USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

HER ŞEHİR ISTIRAB ÇEKER-1

Şehir, insan misali canlıdır, tahayyülde

Şehir, insan misali canlıdır, tahayyülde. İnsan, nasıl hayal ettikçe yaşar, şehir de insan gibidir, özünde.

Şehrin kuruluşu kadar, nevş û nema bulması ve geleceğe dair ana timsali insanı kucaklaması gerekir.

Şehrin tarihte şekillenmesi, bir merkez yapı etrafında oluşur. Bu şehrin hükümdarının bulunduğu saray olur, bir ibadethane olur.

Şehrin gelişimi, bu yapı etrafında her bir yönde aynı ölçülerdedir.

Bazen bu tür önemli yapılar, dört bir yöne eşit mesafede kurulur ki her gelen aynı zamanda yapıya ulaşsın. İbadethaneler için geçerli bu ölçü, hanlar, hamamlar ve son dönemde okullar için uygulanmıştır.

Şehrin iktisadî yapılarının eşit mesafe gözetilerek, şehirde konumlandırılması, yapılarda çalışanların aynı zamanda işe gelmelerini sağlama yanında her yöne eşit uzaklık sebebiyle ekonomik olarak ulaşımı kolaylaştırır. Kişi, belli zaman içinde iş yerine gelir, ulaşım zorluğu sağlamaz.

Diyarbakır’da Ulu Camii, Hasan Paşa Hanı, bu amaç gözetilerek inşâ edilmiştir. Şehrin dört yöne açılan caddelerinin buluşma noktasında olan iki yapının yanında ekonominin can damarı olan sanatkârların çalıştığı, alın teri döktüğü, göz nuru harcadığı üretim atölyeleri, birbirine yakındır.

Şehrin coğrafik yerleşim alanı, Diyarbakır gibi düzlük değilse, iş yerleri bir merkez yapı etrafında değil, yan yana, iç içe gelişir.

Mardin, bunun belirgin yanlarını taşır.

Merkez kale etrafında şekillenen şehrin dağ eteğinde meskenlerle ibadethanelerle şekillenmesi, iş yerlerinin şu anda tek yönlü kullanılan cadde etrafında kümeleştirmiştir.

Şanlıurfa’da şehrin merkezi olarak görülen Halilu’r-Rahman Gölü etrafında şekil kazanması, kutsiyet atfedilen yapılar ve mağara sebebiyledir.

Hanların iç içe göründüğü bu alanda, ibadetgâhların, medreselerin bulunuşu, göle atfedilen tarihî olay sebebiyle ve iddia edilen mağaranın göl kenarına yakın oluşu, kalenin eteğindeki düzlükte yer almasıdır.

Elazığ, Harput’ttan düzlüğe taşınan şehir olarak, Osmanlı Dönemi’nde kurulmuştur.

Ergani’nin Makam Dağı ve eteklerinden düzlüğe çekilerek, Osmaniye adını alması gibi, birçok yeni yerleşim alanında değişiklikler, eskiyle bağların zamanla kopmasına sebebiyet verir.

Diyarbakır’da “Eski Şehir olarak bildiğimiz “Sur”, zamanla ihtiyaca cevap vermediği için zamanın Valisi Karslı Hatunoğlu İsmail Paşa tarafından şimdiki Elazığ Caddesi’ne taşınan resmî dairelerle arzulanan yeni şehir inşâsı, Vali’nin İstanbul’a atanmasıyla tamamlanmamış, İç Kale’ye dönülmüştür.

Şehir, o dönemde yeni yerleşim alanına taşınsaydı, günümüzde Diyarbakır, birçok olumsuzluklar yumağında kördüğümlere dönüşen meselelerle boğuşmazdı.

Şehrin yeni sayılabilecek Kayapınar ve öncesinde Yenişehir, yer yer emsallerine göre modern bir anlayışla ortaya çıkarken, Bağlar zamanın vurdumduymaz idarecilik ve belediye anlayışıyla katledilmiştir.

Yeni şehir düzenlemelerinde şahit olduğumuz bir hususla konuyu bağlayalım.

Bağlar’da 1992 içindeyiz. Caddelerin ara sokaklarda buluştuğu noktada apartman dikilmişti.

Bağlar’da birçok bağ köşkü, Alyapsatçılar tarafından gün ortası yıktırılmıştı. Üzüm bağlarının eksik olmadığı Bağlar’da yıktırılamayan bir-iki köşk, şimdi tarihî eser konumundadır.

O halde dün, bu gün uygulanan kurallar ve kanunlar aynı değil miydi?

Şehri şehir olmaktan çıkarırsanız, şehrin bünyesinde kalıcı, derin yaralar bırakacak izler, hiçbir zaman silinmeyecektir. Caddeleri, iki arabanın geçişi kadar yapanlar, otuz kırk sene sonra hafsalarını almayacak gelişmelerden dolayı, Yeni Bağlarları ortaya çıkartır.

Yeni yerleşim alanlarında gördüğümüz yapı-site içi yeşil alanların çokluğu yanında vatandaşın dinleneceği parkların eksikliği söz konusudur, çoğunlukla.

(DEVAMI YARIN)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...