İLK SÖZ
Ç İ L E
Çektiğimiz son olsun yetti gayri bu çile,
Diyarbekir özlemi üç ayı buldu bile!..
MM
GÖZLÜYORUM
KISINTI VE SIKINTI BİTER BİR GÜN!..
MEVLÜT MERGEN AMİDİ
Aylar sürdü Diyarbekir’deki “evde” kalışım, öyle oldu ki saçım sakalıma karıştı, aynada kendimi tanıyamaz oldum, 65 yaş üstü olmanın getirdiği “ağır” faturanın bir şekilde ödenmesini andırıyordu bu durum.
Dışarı çıkamamak, camiden cemaatten ırak kalmak, insanları, kuşları ve diğer canlıları ekranlarda görmek, onlara ulaşamamak ne kadar seversem seveyim evimi sevmemek, istememek ve torunlarımdan uzak kalmak gibi sıkıntıları doğurdu “pandemi” kararların kısıntıları.
“Başa gelen çekilir” dedik ve çekmeye karar verdik, sanki başka yolu varmış gibi, “yoktu” ama “var” diyerek “terbdil-i mekanda ferahlık var” sözünü kendimize “çare” gibi sunduk, gittik Antalya’ya orada otuz gün yine “kısıntılı” olarak kaldık.
“Aile hekimimiz” yokladı bizi, bir kez söz vermiştik “HES” kodu alırken, seyahat izin belgesi çıkarırken sözümüzü tuttuk ve o sözü İzmir’e giderken yine bizden aldılar, sanki başka yerlere gidecek takatimiz varmış gibi.
Emekli maaşımız bizim gibi “kısıntılı” olmasa, yani cebimiz paralı olsa İzmir’in gidilecek görülecek yeri çok lakin “dıl heye takat tünneye” dedik ve oturduk pandemiye oturacağımıza “söz” verdiğimiz adreste.
Nasıl ki “aile” hekimimiz peşimizi bırakmıyor, onun gibi “torun” sevgisi ve özlemi de peşimizi bırakmıyor.
Diyarbekir’de iken uzaktaki torunların özlemi ile yaşarken uzaklara gittiğimizde Diyarbekir’deki torunların ve sevdiklerimizin özlemini çıkaramadık yüreğimizden.
Böyle söylerken sakın bizi özleyen ve her gün bir adım bize yaklaşan “ölümü unuttuğumuzu sanmayın, unutmadığımız içindir ki bir yerde kalmaya karar veremiyoruz.
65 yaş üstü olmanın “ağır” faturasını ödemeye çalışıyoruz, Rabbimizin bizlere olan “acıması” olmasa dünya bize “zindan” olur zindan..
Biz, bizim gibi olan insanlardan değil, O’ndan, Allah’ımızdan yardım görüyor ve dualarımızda “daha çok” olsun istiyoruz, zira bizi yaratan da, yaşatan da O’dur.
Bir yakınımızın son sözü idi: “Huda heye, gam tünneye” aynen öyle Allah var gam yok, O’ndan gelen her şey güzeldir. Çünkü O kaldıramayacağı yükü yüklemez.
Şimdiye kadarki sözlerimiz “yakınma” değil “sadece” halleşmedir, hem sonra kısıntıları ve sıkıntıları olmasa insanlar nasıl “cennet” isteyebilir?
Hazret-i Allah (c.c.) mümin kulunun gördüğü “kısıntı” çektiği “sıkıntı” sebebiyle onları af eder, yeter ki “sabır” olunsun, hem sonra dünyada “son” bulmayacak ne var ki, buna dünyanın kendisi de dahildir.
Bundan sonraki “kısıntılı” ve sıkıntılı” günlerimizi Diyarbekir’de geçirmeyi düşünüyoruz, “emekli” maaşımızın yeterli olması durumunda “tebdil-i mekanı da düşündüğümüzü söylemeliyiz.
TEŞEKKÜR – Yokluğuzda bayram vesilesi ile Diyarbekir Valiliğince “bayramlık” kabilinden bırakılan lokum ve kolonya için teşekkürler, 65 yaş üstü olmanın getirisi bu olsa gerek.
Unutma! Maske-sosyal mesafe ve dua
Selam ve dua ile.
Ç İ L E
Çektiğimiz son olsun yetti gayri bu çile,
Diyarbekir özlemi üç ayı buldu bile!..
MM
GÖZLÜYORUM
KISINTI VE SIKINTI BİTER BİR GÜN!..
MEVLÜT MERGEN AMİDİ
Aylar sürdü Diyarbekir’deki “evde” kalışım, öyle oldu ki saçım sakalıma karıştı, aynada kendimi tanıyamaz oldum, 65 yaş üstü olmanın getirdiği “ağır” faturanın bir şekilde ödenmesini andırıyordu bu durum.
Dışarı çıkamamak, camiden cemaatten ırak kalmak, insanları, kuşları ve diğer canlıları ekranlarda görmek, onlara ulaşamamak ne kadar seversem seveyim evimi sevmemek, istememek ve torunlarımdan uzak kalmak gibi sıkıntıları doğurdu “pandemi” kararların kısıntıları.
“Başa gelen çekilir” dedik ve çekmeye karar verdik, sanki başka yolu varmış gibi, “yoktu” ama “var” diyerek “terbdil-i mekanda ferahlık var” sözünü kendimize “çare” gibi sunduk, gittik Antalya’ya orada otuz gün yine “kısıntılı” olarak kaldık.
“Aile hekimimiz” yokladı bizi, bir kez söz vermiştik “HES” kodu alırken, seyahat izin belgesi çıkarırken sözümüzü tuttuk ve o sözü İzmir’e giderken yine bizden aldılar, sanki başka yerlere gidecek takatimiz varmış gibi.
Emekli maaşımız bizim gibi “kısıntılı” olmasa, yani cebimiz paralı olsa İzmir’in gidilecek görülecek yeri çok lakin “dıl heye takat tünneye” dedik ve oturduk pandemiye oturacağımıza “söz” verdiğimiz adreste.
Nasıl ki “aile” hekimimiz peşimizi bırakmıyor, onun gibi “torun” sevgisi ve özlemi de peşimizi bırakmıyor.
Diyarbekir’de iken uzaktaki torunların özlemi ile yaşarken uzaklara gittiğimizde Diyarbekir’deki torunların ve sevdiklerimizin özlemini çıkaramadık yüreğimizden.
Böyle söylerken sakın bizi özleyen ve her gün bir adım bize yaklaşan “ölümü unuttuğumuzu sanmayın, unutmadığımız içindir ki bir yerde kalmaya karar veremiyoruz.
65 yaş üstü olmanın “ağır” faturasını ödemeye çalışıyoruz, Rabbimizin bizlere olan “acıması” olmasa dünya bize “zindan” olur zindan..
Biz, bizim gibi olan insanlardan değil, O’ndan, Allah’ımızdan yardım görüyor ve dualarımızda “daha çok” olsun istiyoruz, zira bizi yaratan da, yaşatan da O’dur.
Bir yakınımızın son sözü idi: “Huda heye, gam tünneye” aynen öyle Allah var gam yok, O’ndan gelen her şey güzeldir. Çünkü O kaldıramayacağı yükü yüklemez.
Şimdiye kadarki sözlerimiz “yakınma” değil “sadece” halleşmedir, hem sonra kısıntıları ve sıkıntıları olmasa insanlar nasıl “cennet” isteyebilir?
Hazret-i Allah (c.c.) mümin kulunun gördüğü “kısıntı” çektiği “sıkıntı” sebebiyle onları af eder, yeter ki “sabır” olunsun, hem sonra dünyada “son” bulmayacak ne var ki, buna dünyanın kendisi de dahildir.
Bundan sonraki “kısıntılı” ve sıkıntılı” günlerimizi Diyarbekir’de geçirmeyi düşünüyoruz, “emekli” maaşımızın yeterli olması durumunda “tebdil-i mekanı da düşündüğümüzü söylemeliyiz.
TEŞEKKÜR – Yokluğuzda bayram vesilesi ile Diyarbekir Valiliğince “bayramlık” kabilinden bırakılan lokum ve kolonya için teşekkürler, 65 yaş üstü olmanın getirisi bu olsa gerek.
Unutma! Maske-sosyal mesafe ve dua
Selam ve dua ile.