İki gün önce Diyarbakır’daki kadın kurumları trafikte kadın sürücülere karşı var olan hoşgörüsüzlüğü protesto etmek için bir araya geldiler. Diyarbakır’ın trafiğinden ger gün direksiyon kullanan kadınlar, maruz kaldıkları zorluklara karşı korna çaldı.
Özünde şekilsel bir eylem gibi görünse de kadın şoförlerin varlığının kanıksanıp saygı duyulması için önemli bir girişim.
Bundan on yıl önce araç kullanan bir kadını görünce herkesin dönüp baktığı günleri hatırlıyoruz, çok şükür ki artık durum böyle değil, kadın araç sürücülerinin sayısı arttı ama bu artışa paralel hoşgörü arttı mı diye sorsak bunun böyle olmadığını yıllardır araç kullanan biri olarak öyle olmadığını söylemem mümkün.
Özellikle yeni araç kullanmaya başlayan kadınlar için park etmek konusu sıkıntılı bir mesele, bu yüzden genelde küçük araç alma eğilimi daha fazla. Hatta öyle ki nerde küçük bir araç görsek sürücüsü kesin kadındır kanaati bile oluşmuş durumda. Ama trafik magandalarıyla sık sık karşılaşınca küçük araç yerine keşke de daha büyük ve yüksek bir araç kullansaydım diye az hayıflanmadım değil. Zira ne yazık ki daha çok minibüs, otobüs ve taksi şoförlülerinin kabalıklarıyla karşılaştığımız da bir gerçek. Bir otobüs şoförü misal neden yol vermez, yol hakkı benimken neden önüne kırıp kaldırıma doğru ya da yan şeritteki araca doğru sıkıştırır, anlamak mümkün değil. Elbette bu davranış o kişinin yetişme tarzı, insana saygılı olma hali, psikolojik durumundan bağımsız değil. Ama misal trafikte sıkıştırdığı küçük araç (sürücüsünün cinsiyeti önemli değil) kaza yapınca çok mu mutlu olacak, anlamıyorum. Birilerinin malına ya da canına kastetmeye çalışmaktan farkı yok bana göre.
Birkaç hafta önce kıl payı atlattığım bir kaza tehlikesini anlatmak istiyorum. Sabah dokuz gibi önceden kararlaştırılmış bir röportaja yetişmek için erken çıktım. 8:30 gibi 75 metrelik yol üzerinde yer alan kavşakların birine vardım. Tali yoldan ana yola geçiş için yeşil ışık yandı ve geçiş hakkı benim oldu. Ana yoldan geçen iki araç hızlarını düşürüp kavşakta beklemeye başladı. Ben tam kavşağı sola dönmeye hazırlanırken yanan kırmızı lambayı görmezden gelen ve aşırı hızla gelen bir araç yolda önüme çıktı, direksiyonu sağa kırmasam tam ortadan arabama çarpacaktı. Allahtan ani bir refleksle kurtardım ama trafik magandası adam, kırmızıda geçen o değilmiş gibi, ihlali o yapmamış gibi camı indirip bağırıp küfür ederek durmadan devam etti. Bu sırada daha yeşil yanıyor benim tarafa. Çok büyük bir kazayı ani bir refleks ve dikkatle kurtardım ama biraz dalgın olsam feci bir durum yaşanabilirdi.
Arabanın plakasını ve modelini alıp 155’e şikayet ettim. “Yolların Fatih’i benim, kurallara göre değil, kendime göre giderim” anlayışındaki birçok araç sürücüsüyle eminim sizler de karşılaşmışsınızdır. Bu yüzden yazının başında değindiğim kadınların eylemi küçük ama önemli bir girişim. Hayatın içinde olduğu gibi trafikte de birbirimize saygılı olmazsak hayat çekilmez bir hal alır. Çok şey değil, kurallara uyalım, hem kendimize hem karşıdakine hem de kadın sürücülerin trafikteki varlığına saygı gösterelim lütfen...
Özünde şekilsel bir eylem gibi görünse de kadın şoförlerin varlığının kanıksanıp saygı duyulması için önemli bir girişim.
Bundan on yıl önce araç kullanan bir kadını görünce herkesin dönüp baktığı günleri hatırlıyoruz, çok şükür ki artık durum böyle değil, kadın araç sürücülerinin sayısı arttı ama bu artışa paralel hoşgörü arttı mı diye sorsak bunun böyle olmadığını yıllardır araç kullanan biri olarak öyle olmadığını söylemem mümkün.
Özellikle yeni araç kullanmaya başlayan kadınlar için park etmek konusu sıkıntılı bir mesele, bu yüzden genelde küçük araç alma eğilimi daha fazla. Hatta öyle ki nerde küçük bir araç görsek sürücüsü kesin kadındır kanaati bile oluşmuş durumda. Ama trafik magandalarıyla sık sık karşılaşınca küçük araç yerine keşke de daha büyük ve yüksek bir araç kullansaydım diye az hayıflanmadım değil. Zira ne yazık ki daha çok minibüs, otobüs ve taksi şoförlülerinin kabalıklarıyla karşılaştığımız da bir gerçek. Bir otobüs şoförü misal neden yol vermez, yol hakkı benimken neden önüne kırıp kaldırıma doğru ya da yan şeritteki araca doğru sıkıştırır, anlamak mümkün değil. Elbette bu davranış o kişinin yetişme tarzı, insana saygılı olma hali, psikolojik durumundan bağımsız değil. Ama misal trafikte sıkıştırdığı küçük araç (sürücüsünün cinsiyeti önemli değil) kaza yapınca çok mu mutlu olacak, anlamıyorum. Birilerinin malına ya da canına kastetmeye çalışmaktan farkı yok bana göre.
Birkaç hafta önce kıl payı atlattığım bir kaza tehlikesini anlatmak istiyorum. Sabah dokuz gibi önceden kararlaştırılmış bir röportaja yetişmek için erken çıktım. 8:30 gibi 75 metrelik yol üzerinde yer alan kavşakların birine vardım. Tali yoldan ana yola geçiş için yeşil ışık yandı ve geçiş hakkı benim oldu. Ana yoldan geçen iki araç hızlarını düşürüp kavşakta beklemeye başladı. Ben tam kavşağı sola dönmeye hazırlanırken yanan kırmızı lambayı görmezden gelen ve aşırı hızla gelen bir araç yolda önüme çıktı, direksiyonu sağa kırmasam tam ortadan arabama çarpacaktı. Allahtan ani bir refleksle kurtardım ama trafik magandası adam, kırmızıda geçen o değilmiş gibi, ihlali o yapmamış gibi camı indirip bağırıp küfür ederek durmadan devam etti. Bu sırada daha yeşil yanıyor benim tarafa. Çok büyük bir kazayı ani bir refleks ve dikkatle kurtardım ama biraz dalgın olsam feci bir durum yaşanabilirdi.
Arabanın plakasını ve modelini alıp 155’e şikayet ettim. “Yolların Fatih’i benim, kurallara göre değil, kendime göre giderim” anlayışındaki birçok araç sürücüsüyle eminim sizler de karşılaşmışsınızdır. Bu yüzden yazının başında değindiğim kadınların eylemi küçük ama önemli bir girişim. Hayatın içinde olduğu gibi trafikte de birbirimize saygılı olmazsak hayat çekilmez bir hal alır. Çok şey değil, kurallara uyalım, hem kendimize hem karşıdakine hem de kadın sürücülerin trafikteki varlığına saygı gösterelim lütfen...