Diyabete bağlı göz hastalıklarının diyabetik retinopati dâhil gözde şeker hastalığına bağlı ortaya çıkan göz hastalıklarının genel adı olduğunu söyleyen Bayrakçeken, “ Sağlık Bakanlığının verilerine göre 2015 yılında dünya ki 415 milyon diyabetlinin 3/1’ inde 93 milyondan fazla insanımızda diyabetik retinopatinin geliştiği görülüyor, bu da çok büyük bir rakam. Diyabette göz bulguları hafiften ağıra doğru gidebiliyor. Yani gelip geçici görme bozukluklarından çift görmeye, kalıcı görme kaybına kadar geniş bir yelpazede yer alıyor. Kan şekerinde ki dalgalanmalara bağlı gelip geçici görme bozuklukları olabiliyor hastada. Gözün kırıcılığında ki bu değişiklikler, kişinin göz numarasında değişiklik olarak yansıyor poliklinik hastalarımızda. Hastamızda 2 numara miyop varken bir sonraki gün yeniden geldiğinde hipermetrop olabiliyor. Daha başka göz bozuklukları da olabiliyor.” dedi.
“Diyabetik göz hastalıkları görme kaybı ve körlüğe kadar giden ciddi problemlere yol açabiliyor”
Göz muayenesinde polikliniğe gelen hastalara şekeri olup olmadığını sordukları ve genellikle hastanın da düzenli olamayan bir şekeri olduğunu söylediğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Kemal Bayrakçeken, “Bu durumlarda biz hekimler gözlük vermek yerine şekerini kontrol altına alıp ondan sonra muayeneye gelmesinin daha sağlıklı olacağı vurguluyoruz. Tüm diyabetik göz hastalıkları görme kaybı ve körlüğe kadar giden ciddi problemlere yol açma potansiyeline sahiptir. Gelip geçici görme bulanıkları da olabilir. Göz arkasında ciddi bulgular veren diyabetik retinopati dediğimiz hastalığa da yol açabilir. Diyabetik retinopati nedir dersek, retinadaki kılcal damarlarda kanama, retina içerisine sıvı sızma sonucu görme kaybı ve körlüğe neden olan bir spektrum olarak ele alabiliriz. Belirtilerine gelince, bunlar hastalarımızda görme yetilerinde azalma, bulanık görme, kör noktalar, karanlık noktalar bilhassa görme merkezinde düz ve dalgalı çizgiler görülmesi ve renklerin canlılığını kaybetmesi şeklinde ortaya çıkabilir.” diye konuştu.
Diyabetik retinopatinin nasıl oluştuğundan da bahseden Bayrakçeken, “Çevremizde gördüğümüz her şey, gözde retinada elektriksel sinyallere çevrilerek beyindeki görme merkezine iletiliyor. Retina, gözün arkasında görüntünün beyne aktarılmasını sağlayan sinir tabakasıdır. Diyabetik retinopati retinayı besleyen kılcal damarları bozarak başlangıçta retinada kanama ve sıvı sızması, ilerleyen aşamada ise retinada ki kan damarlarının tıkanması sonucu görme azalması ve körlüğe neden olabiliyor. Birde diyabetik maküler ödem var. Sarı nokta dediğimiz makuler bölge, retinanın en merkezi görmeyi sağlayan tabakasıdır. Burada sıvı birikmesine bağlı diyabetik makuler ödem oluşabiliyor. Bu da diyabet hastalarında ciddi görme kaybına yol açmaktadır.
Diyabetik retinopati için kimler riskli; Uzun süre diyabeti olanlar, kan şekeri düzeyi yüksek ve düzensiz olanlar, diyabetin yanında hipertansiyon ve yüksek kolesterolü olanlar çok büyük risk altında, yine bu hastaların dikkatli bir şekilde takip edilmesi gerekiyor. Şeker hastalığının yanı sıra, böbrek yetmezliği de varsa hastanın diyalize gitmesi gerekiyor. Gebelikte diyabete bağlı sorunlar ilerleyebilir hatta daha da kötüleşebilir. Bu nasıl tespit ediliyor? Polikliniklere başvuran hastalara tam teşekküllü bir göz muayenesi yapılması gerekir. Hastaların görme düzeylerinin tespiti yapıldıktan sonra göz bebekleri büyütülerek göz arkasının detaylı bir şekilde muayene edilmesi gerekir. Modern cihazların devreye girmesiyle kolaylıkla teşhislerimizi yapabiliyoruz” ifadelerine yer verdi.
İhlas Haber Ajansı