İstanbul’da 7.4 - 7.6 Büyüklüğünde Deprem Beklentisi
![İstanbul’da 7.4 - 7.6 Büyüklüğünde Deprem Beklentisi](https://www.ozdiyarbakirgazetesi.com/images/galeri/2024/11/istanbul-da-7-4-7-6-buyuklugunde-deprem-beklentisi-5648.jpg)
![<p><strong>İstanbul’da 7.4 -...](https://www.ozdiyarbakirgazetesi.com/images/galeri/2024/11/17968201011730476255.jpg)
İstanbul’da 7.4 - 7.6 Büyüklüğünde Deprem Beklentisi
Prof. Sözbilir’e göre, İstanbul’da büyük bir deprem riski bulunuyor. Her ne kadar İstanbul’un yerleşim alanından doğrudan bir fay hattı geçmese de, Marmara Denizi içindeki Kumburgaz segmenti bu riskin kaynağı olarak öne çıkıyor. 250 yıllık bir tekrarlama döngüsüne sahip olduğu düşünülen bu fay, en son 1766 yılında kırılmıştı ve günümüzde bu döngüyü tamamlamış görünüyor. Yerbilimciler, bu türdeki kırılma zamanı gelmiş fayları "sismik boşluk" olarak tanımlıyor. Türkiye genelinde bu şekilde yüksek risk taşıyan yaklaşık 25 diri fay bulunuyor ve İstanbul için kritik olan Kumburgaz segmenti de Kuzey Anadolu Fayı’nın bir parçası olarak İstanbul’un geleceğini belirleyecek faylar arasında yer alıyor.
![<p>Yapılan çalışmalar, Kumburgaz...](https://www.ozdiyarbakirgazetesi.com/images/galeri/2024/11/6418381111730476255.jpg)
Yapılan çalışmalar, Kumburgaz segmentinin 7.4 ila 7.6 büyüklüğünde bir depreme neden olabileceğini gösteriyor. Prof. Sözbilir, İstanbul’daki yapı stokunun henüz depreme yeterince dirençli hale gelmediğini vurgulayarak, olası bir büyük depremde yıkım derecesinin oldukça yüksek olabileceğine dikkat çekiyor. Özellikle 1999 ve 1912 depremleri sonrasında Kumburgaz segmentinde birikmiş olan stresin artçı bir sarsıntıya gerek duymadan, her an kırılmaya yol açabileceği ifade ediliyor. Bu veriler doğrultusunda, Prof. Sözbilir İstanbul’un depreme dayanıklı bir şehir olması için en az on kat daha fazla çaba harcanması gerektiğini belirtiyor.
![<p>Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve...](https://www.ozdiyarbakirgazetesi.com/images/galeri/2024/11/19989406881730476254.jpg)
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 11 ili etkileyen 6 Şubat depreminin yaraları halen sarılmaya çalışıyor. Vatandaşlar farklı illerde yaşanan depremlerin çevre illeri etkileyecek büyüklükte bir sarsıntıya neden olup olmayacağına dair endişeler de taşıyor. Prof. Dr. Hasan Sözbilir 6 Şubat depremi gibi farklı illeri de etkileyebilecek bir sarsıntının yakın bir zamanda yaşanıp yaşanmayacağına yönelik olarak, ‘’6 Şubat Maraş merkezli depremlere gelinceye kadar, Türkiye'de son 100 yılda tanımlanmış en büyük deprem 1939 Erzincan depremiydi. Büyüklüğü 7.9 du. Yaklaşık 33.000 kişi can vermişti bu depremde. Fakat 6 Şubat depremleri 7.8 ve 7.6 büyüklüğünde olmasına rağmen şiddeti ve etki alanı itibariyle, Dünyada son 500 yılda gelişen en büyük depremlerden biri olarak kabul ediliyor. Türkiyede tanımlanmış 485 adet diri fay, tekil kırılmaları durumunda 7.5-7.6 büyüklüğüne varan depremler üretebilir. Fakat birbirine komşu faylar birleşerek kırılırsa 7.9-8.1'e varan depremler gelişebilir.. mesela 6 Şubat pazarcık merkezli depremde saniyeler içinde 4 komşu fay birleşerek enerjilerini boşalttı. 9 saat sonra gelişen Ekinözü merkezli depremde ise, 2 fay birleşerek kırıldı. Bu aşamada acaba birleşerek deprem üretme potansiyeli olan faylar, hangi illerimizde yer aliyor? Bu sorunun yanıtını bulmak için tüm faylarımızda paleosismoloji dediğimiz fay kazı çalışmalarını tamamlamak gerekiyor.Şu ana kadar toplanan veriler bazı illerimizde geçmiş depremlerde birden fazla fayın birleşerek deprem ürettiğini göstermekte. Bu da Türkiye'nin deprem tehlikesi ve riskinin bilinenden daha yüksek olduğunu gösteriyor.’’ ifadelerini kullandı.
![<article>
<p><strong>‘&rs...](https://www.ozdiyarbakirgazetesi.com/images/galeri/2024/11/5986885271730476284.jpg)
‘’2030 YILINDA TÜM AFETLERE KARŞI DAHA DİRENÇLİ BİR TOPLUM OLACAĞIZ’’ İstanbul merkezli olası bir depremin yaşanması durumunda alınabilecek önlemlere ilişkin de konuşan Sözbilir, Aslinda Türkiye'de depremlere karsı alınmasi gereken önlemler tanımlanmış durumda. Ülke çapında sadece depremlere karşı değil ve fakat tüm afetlere karşı dirençli bir toplum olma yolunda atılan en büyük adım, 2021 yılında 81 ilde yayınlanan "Afet risk azaltma Planı (İRAP)". Ne yapılıyor bu planda? Öncelikle her il için mevcut durum analizi yapılıyor. İlin bugüne kadar yaşadığı afetler ve bu afetlere neden olan tehlikeler, bu tehlikelerin yaratmış olduğu riskler ve bunların sonucunda meydana gelen can ve mal kaybı, tek tek çıkartılıyor. Her il için Afet tehlikeleri sınıflandırılıyor. Örneğin deprem İzmir için 1. Sırada, ardından sel-taşkın, heyelan, yangın, kaya düşmesi ve insan kaynaklı afetler geliyor. Daha sonra bu afet tehlike ve risklerini azaltmak veya önlemek için gereken hedefler belirleniyor. Her hedefin amacına ulaşması için de yapılması gereken eylemler ortaya konuyor. Bu eylemlerin kimler tarafından ve ne kadar süre içinde yapılacağı da planda belirtiliyor. Türkiye ölçeğinde 81 il için il afet risk azaltma planlarındaki eylemlerin 2030 yılı sonunda tamamlanması bekleniyor. Yani İRAP kapsamındaki eylemler olmasi gerektiği gibi yerine getirilebilirse, Türkiye olarak 2030 yılında tüm afetlere karşı daha dirençli bir toplum olacağız.'' dedi
![<article>
<p><strong>TUZLA FAY...](https://www.ozdiyarbakirgazetesi.com/images/galeri/2024/11/534637961730476294.jpg)
TUZLA FAY HATTI KIRILIRSA KOMŞU İLLERDE ETKİLENECEK Prof. Dr. Hasan Sözbilir Tuzla fay hattına yönelik yakın gelecekte yaşanması beklenen kırılıma yönelik olarak, Tuzla fayı Izmir yerleşim yerlerinden gecen en büyük faylardan bir tanesi . Toplamda 50 km uzunlukta. 7.1-7.2 büyüklüğune varan deprem üretme potansiyeli var. Bu fayın kırılması durumunda, başta Menderes, Gaziemir, Buca, Urla, Gülbahçe, Seferihisar, Karabağlar, Bayraklı, Bornova, Altındağ olmak uzere, izmir iç körfezindeki denize kıyısı olan yerleşimler önemli ölçüde hasar görür. izmir iline komşu Aydın ilçeleri, Söke, Selçuk, Kuşadası gibi yerleşimler bu depremden etkilenir.’’ ifadelerini kullanırken,yaşanabilecek yıkıcı depremden ötürü depremden kaynaklanacak risklerin azaltılmasına yönelik önlemlere ilişkin olarak,‘’ Aslinda, bir bölgenin deprem riski; bu riske neden olan sismik tehlike kaynaklarının (diri fayların) varlığı ve deprem üretme potansiyellerinin ne olduğu, bu fayların etki alanında kalan bina-yapı envanteri, bina-yapıların oturduğu zeminlerin durumu ve bina-yapıların depreme karşı dayanımlı olmasının ekonomik anlamdaki bir fonksiyonu olarak düşünülebilir. Bu kapsamda İzmir ilinde, hem deprem tehlike kaynaklarını tanımak ve hem de deprem riskini azaltmak açısından kısa, orta ve uzun vadede yapılması gereken çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Bunun için, öncelikle, sismik tehlike kaynaklarımızın (diri fay) çok iyi tanınması, gelecekte deprem üretmesi beklenen sismik kaynaklarımızın nerelerden geçtiğini anlamak için, bu kaynakların imar haritalarına işlenmesi ve Şehir ve bölge planlamasının buna göre düzenlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda Diri fay zonları içinde kalan bina stoğunun ortaya çıkarılması, zayıf zeminler üzerinde bulunan bina stoğunun de belirlenmesiyle kentsel dönüşümün de doğal afet riskini azaltıcı bir düşünceyle uygulanması gerekmektedir. ‘’ dedi.