Dicle Nehri’ni bir gerdanlık gibi süzüldüğü, On Gözlü Köprüsü’nün hemen üst tarafından yükselen, Diyarbakır’ı bir tepsi içinde gösteren, ismine şarkıların, ağıtların yakıldığı Kırklar dağındaki 40 rakamı gizemini koruyor. Türkülere, efsanelere ve aşklara sahne olan Kırklar dağı, yapılan ucube yapılar sayesinde gündeme gelmişti. Daha sonrasında Bu ucube yapıların yıkım kararı ile yine gündeme gelen Kırklar dağında yıkım çalışmaları aralıksız olarak devam ederken ve sonrasında yıkılması ile gündeme gelen Kırklar dağının adı neden Kırklar dağı? Kırk sayısının önemini derinlemesine araştıran araştırmacı, yazar Mehmet Ali Abakay, bu sorunun yanıtını yıllar boyunca aradı.
“Kırk sayısı olgunluğun yaşıdır, Hazreti Peygamberimiz 40 yaşında peygamber olmuştur, Celal Güzel’in yaş destanında 40 rakamı yaşlılığın alametlerini, Müslümanların yayıldığı dönemde eli silah tutan Müslüman sayısı 40 kişi olunca Mekke’yi tavaf etmiştir. Hıristiyanlar kiliselerine genellikle 40’lar sıfatını verirler, Aleviler ise 40’lar Meclisi sıfatı vardır. İnsanlar vefat edilmelerinde 40 gün kavramı vardır. Kürçe Çılle yani 40 denilir toprağa düşen ve daha birçok Kırk efsanesi vardır. Neden bir akıllının attığı taşı kuyudan 40 akıllı çıkartamıyor gibi sorular sorulabilir veya 40’ı bir kereden maşallah sözünün gizemi çözülememiştir.” diyor araştırmacı, yazar Mehmet Ali Abakay.
40 sayısının önemine ve gizemine değinen Abakay, özelde Diyarbakır genelde Türkiye’de 40 sayısının ayrı bir öneminin olduğuna vurgu yaparak araştırmalarını şöyle özetledi:
‘KIRK SAYISI NEDEN ÖNEMLİDİR?’
“Diyarbakır’da kırk sayısı üzerine söylenegelen efsanelerin başında Kırklar Dağı gelir. Bahse konu olan dağ değil, tepedir, aslında. Dicle Nehri’ne gerdanlık vazifesini gören On Gözlü Silvan Köprüsü’nün hemen üst tarafından yükselen, Diyarbakır’ı bir tepsi içinde görünür halde gösteren, ismine şarkıların, ağıtların yakıldığı bir tepedir, Kırklar Dağı. Kırk sayısının gizemine kendisini kaptıran anlayışın, kendisine yakın duyduğu söylenceleri bu tepeyle beraber anmasının kendince sebepleri de vardır. Süryanî Geleneği’nde Kırklar Dağı’nda yapılan kiliseye gidip gelmek için On Gözlü Silvan Köprüsü inşa edilmiştir. Burada kırk Hıristiyan azizin kemikleri kilisede mahfuzdur. Dünyanın yönetimini sağlayan Kırk Ermiş İnsanı’nın buluştuğu yerdir, bu tepe. Öncelikle söylemek gerekir ki Horepiskopos Aziz Günel’in Türk Süryaniler Tarihi isimli eserinde savunduğu köprünün kiliseye gidiş ve geliş amaçlı yapıldığı ifadesi, köprünün yapılış amacını ortaya koymamaktadır. Dicle’ye vurulan bu gerdanlığın banîsi Roma’dır. Köprü inşâ edilirken kilise yoktu, o dönemin kentinde İsevî inanç yoktu, Hazreti İsa(a), dünyaya gelmemişti. Kırk Sayısı ve Kırk Aziz İnancı Silvan Kalesi için dillendirilir, Mardin’deki Kırklar Kilisesi, bu değer üzerinden kurulmuştur.
Diğer şehirlerde de Kırk Aziz İnancı, kiliselerde ve diğer alanlarda mutlaka kullanılmaktadır, öyle bilmekteyiz. Bu nedenle kimi söylencelere dayanarak, kırk Azizin veya Kırklar Meclisi’nin ya da Kırklar Kilisesi’nin bu alanda bulunduğunu iddia etmek, mantık sınırlarını zorlamaktan öteye geçmeyen iddiadır. Bu Kırklar Kilisesi’nin bizde mevcut fotoğrafı, tepede değil, tepe eteğinde yer alışı, denildiği gibi büyük olmayışı, köprünün bu kilise için yapılmayışı söz konusudur.”
‘BAZEN KIRK SAYISI, DAHA FARKLI BİÇİMLER ALIR’
“Kırk Sayısına dair öne sürülen birçok husus vardır, gerek yazılı gerek sözlü kaynaklar açısından. İsteyen inanç değerlerini kutsar isteyen kültürel değerlere dikkat çeker. Bazen kırk sayısı, daha farklı biçimler alır: Kırk haramiler, Müslümanların sayısı kırka ulaşınca İslam’ın açıkça yaşanması, Ölünün kırkıncı günü, Ağaca kırk gün güneşin vurması, Kırk yaşından sonra insanın takatinin azalması, cemrenin kırk günde düşmesi, Kırkından sonra saz çalmak, Kırk düğmeli yelek, Kırk direkli mağara, Kırk erenler, Kırk sene beklemek gibi. İnsanımızın kırk sayısına yüklediği mana, inançları ile paraleldir. Bu Hıristiyanlıkta da vardır, diğer düşünce anlayışlarında da. “Kırk sayısı, olgunluğun işareti bilinir.” Bu sebeple kırk yaşına gelen insan, her şeyi muhakeme eden, doğruyu yanlıştan ayırabilen insandır. Kırk sayısı, Hazreti Muhammed(a)’in peygamberlik yaşıdır. Kırk yaşında peygamber olma, bir gizeme sahiptir. Olgun bir kişiliğin işaretidir. “Kırk gününü ibadetle zikirle geçiren insanın bu sürede farklı bir hale gelmesi söz konusudur.” İtikâf’a giren insan, kırk gün içinde sadece Hakk’ı zikredecek, Hak’la ilgili insana düşen görevi düşünecek ve kırk günden sonra hayata çok farklı bakacak.”
‘MÜSLÜMAN SAYISI 40 OLUNCA MEKKE’YE GİRİLDİ’
“Müslümanlar, sayıca çoğalırken, güçlü-kuvvetli kırk kişi ile inançlarını dışa vurmuştur, Mekke’de.” Artık, İslam açıkça ilan edilmiş, gizlilik ortadan kalkmıştır. Mekke şerlileri ile aralarında bir mesafe oluşturulmuştur. Bir konuda kırk bir kere Mâş-Allah demek, hayırsızlıkları defeder, insanı kötü gözlerden korur. İfade kırk rakamının bir kere söylenmesidir, yoksa ‘kırk bir kere’ değildir. Kırk kez sabah namazına kalkan kişinin, namazı terki söz konusu değildir. Kişi, kırk sabah, erken vakitte sabah namazını kılarsa, ömür boyunca devamlılık sürer. Sabah erken kalkmanın, vücuda kazandırdığı zindelik, işe-güce zamanında gitme, ticaretin bereketini artırır. Bir çocuğun kırkı çıkmadıkça yıkanmaz. Annenin lohusalık dönemi kırk gündür. Çocuk, bu süre zarfında kirlilikten uzaktır. Zengin insanlar kırk gün kırk gece düğün yapar, sevinçlerini bu şekilde dile getirir. Düğünün kırk gün ve kırk gece olması, zenginliğin işaretidir. Bu zaman zarfında fakire, yoksula, yaşlıya, ihtiyaç sahiplerine, yetime, öksüze yardımlar devamlı yapılır, doyurulur, giydirilir. Ölünün kırkıncı gününde hayır hasenat yapılır, dualarda bulunulur. Örfte olan bu husus, kırk sayısına saygının, kutsallığın işaretidir. Bir insan yalanını kırk kere tekrar ederse, yalanına kendisi inanır. Kişinin psikolojik açıdan, olmayan kimi durumları tekrar ede, ede, kendi yalanına kendisini inandırmasının ne derecede kötü olduğuna dikkat çekmek için ne gibi zor durumlara düşeceğine işaret etmek istenir. Kırk sayısı insan ömrü için artık yaşlanmaya gidiştir. İnsan yapısının gelişiminin en son noktası, kırktan sonra bedenin artık kemalden zevale gidişatını belirlemek istenmiştir.
‘BİR HARF ÖĞRETENE KIRK SENE KÖLE OLMA’
“Bir harf öğretene kırk sene köle olma, bilgiyi yüceltmenin ifadesidir. Hazreti Ali’ye isnat edilen sözde kırk sayısı, sonradan eklenmiştir. Okumanın önemine dikkat çekmek için kırk sayısı eklenmiştir. Kırk katır, kırk satır, zorbalığın hükmüne sahip olana karşı alınacak intikamın ifadesidir, zulmün karşısında olmanın işaretidir. Kimi olumsuz davranışlarına devam edenlerin, yaptıkları haksızlıkların önüne geçmek için kendilerine verilen cezanın iki şıkkı da kırk ile başlar. Kılı kırk yarmak, konunun ciddiyetinin fevkinde olan insanın titizliğini gösterir. Özenli davranan, işinde itinalı olanın, her türlü olumsuzluklara karşı tedbir almak için, karşılaşılacak eksiklikleri ortadan kaldırma amaçlı çalışmalar yürütenler için söylenir. Kırk kere söyle bir kez dinle, insanın doğruları daima dile getirmesinin gerekliliğini vurgular. Kişinin konuşmasından çok dinlemesini ve kendisini eğitmesini, nefsinin esiri olmamasını öğütler, bu söz. Kırklara karışmak, fanî dünyaya işaret eder. Kişi, ölümlüdür. Öldükten sonra gerçek hayat başlar. Diğer akılda kalan kırkla başlayan sözlerin örneklerini çoğaltmak mümkündür. Kırkından sonra saz çalmak, akla uygun davranışların sergilenmemesidir, Kırklar divanı, Kırkların hayır, duası, Bir delinin kuyuya bir taş atıp, kırk akılının bu taşı çıkaramaması gibi.
Bir araştırmacı olarak, bu tarz ifadeleri, deyimleri olduğu gibi aktarmamızın amacı, kırk sayısının kendi içinde bir gizeminin olduğunun insanımız arasında yaygın inanıştan geldiğini vurgulamaktır.” AHMET BEŞENK
“Kırk sayısı olgunluğun yaşıdır, Hazreti Peygamberimiz 40 yaşında peygamber olmuştur, Celal Güzel’in yaş destanında 40 rakamı yaşlılığın alametlerini, Müslümanların yayıldığı dönemde eli silah tutan Müslüman sayısı 40 kişi olunca Mekke’yi tavaf etmiştir. Hıristiyanlar kiliselerine genellikle 40’lar sıfatını verirler, Aleviler ise 40’lar Meclisi sıfatı vardır. İnsanlar vefat edilmelerinde 40 gün kavramı vardır. Kürçe Çılle yani 40 denilir toprağa düşen ve daha birçok Kırk efsanesi vardır. Neden bir akıllının attığı taşı kuyudan 40 akıllı çıkartamıyor gibi sorular sorulabilir veya 40’ı bir kereden maşallah sözünün gizemi çözülememiştir.” diyor araştırmacı, yazar Mehmet Ali Abakay.
40 sayısının önemine ve gizemine değinen Abakay, özelde Diyarbakır genelde Türkiye’de 40 sayısının ayrı bir öneminin olduğuna vurgu yaparak araştırmalarını şöyle özetledi:
‘KIRK SAYISI NEDEN ÖNEMLİDİR?’
“Diyarbakır’da kırk sayısı üzerine söylenegelen efsanelerin başında Kırklar Dağı gelir. Bahse konu olan dağ değil, tepedir, aslında. Dicle Nehri’ne gerdanlık vazifesini gören On Gözlü Silvan Köprüsü’nün hemen üst tarafından yükselen, Diyarbakır’ı bir tepsi içinde görünür halde gösteren, ismine şarkıların, ağıtların yakıldığı bir tepedir, Kırklar Dağı. Kırk sayısının gizemine kendisini kaptıran anlayışın, kendisine yakın duyduğu söylenceleri bu tepeyle beraber anmasının kendince sebepleri de vardır. Süryanî Geleneği’nde Kırklar Dağı’nda yapılan kiliseye gidip gelmek için On Gözlü Silvan Köprüsü inşa edilmiştir. Burada kırk Hıristiyan azizin kemikleri kilisede mahfuzdur. Dünyanın yönetimini sağlayan Kırk Ermiş İnsanı’nın buluştuğu yerdir, bu tepe. Öncelikle söylemek gerekir ki Horepiskopos Aziz Günel’in Türk Süryaniler Tarihi isimli eserinde savunduğu köprünün kiliseye gidiş ve geliş amaçlı yapıldığı ifadesi, köprünün yapılış amacını ortaya koymamaktadır. Dicle’ye vurulan bu gerdanlığın banîsi Roma’dır. Köprü inşâ edilirken kilise yoktu, o dönemin kentinde İsevî inanç yoktu, Hazreti İsa(a), dünyaya gelmemişti. Kırk Sayısı ve Kırk Aziz İnancı Silvan Kalesi için dillendirilir, Mardin’deki Kırklar Kilisesi, bu değer üzerinden kurulmuştur.
Diğer şehirlerde de Kırk Aziz İnancı, kiliselerde ve diğer alanlarda mutlaka kullanılmaktadır, öyle bilmekteyiz. Bu nedenle kimi söylencelere dayanarak, kırk Azizin veya Kırklar Meclisi’nin ya da Kırklar Kilisesi’nin bu alanda bulunduğunu iddia etmek, mantık sınırlarını zorlamaktan öteye geçmeyen iddiadır. Bu Kırklar Kilisesi’nin bizde mevcut fotoğrafı, tepede değil, tepe eteğinde yer alışı, denildiği gibi büyük olmayışı, köprünün bu kilise için yapılmayışı söz konusudur.”
‘BAZEN KIRK SAYISI, DAHA FARKLI BİÇİMLER ALIR’
“Kırk Sayısına dair öne sürülen birçok husus vardır, gerek yazılı gerek sözlü kaynaklar açısından. İsteyen inanç değerlerini kutsar isteyen kültürel değerlere dikkat çeker. Bazen kırk sayısı, daha farklı biçimler alır: Kırk haramiler, Müslümanların sayısı kırka ulaşınca İslam’ın açıkça yaşanması, Ölünün kırkıncı günü, Ağaca kırk gün güneşin vurması, Kırk yaşından sonra insanın takatinin azalması, cemrenin kırk günde düşmesi, Kırkından sonra saz çalmak, Kırk düğmeli yelek, Kırk direkli mağara, Kırk erenler, Kırk sene beklemek gibi. İnsanımızın kırk sayısına yüklediği mana, inançları ile paraleldir. Bu Hıristiyanlıkta da vardır, diğer düşünce anlayışlarında da. “Kırk sayısı, olgunluğun işareti bilinir.” Bu sebeple kırk yaşına gelen insan, her şeyi muhakeme eden, doğruyu yanlıştan ayırabilen insandır. Kırk sayısı, Hazreti Muhammed(a)’in peygamberlik yaşıdır. Kırk yaşında peygamber olma, bir gizeme sahiptir. Olgun bir kişiliğin işaretidir. “Kırk gününü ibadetle zikirle geçiren insanın bu sürede farklı bir hale gelmesi söz konusudur.” İtikâf’a giren insan, kırk gün içinde sadece Hakk’ı zikredecek, Hak’la ilgili insana düşen görevi düşünecek ve kırk günden sonra hayata çok farklı bakacak.”
‘MÜSLÜMAN SAYISI 40 OLUNCA MEKKE’YE GİRİLDİ’
“Müslümanlar, sayıca çoğalırken, güçlü-kuvvetli kırk kişi ile inançlarını dışa vurmuştur, Mekke’de.” Artık, İslam açıkça ilan edilmiş, gizlilik ortadan kalkmıştır. Mekke şerlileri ile aralarında bir mesafe oluşturulmuştur. Bir konuda kırk bir kere Mâş-Allah demek, hayırsızlıkları defeder, insanı kötü gözlerden korur. İfade kırk rakamının bir kere söylenmesidir, yoksa ‘kırk bir kere’ değildir. Kırk kez sabah namazına kalkan kişinin, namazı terki söz konusu değildir. Kişi, kırk sabah, erken vakitte sabah namazını kılarsa, ömür boyunca devamlılık sürer. Sabah erken kalkmanın, vücuda kazandırdığı zindelik, işe-güce zamanında gitme, ticaretin bereketini artırır. Bir çocuğun kırkı çıkmadıkça yıkanmaz. Annenin lohusalık dönemi kırk gündür. Çocuk, bu süre zarfında kirlilikten uzaktır. Zengin insanlar kırk gün kırk gece düğün yapar, sevinçlerini bu şekilde dile getirir. Düğünün kırk gün ve kırk gece olması, zenginliğin işaretidir. Bu zaman zarfında fakire, yoksula, yaşlıya, ihtiyaç sahiplerine, yetime, öksüze yardımlar devamlı yapılır, doyurulur, giydirilir. Ölünün kırkıncı gününde hayır hasenat yapılır, dualarda bulunulur. Örfte olan bu husus, kırk sayısına saygının, kutsallığın işaretidir. Bir insan yalanını kırk kere tekrar ederse, yalanına kendisi inanır. Kişinin psikolojik açıdan, olmayan kimi durumları tekrar ede, ede, kendi yalanına kendisini inandırmasının ne derecede kötü olduğuna dikkat çekmek için ne gibi zor durumlara düşeceğine işaret etmek istenir. Kırk sayısı insan ömrü için artık yaşlanmaya gidiştir. İnsan yapısının gelişiminin en son noktası, kırktan sonra bedenin artık kemalden zevale gidişatını belirlemek istenmiştir.
‘BİR HARF ÖĞRETENE KIRK SENE KÖLE OLMA’
“Bir harf öğretene kırk sene köle olma, bilgiyi yüceltmenin ifadesidir. Hazreti Ali’ye isnat edilen sözde kırk sayısı, sonradan eklenmiştir. Okumanın önemine dikkat çekmek için kırk sayısı eklenmiştir. Kırk katır, kırk satır, zorbalığın hükmüne sahip olana karşı alınacak intikamın ifadesidir, zulmün karşısında olmanın işaretidir. Kimi olumsuz davranışlarına devam edenlerin, yaptıkları haksızlıkların önüne geçmek için kendilerine verilen cezanın iki şıkkı da kırk ile başlar. Kılı kırk yarmak, konunun ciddiyetinin fevkinde olan insanın titizliğini gösterir. Özenli davranan, işinde itinalı olanın, her türlü olumsuzluklara karşı tedbir almak için, karşılaşılacak eksiklikleri ortadan kaldırma amaçlı çalışmalar yürütenler için söylenir. Kırk kere söyle bir kez dinle, insanın doğruları daima dile getirmesinin gerekliliğini vurgular. Kişinin konuşmasından çok dinlemesini ve kendisini eğitmesini, nefsinin esiri olmamasını öğütler, bu söz. Kırklara karışmak, fanî dünyaya işaret eder. Kişi, ölümlüdür. Öldükten sonra gerçek hayat başlar. Diğer akılda kalan kırkla başlayan sözlerin örneklerini çoğaltmak mümkündür. Kırkından sonra saz çalmak, akla uygun davranışların sergilenmemesidir, Kırklar divanı, Kırkların hayır, duası, Bir delinin kuyuya bir taş atıp, kırk akılının bu taşı çıkaramaması gibi.
Bir araştırmacı olarak, bu tarz ifadeleri, deyimleri olduğu gibi aktarmamızın amacı, kırk sayısının kendi içinde bir gizeminin olduğunun insanımız arasında yaygın inanıştan geldiğini vurgulamaktır.” AHMET BEŞENK