Hayvancılık alanında bölgenin nabzını tutan eski Diyarbakır Kasaplar ve Besiciler Odası Başkanı Salih Güden, son dönemlerde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Şarbon vakalarından tutun et piyasasına kadar birçok konuda açıklamalarda bulunan Güden özellikle Şarbon vakasının Diyarbakır’da görülmediği konusunda dikkat çeken bilgilendirmeye yer verirken Diyarbakır’da ki kasapların genel itibari ile veteriner denetiminden geçen hayvanları piyasada sattıklarının da altını çiziyor.
İşte O röportajdan bazı başlıklar:
‘DİYARBAKIR’DA ŞARBON VAKASI YOK’
“Şarbon hastalığı olduğu söyleniyor fakat bir kasap olarak ta böyle bir vakaya rastlamadım, Diyarbakır’da da şarbon hastalığının olmadığını söyleyebilirim. Bunun yanı sıra Basın var diye söylüyor ama Diyarbakır’da yoktur. Özellikle biz hayvanı temin ederken resmi, damgalı, veteriner kontrolü altında olanları tercih ediyoruz. Birde bu tür hastalıkları taşıyan hayvanlar kendilerini belli ediyor. Ne kadar belli etse de yine sağlık kontrolünden geçen hayvanları satmak gerekir. Aslına bakarsanız yerli ürünlerde hastalık olması çok zor ihtimal tabi bir şekilde bulaşmamışsa. Veteriner kontrolünden geçen hayvanları tüketmek şart.”
‘VATANDAŞLARIMIZ BİLDİĞİ VE GÜVENDİĞİ YERDEN ETİNİ ALSIN’
“Vatandaşlarımız tanıdıkları, bildikleri, güvendikleri yerden alışverişlerini yapsınlar. Sağlık raporu olan, damgalı hayvanlar tercih edilsin. Zaten özellikle son dönemlerde Diyarbakır Canlı Hayvan Borsasında da çoğunlukla küpeli ve kontrolü yapılmış hayvanlar satılıyor. Hayvanların küpeleri onların bir nevi kimlikleridir. Nereli olduğu, cinsi, geçmişi, her şeyi küpesine işlenmiştir. Diyarbakır’da panikleyecek veya sıkıntılı düşünülecek hiçbir ortam yoktur. En ufak bir sıkıntı olmuş olsa en azından haberdar olurduk.
‘HAYVAN SAYISINI CANLANDIRMAK GEREKİYOR’
“Bin 30 yıldır bu sektördeyim. Daha önce Türkiye’nin et ihtiyacının yüzde 45-50 oranını bölgemizdeki hayvancılık sektörü karşılıyordu. O zamanlar et bol olduğu için fiyatı da cazipti. Bir müddetten beridir bölgemizde hayvan sayısında ciddi düşüşler yaşandı ki bu düşüşlerin ana kaynaklarından biri de Kurban bayramında kesilen yoğun kurbanlık akımıdır. Doğal sonuç olarak ta nüfus hızla artıyor, hayvan sayısı azalıyor ve bunun doğal sonucu olarak ta fiyatlarda artıyor. Birde hayvan bakmak eskiden cazipti ama artık pek bir cazibesi ve kar marjı kalmadı. Yem, ilaç, bakım vs gibi daha birçok kaleme gelen olağanın üzerindeki zamlar hayvancılık ile geçimini sağlayanları çok zor durumda bırakıyor. Haliyle bu fiyatlara yansıyor, fiyatlar tüketimi azaltıyor ve sonuç ortada. Ülkemizde hayvan sayısı da oldukça azdır ki buda çok önemli bir faktördür.”
‘KÜPE SAYISI DOĞRU OLSA, HAYVAN SAYILARI ORTAYA ÇIKARDI’
“Piyasaya baktığınızda hayvan sıkıntısının olduğu et fiyatlarından ve ithalinden zaten anlaşılıyor. Küpe sayıları eğer gerçektende doğru gösterilmiş ise hayvan sıkıntısı niye var, hayvan sıkıntısı yok ise bu fiyatlar niye bu kadar yüksek gibi matematiksel denklemden uzak bir sonuç çıkıyor ortaya. Küpe sayıları doğru olsaydı en azından ülkemizdeki hayvan sayıları hakkında da doğru bilgimiz olurdu. Geçen Kurban bayramında eğer kesimhaneler küpeleri kayıt altına almamış ise ki bu mümkün siz küpe sayısıyla hayvan sayısına ulaşamazsınız. Birde Hayvan pazarlarında her ne kadar geçmiş yıllar kadar olmasa da yinede küpesiz hayvanların olduğunu görüyoruz. Yani küpeli hayvan oranı ile doğru tespit mümkün görünmüyor.”
‘FIRAT ÜNİVERSİTESİ KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIKTA DİYARBAKIR’I ARAŞTIRMIŞTI’
“Bir müddet önce Fırat üniversitesinden Ayşe Çağlıyan ve Esen Durmuş adında iki araştırmacı Diyarbakır’ın da aralarında bulunduğu bazı bölgelerin hayvancılık konusunda geniş çaplı araştırmasını yapmıştı. Bu arkadaşlarımız araştırmalarında Diyarbakır ve çevresinin hayvancılık bakımından önemli değerler olduğunu belirterek şunlara yer vermiştiler; ‘Diyarbakır havzasının doğal bir havza olarak ortaya çıkmasındaki etkenlerin başında jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri gelir. Bu özellikler, yer şekilleri açısından, daha önce de belirtildiği gibi, geniş bir plato şeklinde sade bir görünüm olarak belirmiştir. Bu plato, çanaklaşmış havzalarla, orta yükseklikteki kubbeleşmiş dağlar ve tepelerden oluşmuştur. Geniş plato sahaları taşıdığı step bitki örtüsü karakteri ile küçükbaş hayvancılık faaliyetinin yapıldığı önemli bir alandır. Koyun daha sade topografyaya uyum sağlayan bir hayvandır. Araştırma alanında özellikle koyun dağılışı bu step sahalarında yer alır.’ Deniyor. Yani ortaya çıkan sonuca göre bölgemizin kurtuluşu Tarım ve hayvancılıktan geçiyor. Bunun için de hayvancılığa gereken önemi vermek zorundayız.” AHMET BEŞENK
İşte O röportajdan bazı başlıklar:
‘DİYARBAKIR’DA ŞARBON VAKASI YOK’
“Şarbon hastalığı olduğu söyleniyor fakat bir kasap olarak ta böyle bir vakaya rastlamadım, Diyarbakır’da da şarbon hastalığının olmadığını söyleyebilirim. Bunun yanı sıra Basın var diye söylüyor ama Diyarbakır’da yoktur. Özellikle biz hayvanı temin ederken resmi, damgalı, veteriner kontrolü altında olanları tercih ediyoruz. Birde bu tür hastalıkları taşıyan hayvanlar kendilerini belli ediyor. Ne kadar belli etse de yine sağlık kontrolünden geçen hayvanları satmak gerekir. Aslına bakarsanız yerli ürünlerde hastalık olması çok zor ihtimal tabi bir şekilde bulaşmamışsa. Veteriner kontrolünden geçen hayvanları tüketmek şart.”
‘VATANDAŞLARIMIZ BİLDİĞİ VE GÜVENDİĞİ YERDEN ETİNİ ALSIN’
“Vatandaşlarımız tanıdıkları, bildikleri, güvendikleri yerden alışverişlerini yapsınlar. Sağlık raporu olan, damgalı hayvanlar tercih edilsin. Zaten özellikle son dönemlerde Diyarbakır Canlı Hayvan Borsasında da çoğunlukla küpeli ve kontrolü yapılmış hayvanlar satılıyor. Hayvanların küpeleri onların bir nevi kimlikleridir. Nereli olduğu, cinsi, geçmişi, her şeyi küpesine işlenmiştir. Diyarbakır’da panikleyecek veya sıkıntılı düşünülecek hiçbir ortam yoktur. En ufak bir sıkıntı olmuş olsa en azından haberdar olurduk.
‘HAYVAN SAYISINI CANLANDIRMAK GEREKİYOR’
“Bin 30 yıldır bu sektördeyim. Daha önce Türkiye’nin et ihtiyacının yüzde 45-50 oranını bölgemizdeki hayvancılık sektörü karşılıyordu. O zamanlar et bol olduğu için fiyatı da cazipti. Bir müddetten beridir bölgemizde hayvan sayısında ciddi düşüşler yaşandı ki bu düşüşlerin ana kaynaklarından biri de Kurban bayramında kesilen yoğun kurbanlık akımıdır. Doğal sonuç olarak ta nüfus hızla artıyor, hayvan sayısı azalıyor ve bunun doğal sonucu olarak ta fiyatlarda artıyor. Birde hayvan bakmak eskiden cazipti ama artık pek bir cazibesi ve kar marjı kalmadı. Yem, ilaç, bakım vs gibi daha birçok kaleme gelen olağanın üzerindeki zamlar hayvancılık ile geçimini sağlayanları çok zor durumda bırakıyor. Haliyle bu fiyatlara yansıyor, fiyatlar tüketimi azaltıyor ve sonuç ortada. Ülkemizde hayvan sayısı da oldukça azdır ki buda çok önemli bir faktördür.”
‘KÜPE SAYISI DOĞRU OLSA, HAYVAN SAYILARI ORTAYA ÇIKARDI’
“Piyasaya baktığınızda hayvan sıkıntısının olduğu et fiyatlarından ve ithalinden zaten anlaşılıyor. Küpe sayıları eğer gerçektende doğru gösterilmiş ise hayvan sıkıntısı niye var, hayvan sıkıntısı yok ise bu fiyatlar niye bu kadar yüksek gibi matematiksel denklemden uzak bir sonuç çıkıyor ortaya. Küpe sayıları doğru olsaydı en azından ülkemizdeki hayvan sayıları hakkında da doğru bilgimiz olurdu. Geçen Kurban bayramında eğer kesimhaneler küpeleri kayıt altına almamış ise ki bu mümkün siz küpe sayısıyla hayvan sayısına ulaşamazsınız. Birde Hayvan pazarlarında her ne kadar geçmiş yıllar kadar olmasa da yinede küpesiz hayvanların olduğunu görüyoruz. Yani küpeli hayvan oranı ile doğru tespit mümkün görünmüyor.”
‘FIRAT ÜNİVERSİTESİ KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIKTA DİYARBAKIR’I ARAŞTIRMIŞTI’
“Bir müddet önce Fırat üniversitesinden Ayşe Çağlıyan ve Esen Durmuş adında iki araştırmacı Diyarbakır’ın da aralarında bulunduğu bazı bölgelerin hayvancılık konusunda geniş çaplı araştırmasını yapmıştı. Bu arkadaşlarımız araştırmalarında Diyarbakır ve çevresinin hayvancılık bakımından önemli değerler olduğunu belirterek şunlara yer vermiştiler; ‘Diyarbakır havzasının doğal bir havza olarak ortaya çıkmasındaki etkenlerin başında jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri gelir. Bu özellikler, yer şekilleri açısından, daha önce de belirtildiği gibi, geniş bir plato şeklinde sade bir görünüm olarak belirmiştir. Bu plato, çanaklaşmış havzalarla, orta yükseklikteki kubbeleşmiş dağlar ve tepelerden oluşmuştur. Geniş plato sahaları taşıdığı step bitki örtüsü karakteri ile küçükbaş hayvancılık faaliyetinin yapıldığı önemli bir alandır. Koyun daha sade topografyaya uyum sağlayan bir hayvandır. Araştırma alanında özellikle koyun dağılışı bu step sahalarında yer alır.’ Deniyor. Yani ortaya çıkan sonuca göre bölgemizin kurtuluşu Tarım ve hayvancılıktan geçiyor. Bunun için de hayvancılığa gereken önemi vermek zorundayız.” AHMET BEŞENK