<strong>Cumhurbaşkanı Recep Tayyip </strong><strong>Erdoğan</strong><strong>, “Maske ve mekan denetimlerinde uygulanan cezaların, bazı kamu kurumlarında yapacak işlemler öncesi ödenmiş olması mecburi hale getirilecektir. Kafe ve restoranların denetimi sıklaştırılacaktır. İzolasyonda olan kişilerin kurallara uyup uymadıkları daha yakından takip edilecektir. İl bazında 65 yaş üstü vatandaşlarımızın ulaşım saatlerinde sınırlama yapılabilecektir” dedi.</strong>Cumhurbaşkanı Recep Tayyip <strong>Erdoğan</strong>, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçti. Cumhurbaşkanı <strong>Erdoğan</strong>, korona virüse karşı tedbirli olunması gerektiğini hatırlatarak, cezalar konusunda önemli açıklamalarda bulundu. <strong>Erdoğan</strong>, Malatya ve Elazığ depremlerinde evleri yıkılan vatandaşlar için yapılan evlerin satış bedellerini de açıkladı.“Uygulanan cezaların, bazı kamu kurumlarında yapacak işlemler öncesi ödenmiş olması mecburi hale getirilecektir”Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa bölgesinde salgının yeniden tırmanışa geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı <strong>Erdoğan</strong>, “Türkiye salgınla mücadelesini elindeki tüm imkanlarla ve kararlılıkla sürdürüyor. Son dönemde vaka ve hasta sayılarında yaşanan artış, hepimizi üzüyor. Bu virüsün henüz tedavisi bulunamadığı için salgına karşı elimizdeki en etkili tedbir TAMAM diye ifade ettiğimiz temizlik, maske ve mesafe üçlüsüdür. Salgına maruz kalan vatandaşlarımızın sağlık görevlilerimizin kendilerine tarif ettiği şekilde davranmaları hayati öneme sahiptir. Virüsü taşıdığını bildiği halde evinde izole halde kalmak yerine sokağa çıkan, işine giden, diğer insanlarla bir araya gelen herkes hem yasal olarak suç işlemekten hem de büyük bir vebal altına girmektedir. Bu tedbirleri vatandaşımızın günlük hayatını zora sokmak için alıyor değiliz, tam tersine bu tedbirlerin amacı, en başta virüs taşıyan vatandaşımız olmak üzere tüm insanlarımızın sağlığını korumaktır. Tedbirlere uymadığı için virüsü bilinen veya bilinmeyen kronik rahatsızlığı bulunan yakınına veya herhangi birine bulaştırıp ölümüne sebep olacak kişinin vicdan yükünü düşünmek bile istemiyorum. Elbette bu salgın ilanihaye devam edecek değildir. Tarihteki büyük salgınların ortalama 2 yıl sürdüğünü biliyoruz. 1 yıla yaklaşan korona virüs salgını da Asya'dan Amerika'ya, Afrika'dan Avrupa'ya kadar dünyanın tamamını etkisi altına almıştır. Türkiye salgının en başından itibaren hem tedbirler hem hastalara verilen hizmetler bakımından küresel çapta örnek gösterilen ülkeler arasında yer almıştır bunun gerisinde geçtiğimiz 18 yılda hastane binasından yatak sayısına, teşhis ve tedavi cihazlarından insan gücüne kadar sağlık sisteminin her alanında gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşüm vardır” diye konuştu.“Aşı çalışmalarında dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmenin yanında kendi aşımızı üretme yolunda hızla ilerliyoruz” açıklamasında bulunan <strong>Erdoğan</strong>, halen süren 8 aşı geliştirme çalışmasından 2'sinde hayvan deneylerinin başarıyla tamamlandığını kaydetti. <strong>Erdoğan</strong>, “Özel sektöre ait bir firmanın altyapısı aşının üretimine uygun hale getiriliyor. İnşallah önümüzdeki yılın ilk aylarında bu aşıları milletimizin hizmetine sunmayı planlıyoruz. Salgın ile ilgili her konu gibi bu süreci de yakından takip ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, bu krizin üstesinden ancak hem devletin üzerine düşeni yapması halinde gelebiliriz. Hamdolsun devletimiz her bakımdan güçlüdür, vatandaşlarımız bireysel sorumluluklarını yerine getirdikleri müddetçe Allah'ın izniyle bu işin üstesinden rahatlıkla kalkarız. Başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere, fedakarca görev yapan insanlarımızın hakkını ancak sorumlu davranarak ödeyebiliriz” şeklinde konuştu.Salgın döneminde uyulması gereken kuralların altını çizen <strong>Erdoğan</strong>, “Maske ve mekan denetimlerinde uygulanan cezaların, bazı kamu kurumlarında yapacak işlemler öncesi ödenmiş olması mecburi hale getirilecektir. İl Hıfzıssıhha Kurulları gerektiğinde özel tedbirler alıp bunları kararlılıkla uygulayabilecektir. Kafe ve restoranların denetimi sıklaştırılacaktır. İzolasyonda olan kişilerin kurallara uyup uymadıkları daha yakından takip edilecektir. Çeşitli ülkeler tarafından geliştirilen ve son aşamaya gelen aşıların Türkiye'deki çalışmaları yakından takip edilmektedir. İl bazında 65 yaş üstü vatandaşlarımızın ulaşım saatlerinde sınırlama yapılabilecektir. Yerli aşıda da insan üzerinde deneme çalışmaları önümüzdeki aylarda başlayacaktır” ifadelerini kullandı.“Ödemeler 20 yıl vadeyle ve faizsiz olarak gerçekleştirilecektir”Elazığ ve Malatya depremlerinin ardından başlanan konut inşaatları son aşamasına geldiğini kaydeden <strong>Erdoğan</strong>, “Bütün bu konutlar şu anda kısa bir zaman sonra bizzat benim de katılacağım törenlerle sahiplerine teslim edecektir. Bugünkü toplantımızda vatandaşlarımızın bu konutlar için ödeyeceği bedelleri de tespit ettik. Buna göre her 2 ilde de 2+1 konutlar şerefiye bedenlerine göre 510 ile 725 lira arasında aylık ödeme ile vatandaşlarımıza teslim edilecektir. Aynı şekilde 3+1 konutlar içinde 730 lira ile 995 lira arasında bir bedel belirlenmiştir. Köy evlerinde ise ahırsız olanlarda 790 lira, ahırlı olanlarda 905 lira aylık ödeme yapılacaktır. Ödemeler 20 yıl vadeyle ve faizsiz olarak gerçekleştirilecektir. Konut inşaatlarının tamamında alt yapı proje ve diğer pek çok yatırım hükümetimiz tarafından bedelsiz olarak yapılmıştır. Ayrıca maliyetlerden ortalama yüzde 40 düzeyinde de indirime gidilmiştir. Bu konutların Elazığ ve Malatya’daki vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum” dedi.“Haritalarını kabul ettirmeye çalışanlar diplomasi masasına yaklaşmaya başladı”Karadeniz ve Akdeniz’de süren çalışmalarla keşfedilecek yeni rezervler ile türk milletinin sevincini artıracaklarını belirten <strong>Erdoğan</strong>, “Karadeniz’de keşfettiğimiz doğal gaz rezervi, ekonomik büyüklüğü ve moral yönü ile milletimize umut vermiştir. İnşallah Karadeniz ve Akdeniz’de halen süren çalışmalarla keşfedeceğimiz yeni rezervlerle milletimizin sevincini daha da artıracağız. Aynı şekilde, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yok sayıp, ısrarla kendi tezlerini ve haritalarını kabul ettirmeye çalışanlar diplomasi masasına yaklaşmaya başladı. Güney sınırlarımızı güvenli hale getirmek için yaptığımız harekatları kararlılıkla sürdürüyoruz. Ekonomimiz ikinci çeyrekteki kısmi küçülmenin ardından üçüncü çeyrek için çok güçlü yükseliş mesajları veriyor. Sanayi üretimindeki artış salgına rağmen yıllık yüzde 4,4’ü buldu. OSB’lerdeki elektrik tüketiminin Ağustos ve Eylül aylarında salgın öncesindeki dönemin dahi üzerine çıkması üretimdeki artışın işaretidir” diye konuştu.Hiç kimsenin ve hiçbir gücün salgının ardından siyasi ve ekonomik olarak yeniden şekillenecek dünyada Türkiye’nin hak ettiği yeri almasını engellemesine izin vermeyeceklerini kaydeden <strong>Erdoğan</strong>, “Ülkemizin cumhuriyet dönemi boyunca defalarca maruz kaldığımız karanlık senaryolara, ahlaksız oyunlara, sinsi tuzaklara bir kez daha düşmemesi için ne gerekiyorsa yapacağız. Bu tezgahın işlemesi için kullanılan terör örgütlerinde siyasi ve sosyal tetikçilere kadar hiçbir kuklaya aradığı fırsatı sunmayacağız. Darbe ve vesayet eliyle milletimizin değerlerinin çiğnenmesine, zenginliklerinin yağmalanmasına, geleceğinin karartılmasına canımız pahasına da olsa rıza göstermeyeceğiz. Kesintisiz kriz oyunları ile Türkiye’yi ve Türk milletini kendine dar gelen gömleklerin içine hapsederek vaktini ve enerjisini heba edenlere bir kez daha diyoruz ki, başaramayacaksınız. Bunlar da artık eski halin muhal olduğunu önünde sonunda anlayacaklar. Büyük ve güçlü Türkiye’nin ayak sesleri giderek daha yüksek tonda duyulmaya başladıkça ülkemize yıllarca müstemleke gözüyle bakanları telaşları da artıyor. Unutmayın, korkunun ecele faydası yoktur” şeklinde konuştu.“BM, salgın sürecinde bir kez daha sınıfta kaldı”BM tarihinde ilk defa Türkiye’den bir ismin, Volkan Bozkır’ın Genel Kurul Başkanı olarak görev yapacağını belirten ve Bozkır’a başarılar dileyen Cumhurbaşkanı <strong>Erdoğan</strong>, “Şayet salgın sıkıntısı olmasaydı biz de yarın Genel Kurul’da ülkemizi temsil edecek heyetin başında olacaktık. Salgın sebebiyle mesajımızı görüntülü olarak yarın akşam saatlerinde, Türkiye saati ile 16.00’da inşallah yayına gireceğiz ve Genel Kurul’da tüm dünyaya ileteceğiz. Genel Kurul’un öncelikli gündemi hiç şüphesiz salgın olacaktır. Bölgesel ve küresel meselelerde dünyanın en geniş tabanlı bu platformunda konuşulacaktır. Türkiye olarak uzun yıllardır BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası platformdaki haksız, adaletsiz ve çarpık yapıyı dünya 5’ten büyüktün diyerek eleştiriyoruz. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının ardından oluşan, küresel dengeler içinde kurulan mevcut yapının artık sürdürülemez olduğu gerçeği yaşanan her hadisede kendini bir kez daha gösteriyor. Bu tespiti ilk yaptığımızda mesafeli duranlar ve hatta karşı duranlar dahi geldiğimiz noktada haklılığımızı kabul etmiştir. Suriye’den Yemen’deki insani krizlere, Afrika ve Güney Amerika gibi kırılgan bölgelerdeki gelişmelere kadar her alanda çuvallayan BM, salgın sürecinde bir kez daha sınıfta kaldı. Salgının varlığını dahi ancak haftalar sonra kabul eden BM, salgınla mücadele için gereken tedbirlerin alınması, ihtiyaçların karşılanması konusunda da hiçbir varlık ortaya koyamadı. Türkiye tek başına 146 ülkeye tıbbi malzeme desteği vererek el uzatırken, BM’nin bu şekilde etkisiz kalması tespitimizin doğruluğunu bir kez daha teyit etti. Üstelik biz yaptığımız yardımları, verdiğimiz destekleri her hangi bir siyasi veya diplomatik çıkar gayesi ile yapmadık. Medeniyetimizin mazluma ve mağdura yardımı tavsiyesi doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz bu faaliyetleri zaten her alanda yürüten bir ülkeyiz. Türkiye böyle bir ülke. Sömürgeci ve soykırımcı bir geçmişe sahip olan batı, kaşıkla verip kepçeyle alma alışkanlığı sebebiyle Türkiye’nin bu hasbi yaklaşımını anlamakta zorlanıyor. Tıpkı terör örgütleri ile mücadelede, tıpkı darbeye direnmede, tıpkı sığınmacılara sahip çıkmada olduğu gibi sağlık alanındaki bu dayanışmada da dünyaya örnek olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Suriye’de, Libya’da, Yemen’de ve hala devam eden pek çok insani krizde riyakarlığını, ilkesizliğini, çıkarcılığını ispatlayan ülkelerin dünyaya hak ve adalet dağıtamayacağını burada bir kez daha tekrarlıyoruz. Ermenistan’ın, Azerbaycan topraklarına yönelik saldırılarını önlemek için kayda değer adım atılmıyor olması bunun örneklerinden biridir. Suriye’de ülkemize verilip tutulmayan sözlere karşı, mutabakatlarımızda zaten var olan hareket tarzlarını hayata geçirmeye çalışıyoruz. Salgın karşısındaki çaresizlikleri, gelişmiş ülkelerin hazırlıksız yakalandıkları bir krizde kendilerine bile hayırlarının olmayacağını göstermiştir. Kıbrıs ve Doğu Akdeniz sorununda birkaç ülkenin çıkarını koruma uğruna tarihi gerçeklere, uluslararası anlaşmalara, teamüllere, gözle görülen hakikatlere sırtlarını dönenlerin dünyaya söyleyecek sözü kalmaz. Sırf Türkiye’ye olan husumetlerinden dolayı bölgemizin ve dünyanın dengelerini alt üst etmeye kalkanlar kendi sonlarını kendi elleri ile hazırlıyorlar. Artık hükmü kalmamış, fiiliyatta geçerliliği olmayan, kendi siyasi ve toplumsal gerçekliklerine de aykırı vehimleriyle nara atanların yaptıkları, mezarlık yanından geçerken ıslık çalanların psikolojisiyle aynıdır. Türkiye, bugüne kadar söylediği her sözün de, yaptığı her fiilin de bedelini ödemiş bir ülkedir. Milletimiz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gireceği mücadelelerde ortaya çıkacak sonuçları bilmekte ve direncini ona göre geliştirmektedir. Bu topraklarda bin yıldır kendini sürekli yenileyerek, kökünü derinleştirip, genişleterek yaşayan ulu çınar bir kez daha uyanmış ve harekete geçmiştir. Karşımızda diklenenler ise tıpkı içten çürüyen ağaçlar gibi çıkacak ilk fırtınada yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan kabuktan ibaret birer kütük gibidir. Kıbrıs’ta, Akdeniz’de, Ege’de ve ihtilafa konu hiçbir yerde biz kimsenin hakkına, hukukuna, onuruna el uzatmıyoruz. Sadece kendi hakkımıza, hukukumuza, kazanımlarımıza saygı gösterilmesini istiyoruz. Bu ülkelerin halklarını gerçekleri öğrenmeye ve ona göre tutum takınmaya davet ediyoruz. Gerilimden ve husumetten beslenen bir avut muhterisin siyasi ve ekonomik kazanç için ülkelerini felakete sürüklemelerini biz de istemeyiz. Yaşamayı ve yaşatmayı dünyaya bakışının merkezine yerleştirmiş bir ülke olarak bugün de barışı, huzuru, herkes için refahı arzu ediyoruz. 83 milyon nüfusu ve 780 bin kilometrekare toprağı olan bir ülkeye karşı yürütülmeye çalışılan, ‘her şey benim olsun, sen verdiğime razı ol’ dayatması ne gerçekçidir, ne de mümkündür. Biz ortada diyalogla, müzakereyle, anlaşma ile çözülemeyecek hiçbir mesele olmadığına inanıyoruz. Tabi, bu yaklaşım hakkaniyete ve hakikatlere uygun tekliflerle karşımıza gelinmesi şartıyla geçerlidir. Aksi taktirde ataların, ‘pilavdan dönenin kaşığı kırılsın’ dedikleri gibi biz de hiçbir mücadeleden kaçınmayız. Bu söylediklerimizin kuru bir retorik olmadığını ispata, bırakınız 2 bin yıllık devlet geçmişimizi, coğrafyamızdaki bin yıllık serencamımızı, sadece son dönemdeki mücadelelerimiz dahi yeterlidir” açıklamasında bulundu. İHA