor, oğlu Fatih, kızı Şevval (nam-ı diğeri) İstanbul, özellikle çocuk konukları Elif, Zeynep, Harun ve Betül, hep birlikte aynı evde bulunuyorlar, Dodo çocukları, çocuklar da Dodo’yu çok seviyor.
Bir gün evlerine öyle bir konuk gelecek ki, bütün sevgiyi toplayacak ve unutturacaktır dodo’yu ve sevgisini.
Bu konuk ilk bakışta bir koyun veya yavrusunu hatırlatmaktadır, ama o da ne, evin her tarafını koklamakta, birilerini veya bir yerleri aramaktadır.
Çocuklar onu kucaktan kucağa taşımakta fakat bundan rahatsız olmadığı gibi “hoşnut” görünmektedir, bir “kediden” söz ettiğimiz sanırım anlaşılmıştır.
Çocuklar “belki acıkmıştır” zannettiler mangalda nar gibi kızartılmış “somun” balığından önüne bir parça bıraktılar, kokusunu alsa da ağzını dahi sürmedi.
Sanki ağlıyordu, anasını yitirmiş bir bebek, bir kuzu edasıyla ağlıyordu, belki bu evde kalır ümidiyle bir isim dahi konuldu o kediye: “minnoş!..”
Bu ismi en çok üçüncü yaşını henüz bitirmiş “Betül” sevmişti, minnoşu kucağından hiç indirmek istemiyordu.
Minnoş ve Betül güzel bir “ikili” oluşturmuştu ama Minnoş’un ağlamasına, ne Betül’ün ne diğer çocukların yüreği dayanmıyordu.
“Akıllı” cep telefonu geldi akıllarına, çünkü minnoş sahipli “özel” bir kedi idi ve sahibi bulunmalıydı.
Çeşitli yönlerden “pozları” çekilen fotoğrafı “servis” edildi minnoş’un civardaki evlere ve: “bu kedi sizin mi?” diye soruldu.
Meğerse minnoşu da sahibi ararmış, ne vakitten sonra ortaya çıktı: “bu kedi benim, güvenliğe bırakın ben oradan alırım” dedi ama kedisine “minnoş” dendiğini de öğrenemedi, şunu da öğrenemedi Betül’ün durmadan “anne minnoş” dediğini ve diyeceğini…
Konaktaki bütün çocuklar minnoş’un sahibine verilmek üzere ayrılışına çok üzülüyorlardı.
Betül’ü ablası Zeynep kucağına alarak çevrede gezdirmeye başlamıştı, minnoşu unutması için.
Kaldıkları bir sitede idi, Zeynep Betül’lü site çevresinde gezdirirken bir köşede
dili dışarıya sarkmış uyumaya çalışan bir köpek görünce:
Betül bak Şapşal dedi
Betül yine minnoş dedi çünkü bu köpek minnoşa benzemiyordu, Betül bunu fark edecek yaşta idi, Zeynep Betül’ü kandıramayacağını anlayınca:
“Betül bu şapşal” dedi, Dodo Betül ve konaktaki diğer çocukların minnoş özlemini dindirmek için akşam eve bir karton kutuyu kucağında tutarak gelmişti.
Bütün çocuklar meraklı bakışlarla kutunun açılmasını istiyordu ve Dodokutuyu açtığında “alkış” coşkusuyla karşılaştı, kutudan ne minnoş çıktı, ne de her hangi bir şey, henüz doğmuş bir yavru köpekti çıkan ve adı da hazırdı “şapşal”.
O yavru köpeğe hemen “şapşal” adı kondu ve kucaktan kucağa aktarıldı, süt ve mama kondu önüne, o sütü içerken başka bir kedi ise mamayı midesine indirmekle meşguldü.
“Minnoş” sorunu sanki çözülmüştü, Betül bazen minnoş dese de şapşalı da sevmişti ve aynı gece…
Bütün konak ve belki komşular ayakta..
Yürekleri parçalayan bir inilti idi gecenin 03’ünde herkesi ayağa kaldıran…
Anlaşılan şapşal annesini istiyordu..
İniltilerine tahammül edilemeyen yavru şapşalı yine bir karton kutuya koydu, aldığı yere götürmek istedi.
Kapılarının önünde kocaman köpeği gören Dodo: “buna sabaha kadar sen bakar mısın?..”
Cevap alamayınca o kocaman köpekten yavru şapşalı annesine ve kardeşlerine götürdü..
Dodo, eşi Sultan, oğlu Mehmet, kızı Şevval (nam-ı diğeri İstanbul) bütün konuklarından ayrılmak istemeseler de yolcu ettiler.
Betül ne minnoş’u ne, şapşalı ve nede dayısının evinde yaşadığı günleri unuttu, şimdi gittiği Diyarbekir’deki evlerinin çevresinde bir kedi görse:
-Anne minnoş diyor yada bir yavru köpek görse:
-Anne şapşal diyor ve onları kucağına alp sevmek istiyor, bizim yediklerimiz bize yaşayarak bu anlattıklarımız da “size” olsun.
Özel bir not: “Şevval” nam-ı diğeri İstanbul yaşadıkları evlerinde ne Dodo’ya, ne annesi Sultan’a ne de abisi Fatih’e minnoşu ve Şapşal’ı özletmeyecek kadar güzel ve tatlı!..
UNUTMA “Maske-sosyal mesafe ve dua”
Selam ve dua ile
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...