USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

CELAL ERGÜÇ VE HATIRASI!..

İLK SÖZ HATIRALAR Yüreklerde “gömüdür” yaşanmış geçmiş zaman, Geçmişini an gönül, kopma hatıralardan!

İLK SÖZ

HATIRALAR

Yüreklerde “gömüdür” yaşanmış geçmiş zaman,

Geçmişini an gönül, kopma hatıralardan!..

MM

GÖZLÜYORUM

CELAL ERGÜÇ VE HATIRASI!..

MEVLÜT MERGEN AMİDİ

İki ay oldu Antalya’ya, oradan İzmir’e gidişim, bu şehirlerdeki “intibalarımı” yeri geldikçe sizlerle “paylaşmak istediğim içindir ki bu günkü söyleşime “Celal Ergüç ve hatırası” diyerek başlıyorum:

Daha önce sözünü etmiştim, kadim dost Celal Ergüç’ün Antalya’da “Cumayeri” kabristanındaki mezarını ziyarete gidişimden, Celal Ergüç D.Ü.’de “elektrik teknisyeni” idi, kendisiyle uzun yıllar birlikteliğimiz oldu, “teknisyen” unvanı yeterli idi bu birlikteliğin uzun yıllar sürmesine.

1982 yılına kadar  Fis kayadaki binada bulunan Tıp fakültesi atölyelerinin “ayrı” oluşu bir araya gelmemize arkadaşlığımızın “dostluğa doğru yol almasına mani değildi, üniversite 1982’de şimdiki kampus alanına taşınınca arkadaşlığımız ve dolayısıyla dostluğumuz daha da pekişti.

Ergüç’ün hanım tarafı Antalya’da yaşıyordu, onun için bütün izinlerini Antalya’da geçirir, bu şehre her gidiş-dönüşünde bana “ada çayı”  getirirdi,

“emekli” olunca da Antalya’ya yerleşti, ancak Antalya benim gitmediğim, bilmediğim bir şehir değildi çünkü oğlum Mehmet Sıddık ‘ta orada yaşıyordu.

Vefatından bir yıl önce Antalya’da buluştuk, o benim oraya gidişime, ben de onu orada görüşüme sevinmiştik, Celal Ergüç’le müşterek bir yanımız daha vardı ki ikimizde “diyabet” hastası idik, ancak bu hastalık Antalya’da “Diyarbekir yemekleri özellikle kibe munbar” yapan bir lokantaya gitmemize mani olmamıştı.

O lokantanın bir sokak ilerisindeki kıraathane de Diyarbekir’lilerin “ikinci” adresi imiş meğer Diyarbekir’de başlayan dostluğumuzun devam etmesinde hem fikirdik.

Nasıl ki her çıkışın bir inişi varsa her gidişinde bir dönüşü vardır, o Antalya’ya “demir” atmış, deyim yerinde ise Antalya’lı, başka bir deyişle “hanım elli” olmuştu, dostluk hattımız kesintiye uğramasın diye telefon hattımız hep açık kaldı, iki-üç gün geçmezdi ki bu hat hareketlenmesin.

Ergüç’ün biricik oğlu Alper avukat olmuştu, istiyordu ki onun “mürüvvetini” görsün, gerçi bir torunu vardı ama oğlu da evlensin, onun çocuğunu yani torununu kucağına alıp sevsin, Alper’in düğünü Ankara’da yapıldı, bana: “seni bekliyorum” demişti de ben rahatsızlığım sebebiyle gidememiştim.

Her telefon görüşmemizde bana “gel” der, ben de kendisine: “Celal’im biliyorsun ki Mehmet Sıddık’ın evi şehirden 20-25 kilometre uzaktadır, onun için gelemem dediğimde:

“Kardaş gel, benim evim senin evin gel”  demişti, kalbinden de rahatsızdı, daha önce “anjiyo” yapılmıştı, o sebeple son kez  hastaneye yatırılmış, eşine sorduğumda “iyi” olduğu söylenmişti.

Bir gün sonra Celal Ergüç gibi, fakültede iken birlikte çalıştığımız şimdi emekli olup Ordu’da yaşayan teknik ressam  “Şeyhmus Alaca”  vermişti acı haberi, “acı haber tez duyulduğu içindir ki  yine teknik ressam yine fakültedeki mesai arkadaşımız yine emekli “Kazım Çelik” üzüntüme üzüntüler katan “Celal Ergüç vefat etti” demişti.

“Mehmet Ercan” yakın mesai arkadaşı idi Ergüç’ün, acı haberini ulaştırırken ağlıyordu, o gözyaşları beni şöyle düşündürdü: “Allah rahmet eylesin, ne mutlu Celal Ergüç’e ki dünyamızdan ayrılışı sevdiklerine gözyaşı döktürmüş..”

Bu da ayrı bir mutluluk vesilesidir, çünkü insanları sevmiş ve kendini onlara sevdirmiştir.

Antalya’dan İzmir’e döndüm, bu satırları İzmir’de Ali Osman’ın evinde yazıyorum, “hatıralar” derken Ali Osman’ın evinde merhum babamın yüz yıl önce bir “gece okuma-yazma” okulundan aldığı fotoğraflı belgeyi görünce “gerçekten hatıralar azizdir” dedim ve o belgeye “ısrarla” bakarak ağladım!..

UNUTMA! “maske-sosyal mesafe ve dua”

Selam ve dua ile.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...