Diyarbakır’da eski den hali vakti yerinde olan aileler, yaz sıcakları bastırınca, telaşa kapılmadan sakince toparlanıp, Dicle Nehri kıyısındaki köşklerine giderlermiş, (Yaz gelince Diyarbakırlıların Elazığ Hazar Gölündeki yazlıklarına kaçtığı gibi) Serin eyvanlarda sebillerden akan su şırıltısını dinleyerek, semaver çayları eşliğinde dostla yarenle sohbet ederek geçirilmiş nice güzel yaz ikindisi vardır o köşklerin belleğinde, O tarihlerde kimsecikler kağıda dökmemiş olabilir ama biz Babalarımızdan, Dedelerimizden duyduklarını anlatıyoruz, Köşkün güngörmüş hanımını, dört başı mamur bir sabah kahvaltısı için buyruklar verirken; büyükanneyi taş odalardan birinde, yarı mahmur ibadet derken; evin şair ruhlu oğluna, günbatımlarında Dicle’ye dalıp giderken; odalarda ışıklar yanıp sönerken, bazen bir türkü rüzgarla beraber yükselip inerken.. Diyarbakır köşklerinin bizim gibi insanlara ilham verdiği aşikâr ancak onlardan biri, şiirsel görünümüne çok ötesinde bir anlama sahip; Mustafa Kemal Atatürk’e kapılarını açan ve onu bir ay boyunca ağırlayan Seman Köşkü ya da bugün bilinen adıyla Gazi Köşkü… Bu özelliğiyle şehrin sembolik yapıları arasında sayılan Gazi Köşkü’nün tarihçesine ve Atatürk’ün Diyarbakır günlerine bir göz atalım.
Gazi Köşkü, Diyarbakır’da hüküm sürdükleri dönemde şehri mimari eserlerle donatan Akkoyunlular’dan bize miras. Surların dışında kalsa da yöreye özgü siyah bazalt beyaz kalker taşın nöbetleşe kullanıldığı duvarlarıyla ve eyvanlarıyla şehrin dokusundan ve renginden ayrı düşmüş değil. İstanbul köşklerinden aşina olduğumuz gösterişli ahşap işçilik, burada yerini taşın sağlamlığına, kendinden eminliğine, sadeliğine ve elbette tevazuuna bırakıyor.
Hem anlamlı geçmişi, hem de eşsiz manzarasıyla gönülleri çelen Gazi Köşkü, sur dışında kalan ama ziyaretçisi eksik olmayan mekânlardan biri.
Diyarbakır’a ilk kez 1916 yılının Mart ayında Haydarpaşa’dan kalkan bir trenle gelen ve şehirde büyük coşkuyla karşılanan Mustafa Kemal, Dicle kıyısına yakın Sem’anoğulları Köşkü’nü pek beğeniyor ve Köşkün üst katını hem bir istirahat gah hem de Doğu Cephesi’ni yönettiği bir karargah olarak kullanıyor.
Gazi Köşkü, Diyarbakır’da hüküm sürdükleri dönemde şehri mimari eserlerle donatan Akkoyunlular’dan bize miras. Surların dışında kalsa da yöreye özgü siyah bazalt beyaz kalker taşın nöbetleşe kullanıldığı duvarlarıyla ve eyvanlarıyla şehrin dokusundan ve renginden ayrı düşmüş değil. İstanbul köşklerinden aşina olduğumuz gösterişli ahşap işçilik, burada yerini taşın sağlamlığına, kendinden eminliğine, sadeliğine ve elbette tevazuuna bırakıyor.
Hem anlamlı geçmişi, hem de eşsiz manzarasıyla gönülleri çelen Gazi Köşkü, sur dışında kalan ama ziyaretçisi eksik olmayan mekânlardan biri.
Diyarbakır’a ilk kez 1916 yılının Mart ayında Haydarpaşa’dan kalkan bir trenle gelen ve şehirde büyük coşkuyla karşılanan Mustafa Kemal, Dicle kıyısına yakın Sem’anoğulları Köşkü’nü pek beğeniyor ve Köşkün üst katını hem bir istirahat gah hem de Doğu Cephesi’ni yönettiği bir karargah olarak kullanıyor.