<h3>Diyarbakır'ın Tarihi ve Coğrafi Konumu</h3> <div>Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin orta kısmında, Mezopotamya'nın kuzeyinde yer alan tarihi bir şehirdir. Denizden 650 metre, Dicle Nehri'nden ise 100 metre yükseklikte bulunan bu şehir, çevresi yüksekliklerle çevrili, ortası çukur bir havza durumundadır. Dicle Nehri'nin kuzey-güney doğrultusunda uzandığı ve güneybatısında Karacadağ kütlesinin bulunduğu Diyarbakır, stratejik konumu ve verimli topraklarıyla dikkat çeker.</div> <h3>Diyarbakır'ın Tarihi Yolculuğu</h3> <div>Diyarbakır'ın kuruluş tarihi konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte, İç Kale'deki Amida Höyük'te (Virantepe) yapılan yüzey araştırmaları, şehrin M.Ö. 3. binyılda Hurriler tarafından egemenlik altına alındığını göstermektedir. "Bereketli Hilal" olarak adlandırılan Mezopotamya bölgesinin orta kesiminde yer alan Diyarbakır, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, uygarlıkların doğuşuna ve yok oluşuna tanıklık etmiş bir şehirdir.</div> <h3>Diyarbakır'ın Değişen İsimleri ve Kültürel Mirası</h3> <div>Diyarbakır, tarih boyunca farklı krallıklar tarafından farklı isimlerle anılmıştır. İlk olarak Asur hükümdarı Adad Nirari I döneminde "Amidi" veya "Amedi" olarak adlandırılan şehir, Roma kaynaklarında "Amid" ve "Amida" olarak geçer. Süryaniler şehre "Amid", "Omid", "Emit" ve "Amida" isimlerini kullanırken, İslami dönemde "Kara Amid", "Kara Hamid", "Diyar-ı Bekir" gibi isimlerle anılmıştır. Cumhuriyetle birlikte "Diyarbekir" ve son olarak "Diyarbakır" ismiyle anılan bu şehir, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla önemli bir konuma sahiptir.</div> <div>Diyarbakır, coğrafi konumu, tarihi geçmişi ve kültürel zenginliğiyle dikkat çeken, ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunan bir şehirdir. Bu tarihi şehrin her köşesi, geçmişten günümüze uzanan bir hikayeyi anlatır.</div> <h3>Diyarbakır'ın Tarih Öncesi Dönemleri</h3> <div>Diyarbakır, zengin tarih öncesi mirasıyla dikkat çeken bir şehirdir. Paleolitik, Mezolitik ve Neolitik dönemlere ait yaşam izlerinin günümüze kadar ulaştığı bu şehirde, çok sayıda arkeolojik alan bulunmaktadır. İşte Diyarbakır'ın tarih öncesi devirlerinden günümüze uzanan yolculuğunun önemli durakları.</div> <h3>Diyarbakır'da Erken Dönemler ve Neolitik Çağ</h3> <strong>Paleolitik ve Mezolitik Dönemler:</strong> Diyarbakır'da, Silvan'daki Hassuni, Ergani'deki Hilar ve Eğil mağaralarında Paleolitik (Eski Taş Devri) ve Mezolitik (Orta Taş Devri) dönemlerine ait yaşam izleri bulunmaktadır. <strong>Neolitik Devrim ve Çayönü Tepesi:</strong> Neolitik Devrim olarak adlandırılan yerleşik hayata geçiş, Ergani İlçesi Sesverenpınar köyündeki Çayönü Tepesi'nde MÖ. 7500'den itibaren başlamıştır. Çayönü Tepesi, avcılık ve toplayıcılıktan üretime geçiş sürecinin ve yabani baklagillerin ile einkorn buğdayının ekilmesinin başladığı yer olarak önem taşımaktadır. <h3>Diyarbakır'ın Neolitik Mirası ve İlk Yerleşimler</h3> <strong>Çayönü Tepesi ve Yaşam Alanları:</strong> Çayönü Tepesi'nde ele geçen çanak-çömlek örnekleri, Neolitik dönemin son evrelerine aittir ve Ergani Yayvantepe'deki Tilhuzur höyüğü ile benzerlik gösterir. <strong>Hakemi Use Höyüğü ve Halaf Kültürü:</strong> Bismil İlçesi Tepe beldesi sınırlarındaki Hakemi Use höyüğü, Geç Neolitik döneme ait boyalı seramiklerle tanınır. Bu höyük, 'Hassuna ve Samarra' boyalı seramiklerle bilinen önemli bir merkezdir. <strong>Grikihaciyan ve Halaf Kültürü:</strong> Ergani ilçesi Ekinciler köyü yakınlarındaki Grikihaciyan, Halaf kültürü ile ilgili önemli yerleşmelerden biridir ve bu döneme ait örnekler sunar. <div>Diyarbakır'ın bu arkeolojik zenginliği, şehrin tarih öncesi dönemlerden bugüne uzanan kültürel ve tarihi mirasının anlaşılmasında büyük önem taşır. Şehrin her bir köşesi, insanlık tarihinin bu erken dönemlerine dair değerli bilgiler barındırır ve ziyaretçilere eşsiz bir tarih yolculuğu sunar.</div> <h3>Diyarbakır'ın Tarih Öncesi ve Antik Çağlardaki Yerleşimleri</h3> <div>Diyarbakır, tarih öncesi dönemlerden itibaren birçok medeniyetin izlerini taşıyan, zengin bir tarihi geçmişe sahip bir şehirdir. Şehir çevresinde bulunan ve kazı çalışmalarının devam ettiği höyükler, Diyarbakır'ın tüm çağlarda yerleşim gördüğünün kanıtlarını sunmaktadır. Bismil ilçesi ve çevresindeki höyükler, Kalkolitik, Tunç ve Demir Çağlarına ait yerleşim tabakalarını barındırır.</div> <h3>Diyarbakır'da Hurri ve Mitani Egemenliği</h3> <strong>Hurri Egemenliği:</strong> M.Ö. 3000 yıllarında Diyarbakır bölgesinde ilk medeni topluluk olan Hurriler egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Akad hükümdarı Naramsin'in kesintiye uğrattığı Hurri egemenliği, Naramsin'den sonra devam etmiştir. <strong>Mitani Egemenliği:</strong> M.Ö. 2. binin ortalarında Hurri boyları, Hurri ve Mitani adında iki konfederasyona ayrılmış, sonrasında Mitaniler bölgeye egemen olmuştur. Diyarbakır-Bismil kara yolu üzerindeki Üç Tepe höyüğü ve çevresi, Mitani devletinin merkez bölgesi olarak bilinir. Mitani egemenliği, M.Ö. 13. yüzyılda Asurlar tarafından sona erdirilmiştir. <h3>Asur Egemenliği ve Kolonizasyonu</h3> <strong>Asur Devleti ve Kolonizasyonu:</strong> M.Ö. 13. yüzyılda Geç Asur döneminde bölgeyi etkisi altına alan Asur devleti, savaş tutsaklarını zorla yerleştirerek tarıma katkılarını artırmak için kolonyal bir sistem kurmuştur. Bu dönemde, eyalet başkenti olarak Tushan adı geçer. <strong>Asur Eyalet Merkezi Tuşhan:</strong> Bismil ilçesi Tepe beldesinde bulunan Ziyaret Tepe'nin, Asurun eyalet merkezi Tuşhan olma olasılığı yüksektir. <strong>Bit-Zamani Krallığı ve Amidi:</strong> M.Ö. 900-825 yılları arasında Asur'un gerileme döneminden faydalanan Bit-Zamani krallığı, Amidi'ye egemen olmuş, ancak Asur 825'te bu egemenliğe son vermiştir. Diyarbakır'ın Urartu'ya bağlanmasıyla Asur egemenliği kesintiye uğrasa da M.Ö. 653'e kadar sürmüştür. <div>Diyarbakır'ın bu zengin tarihi, şehrin kültürel ve medeniyetlerarası önemini vurgulamakta, bölgenin tarih boyunca önemli bir yerleşim ve kültür merkezi olduğunu göstermektedir. Bu antik ve tarih öncesi dönemlere ait buluntular, Diyarbakır'ın tarih sahnesindeki yerini daha da anlamlı kılmaktadır.</div> <h3>Diyarbakır'ın Asur Dönemi ve Sonrası</h3> <div>Diyarbakır, Asur medeniyetinin önemli izlerini taşıyan bir şehirdir. Kuzeydoğusundaki Eğil'de bulunan Yeni Asur kaya kabartmaları, Kurh (ÜçTepe) höyüğündeki Asur yazıtları ve Pir Hüseyin ören yerindeki Akadlı Naramsin yazıtı gibi eserler, bu döneme ışık tutmaktadır. Bunun yanı sıra, Ziyaret Tepe, ÜçTepe, Hakemi Use gibi höyüklerde de Asur dönemine ait önemli buluntular yer almaktadır. Asur krallığının sona ermesiyle bölge tarihi belirsiz bir döneme girmiştir.</div> <h3>Diyarbakır'ın Med ve Pers Egemenliği</h3> <strong>Med İmparatorluğu:</strong> M.Ö. 625 yılında İskit hakimiyetine son veren Medler, bölgeyi kendi yönetimlerine almıştır. M.Ö. 6. yüzyıl başlarında, Doğu Anadolu büyük ölçüde Med kontrolü altındayken, M.Ö. 550 yılında Persler Med devletini yıkarak bölgenin kontrolünü ele geçirmişlerdir. <strong>Pers Hakimiyeti:</strong> Darius I döneminde Pers İmparatorluğu satraplıklara ayrılmış ve Diyarbakır, Armenia satraplığına bağlanmıştır. III. Darius döneminde İskender'in Persleri Gaugamela Savaşı'nda yenmesiyle Diyarbakır, M.Ö. 331 yılında İskender'in hakimiyetine girmiştir. <h3>Diyarbakır'ın Helenistik ve Ermeni Dönemleri</h3> <strong>İskender'in Ölümü ve Selevkoslar:</strong> İskender'in M.Ö. 323'te ölümü üzerine imparatorluğu bölünmüş ve Diyarbakır bölgesi Selevkosların idaresine geçmiştir. Part hükümdarı I. Mitridates, Selevkosları yenerek M.Ö. 140'tan itibaren Diyarbakır'ı kendi topraklarına katmıştır. <strong>Büyük Tigran ve Tigranokerta:</strong> M.Ö. 85 yılında bölge Büyük Tigran'ın idaresine geçmiş, M.Ö. 77'de Tigranokerta şehri kurularak başkent yapılmıştır. Silvan ilçesindeki Silvan Kalesi'nin kuzey kapısı yıkıntıları, Tigranokerta'nın Silvan olduğunu göstermektedir. M.Ö. 69'da Roma'ya karşı yenilgiye uğrayan Büyük Tigran sonrasında Diyarbakır, Roma egemenliğine girmiştir. <div>Diyarbakır'ın bu zengin tarihi, bölgenin antik çağlardan günümüze kadar uzanan kültürel ve siyasi önemini vurgulamaktadır. Şehrin her bir köşesi, geçmiş medeniyetlerin izlerini taşıyor ve ziyaretçilere tarih öncesi dönemlerden bu yana süregelen bir hikaye sunuyor.</div> <h3>Diyarbakır'ın Roma ve Sasani Dönemleri</h3> <div>Diyarbakır, M.Ö. 69'dan M.S. 53'e kadar Roma egemenliği altında sakin bir dönem geçirmiştir. Bu dönemde, Part-Roma çekişmesi yaşanmış ve bölge sık sık el değiştirmiştir. M.S. 226 yılında Part devletinin yıkılmasıyla yerine Sasani devleti kurulmuş ve Roma ile Sasani arasında bölge hakimiyeti için mücadele devam etmiştir.</div> <h3>Sasani Devletinin Diyarbakır'ı Ele Geçirmesi</h3> <strong>Sasani Hareketi:</strong> Sasani Devleti, M.S. 237 yılında Kuzeybatı Mezopotamya'yı ele geçirerek, Roma-Sasani hakimiyet çekişmesini başlatmıştır. Büyük Constantinus döneminde Amida (Diyarbakır) Sasaniler tarafından kuşatılmış, ancak şehir saldırılara direnmiştir. <strong>Amida'nın Onarımı ve Surlarla Çevrilmesi:</strong> Constantinus II döneminde Amida kalesi onarılmış ve şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir. Bu dönemde, şehir Roma Mezopotamya'sının başkenti haline gelmiştir. <h3>Diyarbakır'ın Tarihi Olayları ve Roma-Bizans Dönemi</h3> <strong>Amida Kuşatması ve Savaşları:</strong> Antakyalı tarihçi Ammianus Marcellinus, M.S. 359 yılında Amida'nın Sasaniler tarafından 73 gün süren bir kuşatmaya maruz kaldığını ve sonunda teslim olduğunu aktarır. <strong>Roma ve Sasani Anlaşması:</strong> M.S. 387 yılında Roma İmparatoru I. Teodosyus ile Sasani hükümdarı arasında yapılan anlaşma ile Erzurum, Erzincan, Tunceli, Elazığ, Diyarbakır ve Mardin bölgeleri Roma'ya, Kars bölgesi ise Sasanilere verilmiştir. Bu anlaşma sonucunda Silvan ve Erzurum gibi şehirler Roma'nın sınır kentleri olarak önem kazanmıştır. <strong>Roma İmparatorluğunun Bölünmesi ve Bizans Dönemi:</strong> M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma, Bizans İmparatorluğu adını almıştır. M.S. 420 yılında bölgede yaşanan ayaklanmalar ve ardından yaşanan savaşlar, M.S. 427'de yapılan antlaşma ile son bulmuştur. <div>Diyarbakır'ın bu dönemlerde yaşadığı tarihi olaylar, şehrin hem stratejik konumu hem de kültürel ve siyasi tarihindeki önemini göstermektedir. Diyarbakır, Roma, Sasani ve Bizans dönemlerindeki olaylarla tarihin önemli bir sahnesinde yer almıştır.</div> <h3>Diyarbakır'ın Sasani ve Bizans Dönemi</h3> <div>Diyarbakır, tarihi boyunca birçok medeniyetin egemenliği altında kalmıştır. Sasani hükümdarı Kavad, Bizans İmparatorluğu ile aralarındaki barış döneminden yararlanarak finansal yardım talebinde bulunmuş, talebin reddedilmesi üzerine 5 Ekim 502 tarihinde Diyarbakır'ı kuşatmıştır. Uzun süren kuşatma sonucunda Amida kalesi tahrip olmuş ve şehir Sasani egemenliğine geçmiştir. 503 yılında Bizans ordusunun karşı saldırısı ve 639 yılında Müslüman Arapların fethine kadar Diyarbakır birkaç kez el değiştirmiştir.</div> <h3>Diyarbakır'ın İslami Fetihleri ve Dönüşümleri</h3> <strong>Müslüman Arapların Fethi:</strong> Halife Hz. Ömer döneminde, Müslüman Arapların kuzey Mezopotamya'yı fethetme hareketleri 639 yılında Diyarbakır'a ulaşmış ve beş aylık kuşatmanın ardından şehir ele geçirilmiştir. MarToma kilisesi, Ulu Camii'ye dönüştürülerek ibadet ihtiyacı karşılanmıştır. Hz. Ali'nin 661'de ölümü sonrası Diyarbakır, Emevi hakimiyetine geçmiştir. <strong>Emevi ve Abbasi Hakimiyeti:</strong> Diyarbakır, 750'ye kadar Emevi, ardından 869'a kadar Abbasi hakimiyetinde kalmıştır. <h3>Orta Çağ'da Diyarbakır'ın Yönetimi ve İmar Faaliyetleri</h3> <strong>Çeşitli Hanedanların Hakimiyeti:</strong> Diyarbakır, 869-899 yılları arasında Şeyhoğulları, 930-980 arasında Hamdaniler, 980-984 arasında Büveyhoğulları ve 984-1085 arasında Mervaniler yönetimine girmiştir. Mervaniler döneminde şehrin surları, kalesi ve on gözlü Dicle köprüsü onarım görmüştür. <strong>Selçuklu ve Sonrası Dönemler:</strong> 1085 yılında Selçukluların eline geçen Diyarbakır, 1093'e kadar Büyük Selçuklu, ardından sırasıyla Suriye Selçukluları, İnanoğulları, Nisanoğulları ve Artukoğulları egemenliğinde kalmıştır. <div>Diyarbakır'ın bu tarihsel süreçteki dönüşümleri, şehrin zengin tarihi ve kültürel mirasının bir göstergesi olarak önem taşımaktadır. Bu dönemler boyunca şehir, birçok medeniyetin etkisi altında kalarak günümüze kadar ulaşan zengin bir tarihi birikime sahip olmuştur.</div> <h3>Artukoğulları Döneminde Diyarbakır</h3> <div>Artukoğulları dönemi, Diyarbakır tarihinde hem imar hem de kültürel açıdan önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde, şehrin surlarının büyük bir kısmı onarılmış ve bu onarımların kitabeleri surlar üzerine işlenmiştir. Melik Salih Nureddin Mahmut döneminde Evlibeden ve Yedikardeş burçları inşa edilmiş, İç Kalede bir Artuklu Sarayı yapılmıştır. Ayrıca, bilgin ve mühendis İsmail Ebul-iz El-Cezeri bu dönemde Artuklu sarayında yaşamış ve eserlerini burada sergilemiştir. Artukoğulları dönemi 1232 yılında sona ermiş ve ardından Diyarbakır, çeşitli hanedanların egemenliğine girmiştir.</div> <h3>Osmanlı Döneminde Diyarbakır'ın Gelişimi</h3> <div>Yavuz Sultan Selim döneminde 1515 yılında Osmanlı hakimiyetine geçen Diyarbakır, büyük bir eyaletin merkezi haline getirilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Amid İç Kalesi genişletilmiş ve İç Kaleye ek bölümler eklenmiştir. Kanuni'nin Diyarbakır'ı dört defa ziyaret etmesi ve su kemerleri inşa ettirmesi, şehrin gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Osmanlı döneminde şehir bayındır bir hale gelmiş, hanlar ve kervansaraylarla ticaret hayatı canlanmış ve Diyarbakır önemli bir ticaret merkezi olmuştur.</div> <h3>Diyarbakır'ın Tarihi Mirası ve Mimari Eserleri</h3> <div>Diyarbakır, tarih boyunca birçok medeniyetin izlerini taşıyan zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Akkoyunlulardan kalan cami ve medreseler, şehrin tarihi dokusunun önemli parçalarıdır. Safa Camii'nin süslü minaresi ve Şeyh Matar Camii'nin dört sütun üzerine oturan minaresi, bu dönemin mimari özelliklerini yansıtan önemli yapılar arasındadır.</div> <div>Diyarbakır, tarih boyunca birçok dönemin izlerini taşıyan, kültürel ve mimari zenginlikleriyle dikkat çeken bir şehirdir. Her dönemde farklı medeniyetlerin etkisi altında kalarak günümüze kadar ulaşan zengin bir tarihi birikime sahip olmuştur. (<strong>Haber Merkezi</strong>)</div>