USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

Öğretmen atamalarında "mülakat" olacak mı?

Öğretmen atamalarında "mülakat" olacak mı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 14 Mayıs'ta yapılan seçimlerden önce kamuya işe alımlarda mülakatın kaldırılacağı yönündeki açıklamasına rağmen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in "mülakat uygulamasının devam ettiğine" dönük sözleri öğretmen adayları tarafından tepkiyle karşılandı.

Özellikle sosyal medyada seslerini duyurmaya çalışan öğretmen adayları, yaptıkları yoğun paylaşımlar ile "mülakat" konusunu gündemin ilk sıralarında tutmayı başarıyorlar.

14 Mayıs seçimlerinden hemen önce AK Parti Seçim Beyannamesini okuyan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, "Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız." demişti.  Ardından bir televizyon kanalında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Mülakat olmayacak artık, KPSS puanına göre çok hızlı şekilde atamasını gerçekleştireceğiz. Nasıl engelli öğretmenleri bir hafta içerisinde atadıysak, dolayısıyla bir hafta 10 gün içerisinde öğretmen ataması gerçekleşecek. Yani tek kriter KPSS olacak." diyerek öğretmen atamalarının da bu kapsamda olduğuna dair net bir açıklama yapmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve eski Milli Eğitim Bakanı Özer'in seçim sürecinde söylediklerinin aksine Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, mülakat uygulamasının devam ettiğini ifade ederek öğretmen atamalarında mülakat puanlarının yüzde 50 oranında etkili olacağını belirtti.

Bakan Tekin, 45 dakika sürecek mülakatta öğretmen adaylarının ders anlatacaklarını ve 4 dört farklı açıdan değerlendirmeye tabi olacaklarını kaydetti.

"Mülakatı mülakat gibi yapacağız." diyen Tekin'e tepki gösteren öğretmen adayları, sık sık cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim sürecindeki sözlerini hatırlatıyor.

Öğretmen atamalarında mülakata ilişkin tartışmalar devam ederken Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak için ABD'de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan bir gazetecinin sorusu üzerine konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

"Biz, mülakatları görevin gerektirdiği zorunluluklar dışında kaldırmayı vadettik. Görevin gerektirdiği hallerde ise hakkaniyetle hareket edilmesi temel yaklaşımımızdır. Mülakatlar çok sınırlı ve çok özel meslek gruplarında gerekli olabilir. Elbette mülakat komisyonlarının objektif kriterlerle oluşturulması konusu da çok mühim bir konu. Konuyu ilgili bakanlarımızla yakın görüşüyor, çalışıyoruz. Ben seçim vaatlerim içinde böyle bir söz verdiysem bunu Milli Eğitim Bakanımla, İçişleri Bakanımla görüşmek suretiyle, yeni bir yol haritasıyla ilerletiriz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu açıklamalarından sonra öğretmen adayları, mülakatın kaldırılacağına dair umutlansalar da Milli Eğitim Bakanı Tekin, öğretmen atamalarında mülakatın gerekli olduğunu savunmaya devam etti ancak bu konuda son sözü Cumhurbaşkanının söyleyeceğini belirterek kesin konuşmaktan kaçındı.

Öğretmen adayları endişeli

Bakan Tekin'in mülakat sürecinde adayların haklarını korumak için tüm tedbirleri alacaklarına dair açıklamaları, öğretmen adaylarının endişelerini gidermeye yetmiyor. Yıllarca okuyarak, sınavlara hazırlanarak ömürlerini tükettikleri mesleklerine kavuşmanın önünde mülakatı bir engel olarak görüyorlar. Endişeliler zira KPSS'de atamaya yeterli puan aldıkları halde çok sayıda meslektaşlarının mülakat sonucu elendiğini biliyorlar. Bu sebeple ne kadar tedbir alınırsa alınsın, sınavı uygulayacak jüri ne kadar adil ve dürüst olursa olsun emeklerinin karşılığının insanların takdirine bırakılmasını istemiyorlar.

Sosyal medyada, KPSS'de yüksek puan aldıkları halde mülakat sınavında 50-55 puan verilerek elenen çok sayıda öğretmen adayının sonuç belgeleri dolaşıyor. Bu durum özellikle KPSS'de atamaya yetecek puan alan adayların endişelerini arttırıyor. Atanamamaktan korkan ve emeklerinin mülakat sonucu heba olacağını düşünen adaylar, konuyla ilgili son sözünü henüz söylemeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim vaadini yerine getireceğine olan inançlarını dile getiriyorlar.

Mülakat ilgili muhalefet cephesinden henüz dikkat çeken bir açıklama gelmezken konuyla ilgili en net tavır ise HÜDA PAR tarafından ortaya konuldu. HÜDA PAR, hem kurumsal olarak yaptığı açıklama ile hem de milletvekilleri aracılığıyla konuyu TBMM gündemine taşıyarak "mülakata karşı olduğunu" deklare etti.

 

TBMM Genel Kurulu'nda söz alan HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Gaziantep Milletvekili Şehzade Demir, mülakat ve güvenlik soruşturmasının insanları mağdur etmeye devam ettiğini belirtti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mülakatlar ile ilgili seçim vaadini hatırlattı.

Demir, "Artık, Türkiye'de liyakat ve ehliyet esas alınmalıdır. Hassas kurumlar istisna olmak üzere güvenlik soruşturmaları istismara mahal bırakmayacak şekilde şeffaf ve denetlenebilir kriterlere bağlanmalıdır. Türkiye'de artık daha fazla insanlar mağdur edilmemeli, liyakat ve ehliyet ön plana çıkarılmalıdır. Bu, seçim sürecinde aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanımızın da vaadidir." dedi.

Milli Eğitim Bakanı Tekin'in açıklamalarına göre mülakat devam ediyor ve kaldırılması için de yasal düzenleme gerekiyor. Hiçbir değişiklik yapılmasa bu haliyle devam edilirse dahi önümüzdeki öğretmen atamalarında yine mülakat olacak. Lakin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 14 Mayıs seçimlerinden önce bu konuya ilişkin verdiği bir söz ve vaat var. Bugün konuyla ilgili çok ses çıkarmayan muhalefet, önümüzdeki yerel seçimlerden önce bu konuyu seçim malzemesi haline getirecek, Erdoğan'ı ve AK Partiyi sözlerini tutmamakla suçlayacaktır.

Mülakat yerine "eğitim sistemi" tartışılmalıdır

Türkiye'de eğitim-öğretim alanındaki asıl sistem değişikliği 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kabul edilmesiyle başladı. Daha sonra eğitim-öğretim alanında çıkarılan tüm kanun maddeleri Tevhid-i Tedrisat esasında yürürlüğe girdi. Batı tarzı eğitim modellerinin benimsendiği yeni sistem, yüzyıllardır bu topraklarda hayat bulan ilim, tecrübe ve kültürel birikimi bir kenara atarak yeni bir kültür inşasına kalkıştı. Köklerinden kopuk bir anlayışın hayata geçirilmek istenmesi yüz yıla yakın bir süredir eğitim sisteminde ciddi aksamalara neden oldu ve dahası bu alanı politik yaklaşımların yap-boz tahtası haline getirdi.  

Türkiye'de 2005'ten itibaren öğretmen merkezli anlayış yerine öğrenci merkezli bir eğitim anlayışı hayata geçirilmeye başlandı. Teknolojik gelişmelerin de paralelinde öğretmen yetiştirme süreçleri zorlaştı; konular, materyaller, öğretim yöntem ve teknikleri çeşitlendi. Pedagojik Formasyonun Eğitim Fakülteleri dışındaki bölümlere verilmesiyle öğretmenlik alanında ciddi bir yığılma meydana geldi. Süreç içerisinde öğretmenin mesleği yeterliliğe kavuşması zorlaşırken öğretmen olarak atanmak daha fazla zorlaştı. Kamuya alımlar fazla olmayınca yüzbinlerce öğretmen adayı ya boşta kaldı ya da kendi mesleği dışında işlere yöneldi.

Alınacak kişi sayısı az başvuran kişi sayısı arttıkça KPSS gibi diagnostik sınavların zorluğu arttı. Bu sınavları kazanmak için çabalayan kişiler daha çok çalışmak, daha çok bedel ödemek zorunda kaldı. Bu durum öğrencileri ve öğretmen adaylarını yıprattı.

Mezun olan öğrenciler atanamıyor, atanamadıkları için de meslek sahibi olarak görülmüyorsa burada sistem sorunu vardır. Eğitim sisteminde sorun vardır, demektir. Mülakat ile uğraşmak yerine tüm meslek dallarında istihdamın önünü açacak yerli, özgün, kültürel değerlerimiz ile uyumlu yeni bir eğitim sistemi üzerinde çalışılmalıdır. (İLKHA)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...