?>

ULU CAMİ VE DİYARBAKIR - (Fahrettin Kanat'ın Yazısı)

Fahrettin KANAT

3 yıl önce

Diyarbakır’ın merkezi yerindeki Ulu Cami başlı başına bir kitabeler müzesidir.Caminin duvarları, Latince’den, Kufi yazılara kadar hemen her dönemden kalma fermanlar, duyurular, dualar vardır.Hıristiyanlıktan önce de yine tapınak olduğu bilinen Ulu Cami, kentin Müslümanlar tarafından alındığı tarihe kadar Martoma Kilisesi olarak hizmet vermiş.Müslüman ordularının kente girmesiyle camie çevrilen bu tapınağın özelliğinin korunması da dinler arasındaki hoşgörünün bir başka örneği, Romalılar ve Bizanslılar döneminden kalma zarif işlemeli Kornet biçimi sütunları, kilise çatısının tüm özelliklerini taşıyan orta bölümü, bazı sütunlardaki Latince yazılar, ana giriş kapısının üzerindeki hayvan kabartmaları, Zinciriye Medresesi’ne (Eski Müze) açılan batı kapısının üzerindeki üzüm ve şarap çanağı figürlerinin olduğu gibi korunması, bu hoşgörünün bir belgesidir.Ulu Cami’nin bir başka özelliği de burada hem Şafiler, hem de Hanefiler için ayrı namaz bölümlerinin olması, Zaten, eski yıllarda her iki mezhebin de ayrı müftüleri varmış. Bu yönü ile de Ulu Cami büyük önem kazanır.Anadolu’nun en eski camii olması ötesinde, Müslüman aleminde 5. Harem-i Şerif olarak da ün yapan Ulu Cami için Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle der;‘’Müverrihler (Tarihçiler) birliktirler ki, bu eski ibadet yeri ta Hazreti Musa zamanında yapılmıştır. Bahçe sütunlarının sağ tarafında İbranice tarihi vardır. Kale her kimin eline geçmiş ise, burası yine mabed olarak kalmıştır. İçinde öyle ruhaniyet vardır ki, bir kimse iki rekat namaz kılsa kabul olunduğuna kalbi şahitlik eder..’’Kilise olmadan önce putperestler tarafından tapınak olarak kullanıldığı bilinen Ulu Cami için de kentte çeşitli efsaneler dilden dile dolaşır.Eski yıllardan beri anlatılan bir efsaneye göre; Ulu Cami minaresinin altında üzerinde ‘’Açan Pişman, Açmayan Pişman’’ diye yazan küçük bir kapı vardır ve bu kapı dünyanın en büyük  hazinesinin girişidir. Diyarbakır’ı kuran ilk hükümdar AMİDA tarafından buraya saklanan hazine, sadece Diyarbakır bir felaketle karşılaşıp yıkıldığı zaman onarımda kullanılmak için çıkarılabilir. O zamana kadar hazinenin hırsızların eline geçmesini önlemek için kahinler tarafından çeşitli büyüler yapılmıştır. Kapı ancak bu büyüyü bozabilecek biri tarafından açılabilir..Kent yıkıcı bir felaketle karşılaşmadıkça büyünün bozulması mümkün olmayacaktır.Söylentilere göre; Bu kapıyı şimdiye kadar yalnızca bir imam açmaya yeltenmiş. Açar açmaz da kapıdan öyle bir yakıcı ışık saçılmış ki, imam olduğu yere yıkılıp kül olmuş.Bu olaydan sonra kapıyı açmaya hiç kimse yeltenmem. Sonraki yıllar da kapı bir duvarla örülerek gizlenmiş. 
YAZARIN DİĞER YAZILARI