Eskiden işler daha dostaneydi. Birinden borç mu aldın? Gider, elden verirdin. Yüz yüze gelinir, bir hal hatır sorulurdu. Şimdi? “IBAN atar mısın?” mesajı geliyor. Borcunu oraya ödüyorsun. Modern dünya, kolaylıklar sundu, inkâr edemeyiz. Ama bu kolaylıkların maliyetini konuşuyor muyuz gerçekten?
Bankalar, küçük ama sinsice işleyen bir sistem kurdu. 6 TL, 8 TL, bazen 10 TL gibi işlem ücretleri alıyorlar. Diyorlar ki "Kolaylık sağlıyoruz." Sağlıyorsunuz, eyvallah. Ama bir düşünelim... Aylık birkaç kişiye ödeme yapsan, yılda ne eder bu ücretler? Toplum çapında milyonlarca kişi bu şekilde işlem yapıyor. Yani bankalar her gün, her saat bu “küçük” masraflardan devasa gelirler elde ediyor.
Dahası, borç veren insan, zaten iyilik yapıyor. Ama bir de üzerine “masrafı da ben mi ödeyeyim?” derdine düşüyor. Borcu geri alırken zarar etmiş oluyor. Hatta bazıları borcunu alırken bu masraflardan çekinip “tamam neyse, eksik olsun” deyip sineye çekiyor. Oysa bu durum hem gönül koymalara hem de ekonomik dengesizliklere yol açıyor.
Teknolojinin kolaylaştırdığı her şeyin “bedava” olması gerektiğini söylemiyoruz. Ama bu kadar basit bir işlemin bu kadar maliyetli hale gelmesi, düşündürücü. Hele ki artık bankacılık sistemleri otomatikleşmiş, neredeyse insan eli değmeden işler yürüyor.
Asıl mesele şu: Bankacılık sistemini sorgulamak zorundayız. Neden hâlâ küçük bireylerden büyük paralar kazanılıyor? Neden bir dost borcunu öderken bile bu sistemden nasibini alıyor? Neden biz bu “küçük kesintilere” alıştık ve ses çıkarmıyoruz?
Belki de yeniden düşünmenin vakti geldi. Teknolojiyi kullanırken, insaniyeti unutmayalım. Belki bazen IBAN yerine, bir selamla birlikte elden ödeme daha değerli olur. Hem masrafsız, hem dostane.