18 Mart tarihinde uluslararası bir insani yardım derneği ve Avrupa Filistinli Hekimler Derneği aracılığıyla Gazze’ye gönüllü olarak giden Op. Dr. Taner Kamacı, görev yaptığı Diyarbakır’a döndü. Kamacı, Gazze’de tüyler ürperten anları, “Normalde ilk bir hafta gittiğimizde sahur ve iftar vakitlerinden 15 dakika önce sivil ve masum vatandaşların evleri bombalanıyordu. İsrail ordusu muhtemelen o vakitleri özellikle seçiyordu. Bahsettiğim vakitlerde bombardıman başlıyordu, iki saat boyunca devam ediyordu” cümleleriyle anlattı.
Diyarbakır’da Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Taner Kamacı, yaklaşık 3 hafta önce işgalci İsrail’in ablukası altındaki Gazze’ye yardım etmek için 25 kişilik ekiple gitti. Türk doktor bu zaman zarfında Gazze’deki bombardımandan yaralanıp enkaz altında kalan aralarında çocukların da bulunduğu sivillerin ameliyatını gerçekleştirdi.
Gece gündüz demeden 3 haftalık bir süreçte ekibiyle yaklaşık 500 ameliyat yapan Kamacı, Gazze’de ameliyat yaptığı anları ve bulunduğu hastanenin ameliyathane kapısında kalan evsiz insanların dramını çekerek sosyal medyada gündem olmuştu. Gönüllü olarak gittiği Gazze’deki görevini tamamlayıp, dün görev yeri olan Diyarbakır’a gelen Kamacı, acı tabloyu anlattı.
Savaşın başından bu yana Gazze’ye gidip yaralı sivillere yardım etmek için çabaladığını ve gittiğini söyleyen Kamacı, “Savaşın başından beri gazze için bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Boykotlar, yürüyüşler, sessiz yürüyüşler gibi faaliyetlerimiz oluyordu. Bu yapılan zulmü dünyaya duyurma adına, önleme adına elimize ne gelirse yapmaya çalışıyorduk. Gazze’ye gitmenin yolunu da bir yandan arıyordum. Yaklaşık iki ay önce de böyle bir fırsat elimize geçti. Uluslararası bir insani yardım derneği ve Avrupa Filistinli Hekimler Derneği aracılığıyla Gazze’ye gitmeye karar verdim. Mısır, Birleşmiş Milletler ve İsrail tarafından onay çıktı. 18 Mart’ta Gazze’ye gittim. Avrupa ve Amerika’dan gelen hekim arkadaşlarla 25 kişilik bir ekiple Gazze’ye gittik. İki hafta kadar Gazze’de sağlık hizmetimizi verdik. Dün akşam yurda döndük” dedi.
“İsrail, orada çocuklarla savaşıyor”
Mısır’dan Gazze’ye gidene kadar Mısırlıların biraz mutsuz olduğunu, ama Gazze’ye gittiğinde ise onca savaşa, sıkıntıya rağmen yüzleri gülen insanları gördüğünde gariplik hissettiğini dile getiren Op. Dr. Kamacı, “Savaş, yokluk, açlık, susuzluk ve her şey var ama insanlar rahatı olanlarda daha mutlu insanlar gördük. Bu bana çok ilginç gelmişti. Orada tabii büyük bir dram var. Orada savaş değil, soykırım var. Çünkü savaş iki ordu arasında olur. İsrail bildiğin masum, sivil, çocukları hedef alıyor. İsrail direkt evleri bombalıyor. Acile getirilen hastaların çoğu çocuktu. İsrail orada çocuklarla savaşıyor” diye konuştu.
Kamacı, sözlerine şöyle devam etti:
“Acile getirilen çocuk olsun büyük olsun; kolu kırılmış, bacağı kırılmış, kafasının derisi soyulmuş, akciğeri patlamış çocuklar hiç feryat etmiyordu. Bu insanlar ağrı mı duymuyor, duydukları ağrıyı hissetmiyorlar mı? Bu kadar acıya alışmışlar artık tepkisiz hale mi gelmişler? Ben tıbbi olarak bu duruma çok şaşırdım. Bu mucizevi bir şey.”
Avrupa Hastanesinde görev yaptığını söyleyen Kamacı, Şuheda el-Aksa Hastanesinin 3 gün önce bombardımanlara maruz kaldığını, o esnada kendi hastanelerinin de sallandığını ifade ederek, “Gazze’de hastanelerin çoğu yıkıldığı için birkaç tane hastane ayakta kalmış ve bütün acil hastalar Han Yunus ile Refah şehirlerinin arasındaki Avrupa Hastanesi’ne yönlendiriliyordu. Orada, enkazdan çıkarılmış, yanmış, kolu kırılmış, sniper silahlarla vurulmuş veya bombardımandan yaralanmış hastalara acil deniliyordu. Karnı veya başı ağrıyan hastalara acil olarak bakılmıyordu. Sadece bahsettiğim vakaları alıp tedavi ediyorduk. Çünkü hastanede fazla ameliyathane yoktu. Bazen 50-60 hasta birden enkazdan çıkarılıp geliyordu ama hastanede 7 tane ameliyat salonu vardı. Gazze’de Avrupa Hastanesi ve Şuheda el-Aksa Hastanesinde ameliyat yapılabiliyordu ki, 4 gün önce maalesef orayı da bombaladılar. Biz oradayken bomba düştü. Bize 3 kilometrelik bir mesafede yaşandı. Şuheda el-Aksa Hastanesinin bahçesine düşen bombalarla bizim hastanemiz sallanıyordu. O basıncın etkisiyle kapı ve pencereler çarpıyordu. Benim olduğum hastaneye oradayken herhangi bir saldırı olmadı” ifadelerine yer verdi.
“Bomba sesleri hiç susmuyordu”
İsrail ordusunun sahur ve iftar vakitlerinden 15 dakika önce ailelerin bir arada olduğunu fırsat bilerek yoğun bombardımana başladığını, iki saat boyunca bomba seslerinin hiç kesilmediğini dile getiren Kamacı, son olarak şunları kaydetti:
“Bomba sesleri hiç susmuyordu. Normalde ilk bir hafta gittiğimizde sahur ve iftar vakitlerinden 15 dakika önce sivil ve masum vatandaşların evleri bombalanıyordu. İsrail ordusu muhtemelen o vakitleri özellikle seçiyordu. Bahsettiğim vakitlerde bombardıman başlıyordu, iki saat boyunca devam ediyordu. Bombalama zamanı Birleşmiş Milletlerin ateşkes önerisi kararından sonra tüm güne yayıldı. Normalde bombalamanın kesilmesi beklenirken, gelmeden son bir hafta bomba sesleri hiç susmuyordu.”
İhlas Haber Ajansı