İLK SÖZSEVDAMIZ“Şartlar” değişe dursun, değişmedi sevdamız,Bizi sevmeyenlerle hiç olmadı kavgamız!..MMGÖZLÜYORUMHİÇ BÖYLE AYRILMAMIŞTIM DİYARBEKİR’DEN!..MEVLÜT MERGEN AMİDİSiz sevgili okurlarıma günlerdir bir şeyler söylemeye çalıştığım içindir ki “konu” başlıklarım sanki değişmiyor, Diyarbekir’den “tebdil-i havada ferahlık vardır” inancını kalbime yükleyerek ayrıldım, o ferahlığı bulmadım dersem “yalan” olur.Yıllarca “f” klavyeli “daktilo” kullandım, yine yıllarca aynı klavyeli bilgisayarda yazdım, şimdi önümdeki bilgisayarın “Q” klavyesindeki harflerin tuşlarını “iğne” ile “kuyu” kazar gibi ararken bulduğumda “cımbızla” çeker gibi oluyor ve kelimeleri oluşturuyorum.Bu sıkıntıya da siz sevgili okurlarımı ve bağrında doğup büyüdüğüm Diyarbekir’i sevdiğim için katlanıyorum, ama olsun “azmin elinden bir şey kurtulmadığı” için önce seksene merdiven dayamış yaşıma bakmadan bu klavyeyi öğreneceğim, sonra bir “diz üstü” bilgisayar alacağım ki “elma” misali “cebimde” gezdirebileyim.Turizmin başkenti sayılan Antalya’da tam otuz gün kaldım “pandemi” kararı gereği olarak, şu anda “ege’nin incisi” İzmir’deyim, “kurban bayram” burada geçti ancak hiçbir değişikliği yoktu diğer günlerden, şeker almak için kapımız hiç çalınmadı çocuklar tarafından, coronavirüs kadar sessizdir İzmir’de bayram günleri..Kapımı bir Diyarbekir’li “torun Celal Güzelses” çaldı, insanın böyle “uzak” yerlerde “gönül yakını” dostlarının olması ne güzel, desem ki bu ziyaret sebebiyle kendimi hiç yalnız hissetmedim bayram günleri suresine.Kadim dost “Aziz Kadri” bayram sabahını bile beklemedi ve “arefe” günü bitmeden dokundu telefonuma ve dolayısıyla gönül telime, TRT Diyarbakır Gap radyosu bizi unutmamış olacak ki yine “eski bayramlar” dedirtti. Antalya’ya gidip de “merhum Celal Ergüç’ü” kabrinde ziyaret etmemek olmadığı için şehir merkezine 70-75 kilometre uzaklıktaki “Cuma yeri” mezarlığında “mütevazi” mekanında “Yasin-i şerif” okuyup “dua” etmek nasip oldu, vefatında cenazesine gidememenin üzüntüsü içinde idim bu dosta, dostane bir kalple“ dua” ederken..“Sadelik” esas olduğu için bazılarına “asri” dense de “modern” kelimesi mezarlıklara yakışmıyor ama, tertipli, temiz ve cennet bahçesini andıran, “peyzajı” mükemmel görüntüler bütün kabristanlar için “olmazsa olmaz” olmalıdır diye düşünürken, asırların ötesinden günümüze gelen Mardin kapıdaki “şeyh Muhammed-i Gülşeni” kabristanı ve diğer mezarlıkların “hal-i perişanlığı” geliyor gözlerimin önüne!..Selam ve dua ile.