USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

DİYARBEKİR’Lİ BİR SANATKAR “HATTAT HAMİD AYTAÇ”

GÖNLÜMCE Y A Z I Yazan eller tükendi, bilgisayar çıktı ya, Hattatlık sarayını yeni nesil yıktı ya

GÖNLÜMCE

Y A Z I

Yazan eller tükendi, bilgisayar çıktı ya,

Hattatlık sarayını yeni nesil yıktı ya.

“El” yazması eserler müzelerde tozlanır,

Usta yok, çırak olsun olanlar da nazlanır!..

MM

SÖZ GELİŞİ

Hayatı hakkında kısaca bilgi verecek olursak;

Hattat” Hamid Aytaç” 1891 yılında Diyarbekir’de dünyaya gelir..

19 Mayıs 1982 yılında İstanbul’lda hayata gözlerini yuman bu ünlü hat sanatçımızın asıl adı Şeyh Musa Azmi’dir..

Önceleri yazılarında Şeyh Musa Azmi, Musa Azmi veya sadece Azmi adını kullanan Hattat Hamid 1918 yılından sonra Diyarbekir’li oluşu sebebiyle “Hamidü’l-Amidi” ya da yalnız “Hamid” imzalarını kullandı.

Künyesine baktığımız zaman babasının, Müstakimzade’nin ‘Tuhfe’sinde adı geçen hattat Adem-i Amidi’nin torunlarından Zülfükar ağa, annesi ise Münteha hanımdır.

Hattat Hamid Diyarbekiır’de sıbyan mektebini, askeri rüştiyeyi  (ortaokul) ve idadiyi (lise) bitirdikten sonra 1908 yılında yüksek öğrenim görmek için İstanbul’a gider.

Bir yıl Mekteb-i Nüvvab’a (1910)’dan sonraki adıyla (Mekteb-i Kudat) devam ettikten sonra sanata olan ilgisi  ve yeteneğini gören hocalarının teşvikiyle Sanayi-i Nefise mektebine kaydolur.

Ancak babasının ölümü üzerine çalışmak zorunda kaldığından tahsilini yarıda bırakan Hamid, Haseki’de Gülşen’i Maarif mektebinde  hat ve resim hocası olarak çalışmaya başlar ve bu yıllar içinde matbaacılıkla da uğraşır ki Rüsumat (Gümrük) matbaası, mekteb-i Harbiyye matbaası ve sonra da hoca Mehmet Nazif Efendi’nin vefatı üzerine tayin edildiği Erkan-ı Harbiyye-i Umumiye matbaası’nda Mehmet Emin efendi ile beraber hattat olarak çalıştı.

Birinci Dünya savaş yıllarında Yıldırım Orduları Grubu emrinde Almanya Berlin’de Harita Dairesinde bir yıl çalışıp İstanbul’a döndü, mütarekeden sonra matbaadaki görevinden istifa etti ve “Hattat Hamid Yazıevi” ni açarak serbest çalışmaya başladı.

1928 harf inkılabından sonra atölyesini matbaa haline getirerek klişecilik, çinkografi, pantografi, mamul maddeler için lüks etiket ve kartvizit basımı gibi işlerle meşgul oldu.

Türk matbaacılığında bu teknikleri kullanan ilk isim oldu, bunların yanı sıra hat ile ilgisini kesmeyerek yurt içinden ve yurt dışından gelen özel istekleri değerlendirdi, 1960 yılında Paşabahçe cam fabrikası’na girdi. Burada imal edilen cam eşyalar üzerine çeşitli yazılar yazan Hamid Aytaç 1975 yılında emekliye ayrıldı.

Vefatının ardından kabri Karacaahmet Mezarlığında Şeyh Hamdullah’ın mezarının yanına defnedildi.

Satırlarda “Allah” lafızlarını alt alta getirerek yazdığı ve Hasan Rıza Efendi’nin Mushaf-ı Şerifi’ni  esas aldığı Kur’an-ı Kerim’ler en önemli eserlerindendir.

Son yazılarından oluşan “Kırk Hadis” Abdülkadir Karahan’ın açıklamalarıyla birlikte Kültür Bakanlığı tarafından bastırıldı.

1986 yılında İstanbul’da düzenlenen milletlerarası ilk hat yarışmasına Hatta Hamid Aytaç adı verildi.

Derler ki; Hamid küçük yaşlarda iken yazıya çok merak salar, fakat babası buna karşı çıkarak mektebini bitirmesini ister, bir gün İstanbul belediyesi o zamanlar adı “Şehremini”dir, bir bez tabela yazdırmak ister.

Yazıcı aranırken belediyede görevli olan amcası Hamid’i salık verir ve ona yazdırılır, yazısının güzelliği karşısında kendisine bir sarı altın lira bahşiş verilir, babası bunu görünce yazmasına karşı çıkmaktan vazgeçer..

Son günlerinde hastalığında bir özel hastaneye kaldırıldı ve orada vefat etti, ruhu şad olsun, mekanı cennet olsun bu güzel insanın..

Geçtiğimiz yıllarda Diyarbekir Valiliği tarafından “Hattat Hamid Aytaç” kitabı kuşe kağıda ve renkli olarak basıldı, yazılarından örneklerin yer aldığı bu eserde hayatı hakkında de  bilgiler vardır.

Bu güzel insanı 1970’li yıllarda Diyarbekir’li akrabasından “Hacı Sedat Pamukçu” ile birlikte merhumun kaldığı matbaaya gittik, odasında bir şezlong, bir çalışma masası ve etrafta  yazdığı ayet-i kerimeler vardı, istedim ki bu güzel insanın bir hatırasını yanıma alayım, “besmele-i şerife” yazılı kağıdı elime alıp: “Üstad bunu yanıma alabilir miyim?” diye sorduğumda bana: “o bir sipariştir, sen bilir misin ne kadar paradır?”

Merhum Hacı Sedat Pamukçu kendisine: “Biz seninle akrabayız” deyince “sen kimlerdensin” diye sordu, “Pamukçulardanm” cevabına: “doğrudur sen benim akarabamsın” dedi, böylesi bir hatıra ile yanından ayrıldık.

Selam ve dua ile
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...