<div>Peki, “kaza kurşunu” dediğimiz şey aslında ne? Bir masumiyet perdesi mi, yoksa sorumluluk almaktan kaçanların bahanesi mi? Birinin silahı ateşlendiğinde, o merminin nereye gideceğini bilmemek bir “kaza” değil, bir cinayet riskini bile bile göze almaktır. Ve biz, bu riski her gün normalleştiriyoruz.</div> <div><strong>Bu Topraklarda Silah Güç Değil, Ölüm Getiriyor</strong></div> <div>Türkiye’de bireysel silahlanma korkunç bir hızla artıyor. Ruhsatlı, ruhsatsız, belde taşınan, bel altına gizlenen, şaka olsun diye masaya konan, namlusu çocuklara doğrultulan binlerce silah… Bu silahlar yalnızca erkeklerin güç gösterisi değil, aynı zamanda kadınlar için sürekli tetikte olma hali demek.</div> <div>Düğünlerde havaya sıkılan mermilerle can verenler, tartışmada belinden silah çeken öfkeli adamlar, sokakta, evde, otobüste “kaza” ile vurulan kadınlar… Ve her seferinde aynı bahaneler: “Yanlışlıkla oldu”, “Silahı temizliyordum”, “Oynamak için elime aldım”.</div> <div>Bireysel silahlanma yalnızca anlık ölümler getirmiyor. Aynı zamanda kadınlara yönelik şiddetin en büyük araçlarından biri haline geliyor. Türkiye’de kadın cinayetlerinin yaklaşık yarısı ateşli silahlarla işleniyor. Bir adamın elinin altında silah olduğunda, bir tartışma aniden ölümle sonuçlanabiliyor.</div> <div><strong>Silaha Değil, Yaşama Sarılalım</strong></div> <div>Şimdi soralım: Bir kadının daha “kaza” ile ölmesini izlemek mi, yoksa buna karşı ses çıkarmak mı? Bireysel silahlanmaya karşı çıkan yasaları, kampanyaları desteklemek mi, yoksa bir gün bu silahın bize veya sevdiklerimize doğrultulmasını beklemek mi?</div> <div>Bize “erkeklik” diye satılan şeyin namlunun ucunda saklandığını sananlara karşı, yaşama sarılmak zorundayız. Çünkü bu ülkede “kaza kurşunu” diye bir şey yok. Göz yumulmuş, önlem alınmamış, normalleştirilmiş cinayetler var.</div> <div><strong>Ve biz, bunları durdurabiliriz.</strong></div>