Rojin Kabaiş'in otopsi raporunda ölüm nedeninin suda boğulma olduğu belirtildi. Ancak cesedin kaç gün suda kaldığı, dışardan bir müdahale olup olmadığı ve vücudundaki darbe izlerinin neyden kaynaklandığı gibi sorular cevapsız kaldı. Avukat Ülgen, cesedin bulunduğu yer itibariyle intihar olamama ihtimalinin güçlendiğini kaydederken, Kabaiş’in arama çalışmalarına katılan bir uzman da , şüphelerin giderilmesi için dip akıntıların yönünün tespit edilmesi gerektiğini ifade etti.
Savcılık, Kabaiş dosyasına ilişkin gizlilik kararı getirmiş ve bu nedenle bulunduğu gün yapılan ön otopsinin raporu da ailenin avukatları ve kamuoyu ile paylaşılmamıştı.
Duvar'dan Kadir Cesur'un aktardığına göre; Kabaiş ailesi adına dosyayı takip eden altı avukat, savcılığın almış olduğu gizlilik kararı nedeniyle, dosyanın içeriğine halen de tam olarak erişemiyor. O avukatlardan biri de Van Barosu Kadın Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi ve İnsan Hakları ve Medya Derneği Üyesi Fatma Ülgen.
"Cep telefonu şifresi halen kırılamadı"
Rojin Kabaiş kaybolduktan bir gün sonra, yani 28 Eylül’de, cep telefonu, kulaklığı, kek ve suyu üniversite kampüsünün Van Gölü sahilinde bulunmuştu. Dosyada önemli boşlukları doldurabileceği ve birçok soruya cevap olabileceği düşünülen cep telefonunun ekran şifresinin kırılabilmesi için çalışma başlatılmıştı.
Soruşturmanın bazı aşamalarının tamamlandığını ancak belirsizliklerin halen devam ettiğini ve dosyadaki gizlilik kararı sebebiyle içeriğe tam anlamıyla ulaşamadıklarını belirten Ülgen Avukat Fatma Ülgen, aradan geçen uzun zamana rağmen, Rojin Kabaiş’in cep telefonu şifresinin halen çözülemediğini belirterek “Adli Tıp Kurumu raporu 14 Kasım tarihinde bize verildi. Bu aşamada savcılıktan aldığımız bilgilere göre Rojin’e ait cep telefonunun şifresi kırılamadığından, henüz telefon inceleme raporu da düzenlenmiş değil. Gizlilik kararı olması sebebiyle bizler de dosyadaki sınırlı bilgiye ulaşabiliyoruz. Bu da soruşturmanın şeffaflığına dair endişeleri artırıyor." ifadelerini kullandı.
"Dışarda müdahale var mı?"
ATK raporunun birçok soru işaretine cevap olamadığını belirten Ülgen, “Her ne kadar ATK raporunda Rojin’in suda boğulma şeklinde öldüğü belirtilse de boğulmanın hangi yolla olduğu, ölümün intihar mı yoksa dışarıdan yapılan bir müdahaleyle mi olduğu, yine boğulmanın Van Gölü’nde mi olduğu yoksa göl dışında bir yerde boğulduktan sonra cansız bedenin göl içerisine mi bırakıldığı bilgisi yer almamakta. Bütün bu hususların araştırılması gerekiyor" şeklinde konuştu.
"Olayın sıradan bir kaza veya intihar olmadığını düşündürüyor"
Kabaiş’in kaybolduğu yer ile cansız bedeninin bulunduğu yer arasında yaklaşık 20 kilometre mesafe bulunuyor. Ülgen, bu durumun yaratmış olduğu şüpheyi şu sözlerle ifade etti: “Kaybolduğu yer ile bulunduğu yer arasındaki mesafenin ciddi bir uzaklıkta olması, olayın sıradan bir kaza veya intihar olmadığını düşündürüyor. Rojin’in bulunduğu bölgede dip akıntısının hangi bölgelerde olduğu, dalga yönünün hangi tarafa yönelik olduğu, suda boğulma halinde suyun hangi tarafa sürükleyeceği gibi hususların soruşturma sürecinde daha detaylı incelenmesi gerekir.”
"Dip akıntıların yönünün tespit edilmesi gerek"
Kabaiş’in arama çalışmalarına katılan bir uzman da Avukat Fatma Ülgen ile aynı görüşte. Nitekim Kabaiş’in en son görüldüğü Van YYÜ sahili ile bulunduğu Mollakasım Mahallesi sahili arasında Çarpanak Burnu ve Çarpanak Adası bulunuyor. Cesedin su üzerinden sürüklenerek bu mesafeyi aşması, görüştüğümüz uzmana göre pek de mümkün görülmüyor. "Su üzerinden sürüklenmiş olsaydı, havadan taramalarda görülmesi gerekirdi" diyen uzman, şüphelerin giderilmesi için dip akıntıların yönünün tespit edilmesi gerektiğini savunuyor.
Haber Merkezi