Diyarbakır Barosu, "Kuzey ve Doğu Suriye'de sivillere ve yerleşim alanlarına yönelik saldırılara son verilmelidir" çağrısı yaptı.
Baronun açıklamasında, yıkılan rejimin ayrıştırdığı halkların demokratik bir ortamda, barış içinde yaşaması için başta yerel güçler olmak üzere, uluslararası kurumlar tarafından gerekli koşulların sağlanmasının zorunlu hale geldiği vurgulandı. Açıklamada şöyle denildi:
'ROJAVA SALDIRI TEHDİDİ ALTINDA'
"Diğer taraftan, Suriye yeni bir döneme girerken yönetimsel boşluk, yeni saldırılara zemin hazırlamış; sivil yerleşim yerlerine, hastanelere ve diğer kamusal alanlara yönelik saldırılar gerçekleşmiştir. Bu saldırılarda başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiği, binlerce insanın zorla yerinden edildikleri, yaralı kişilerin infaz edildiği haberleri basına ve bazı insan hakları kuruluşlarının raporlarına yansımıştır. Halen Suriye'de Kürt, Türkmen, Arap ve diğer birçok etnik kökenden insanın bir arada ve güvenlik içinde yaşayabildiği, kısmi bir istikrarın hakim olduğu tek bölge olan Rojava, büyük saldırı tehdidi altındadır. Rojava halklarına yönelik saldırıların durdurulması, savaş ortamındaki sivillerin yaşam hakkı, güvenliği ve temel insani ihtiyaçlarının korunması, uluslararası hukukun ve kamuoyunun en temel sorumlulukları arasındadır. Ancak Suriye'de süregelen saldırılar, bu sorumlulukların yeterince yerine getirilmediğini açıkça gözler önüne sermektedir."
ULUSLARARASI KURUMLARA ÇAĞRI
Cenevre Sözleşmesi gereğince sivillerin yaşam hakkına yönelik saldırıların uluslararası hukuk tarafından açıkça yasaklandığının ve bunun insan hakları ihlali olduğunun belirtildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Bu saldırıların sona erdirilmesi, yalnızca hukuki değil, ayni zamanda ahlaki bir zorunluluktur. Uluslararası dayanışmanın artırılması, hesap verebilirlik mekanizmalarının güçlendirilmesi ve çatışmaların önlenmesi yönünde atılacak adımlar, bu tür saldırıların önüne geçmek için kritik öneme sahiptir. Öncelikli olarak, yaşanan saldırılar nedeniyle temel ihtiyaçlara erişimde ortaya çıkabilecek zorlukların önlenmesi için duyarlı kesimler tarafından yapılacak insani yardımların önü açılmalıdır. Savaş ortamının yaratacağı tahribata karşı çocuk ve kadınların fiziki güvenlikleri ile birlikte savaş suçlarının mağduru olmamaları için tüm önlemler alınmalıdır. Bu süreçte ülkeler, sükûnet ve sağduyuyla hareket etmeli; gerek görülmesi halinde sivillerin güvenli bölgelere tahliyesi sağlanmalıdır.
Sivillere yönelik saldırılar derhal durdurulmalı ve Suriye'nin en güçlü aktörlerinden biri olan Kürtlerle diyalog ve müzakere yolları açılmalıdır. Bugün alınacak kararlar, demokrasi isteyen tüm kesimlerin ve aktörlerin çözüm yollarını konuşabileceği bir ortamın oluşmasını sağlayarak, Suriye'de kalıcı barışın inşası için zemin oluşturacaktır.
SİVİLLERİN YAŞAMINI GÜVENCEYE ALIN
Amed Barosu olarak, Birleşmiş Milletler, Türkiye ve diğer uluslararası kurumları, uluslararası hukuk çerçevesinde görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye, ağır savaş suçlarıyla karşı karşıya kalan sivillerin yaşam hakkını güvence altına almaya ve kalıcı bir barış ortamının oluşması için somut adımlar atmaya çağırıyoruz.”
MA