?>

SUSUZ ÇEŞMELER ve ŞEHİR HAYATI

Mehmet Ali ABAKAY

7 yıl önce

Suyun olduğu yerde hayat vardır, kuşkusuz. Gelenekte her yerleşim yeri, su kaynaklarına yakın yerde kurulur. Suyun kaynaklarına yakınlık, kurulacak şehirlerin de en önemli özelliğidir.Hayatın canlanması, canlıların artması, tabiatın dengesini koruması, ihtiyaçların karşılanması, tarımın, hayvancılığın gelişmesi için su, tabiattaki dört ana unsurdan biridir, toprak gibi, hava ve ateş gibi.Suyun hayatın vaz geçilmezi oluşu, toprağın bereketi için şarttır. Hayatın dört temel öğesinden su, olmazsa diğer öğelerin ortaya çıkması fazla önem arz etmez. Su olmazsa toprak bitmez, oksijenin yeşil alanlardan çıkmasının önü kesilir, sıcaklık gerçekleşmez.İnsanın yerleşim alanlarında vaz geçilmez su kaynaklarının şehre, beldeye taşınması elbette kanallarla olur, çeşmelerle su paymâl edilir.Şehirlerde herkesin faydalanması için yapılan çeşmelerin çoğu, hayrat olarak insanlığa sunulur. Çeşmelerin sürekli akar vaziyeti, suyun geçtiği alanları sulaması, değirmenlerin çalışması, ortaya çıkan akarsulardaki balık çeşitliliği, suyun ulaşım kolaylığı sağlaması, geçtiği sarp yerlerde yapılan köprüler akla gelen suyun alanı içine giren hususiyetlerdendir.Çeşmelerden suyun içme, yıkanma, yemek ve diğer ihtiyaçların karşılanması, genelde köylerde, ilçelerde ve özellikle şehirlerde ücretsizdir. Çeşmelerin bulunduğu mahalde herkesin istifadesine sunulan su, yaptıranın çeşme faal halde bulunduğu süre içerisinde kendisi için hayır kaynağıdır. Bu sudan elbette beslenen diğer canlıların da yararlanması söz konusudur; beslenen, yetiştirilen evcil ve yabanî hayvanlar misali.Diyarbakır merkezde mevcut olan çeşmelerin mahalle ortasında evlere aynı mesafede yapılmış olması, her çeşme üzerinde kitabenin yer alması, bahse konu açılımdır.Çeşmelerin artan suyunun sulamada kullanılması, ekimi yapılan sebze ve meyvelerin ihtiyaçları karşılaması içindir. İnsanın yaşamaya tutunması, elbette gerekli gıdaların olmasıyla paralellik arz eder. Esfel bahçelerinin, Dicle Nehri etrafındaki verimli alüvyonlarının şehir içi çeşmelerle Anzele su kaynaklarıyla sulanması örnek gösterilebilir.İnsanlık için vaz geçilmez ana besin kaynaklarından buğday, arpa gibi tahılların öğütülmesi, değirmenlerin olmasına bağlıdır, kolaylık sağlamak açısından. Değirmenlerin çalışması da su ile mümkündür, genelde. Su kaynaklarının olduğu yerleşim yerlerinde değirmenlerin varlığı kaçınılmazdır. Esfel ve FisKayası’nda varlıkları halen mevcut değirmenler, yerlerinde görülebilir.Ana su kaynaklarına ulaşan çeşme suları, suyun artmasını sağlar. Dikkat edilirse her çeşme suyunun sonunda Dicle Nehri’ne bağlantısı mevcuttur. Bu, otçul hayvanlar için yeşilliği artırdığı, bahçelik alanlarda ağaç verimini sağlar, kanatlı hayvanların sayısında artışı etkiler, balıkların sığ sularda kümelenmesini sağlar. Yabanî hayatın çeşitliğini artırır.Suyun zamanla etrafta oluşturduğu derinlik, ulaşımın köprüyle sağlanmasını gerekli kılar. Suyun fazla oluşu, sal gibi kolaylıkla yapılan su yolculuğuna zemin hazırlar. Dicle Köprüsü’nün varlığı, kelekle ticaretin yapılması akla gelen önemli iki husustur.Diyarbakır Şehir Merkezi’nde yaptığımız araştırmada akar vaziyette çeşmelerin sayısı yok denecek orandadır. Sadece Ulu Camii civarında şehir şebekesinden beslenen, Sultan Sa’sa’a, Tahtalı Kastal gibi çeşmelerin sayısı, üç adettir. Diğer çeşmelerin körleşmesi, zamanla kitabelerin tahribi, çalınması söz konusudur. Sur içindeki çeşmelerde olan körlük, Ali Paşa’da aynıdır. Melik Ahmedcivarında akan mahalle çeşmesine rastlanmamıştır. İskender Paşa Mahallesi’nde mevcut bir akar çeşme görülmüştür. Mardin Kapı’da Sultan Suc’a Çeşmesi faaldir.Karslı Hatunoğlu İsmail Paşanın yaptırdığı, şimdilik askerî alan içine giren çeşme akmamaktadır.Kuruçeşme adını alan Bağlar’da suyu kesilen çeşmenin varlığını görenlerden biri olarak, çeşme anlamsız şekilde yıktırılmıştır. Caddeye katılan çeşme alanı söz konusudur. Lakin çeşme, aynı biçimde başka bir yere taşınması mümkündü. Bu yapılmamıştır.Üç Kuyularda mevcut çeşme atıl vaziyettedir.Hz. Süleyman Camii abdest mahalîndeki çeşme faal iken, camiiye varmadan mevcut çeşmeler, köreltilmiştir.İç Kale Çeşmesi, susuzdur. Genelde camii yakınında yapılan çeşmelerle evlerin dışa bakan duvarlarına gömülü çeşmeler, aynı kaderi paylaşmıştır.Dağ Kapı Burcu’ndaki MervanîCamiî altındaki çeşme, Arbedaş Çeşmesi, Katırpınarı Çeşmesi, Arap Şeyh Camii Çeşmesi, Hatun Kastalı, Ziya Gökalp Evi Çeşmesi, Ziya Gökalp Mektebi Çeşmesi, Aynî Minare Camii Çeşmesi, Halhallı Camii Çeşmeleri olmak üzere akla gelen birçok çeşme, susuzdur, bu gün.Belki yolunuz Lala Beg Camii Sokak’a düşerse yol ayrımında yer alan çeşmenin sadece harap şekli karşınıza çıkar.Diyarbakır’da kaç mahalle çeşmesinin bulunduğunu bilenimiz azdır. Belki bu tescili yapılan çeşmelerin dışında kalanlar, unutulmuştur, açıkçası.Günümüzde parklar etrafında yapılan çeşmelerin sayıca azlığı göze çarpar. Her çeşmenin yer aldığı durak yerleri belirgindir. Fakülte Yolu üzeri Çeşme Durağı, Gaziler’e girişte park yanı Çeşme Durağı, akılda kalan iki yeni duraktır. Kimi yerlerde Kahveönü Durakları gibi, kendiliğinden isim alanlar  misali.Belediyenin öncelikle tarihî çeşmeleri susuz bırakmaması gerekir. Aslına uygun biçimde restorasyonu yapılması gereken çeşmeler oldukça çoktur, aslında. Fis Kaya’ya varmadan Ticaret ve Sanayii Odası Yolu üzerinde yer alan AbdulhamidîSaniî Çeşme ve Saat Kulesi gibi.Unutmadan söyleyelim ki banisi aynı olan Üç Kuyulardaki Çeşmenin aynısı Bağıvar’dan geçtikten sonra söz konusudur. Eski Mardin Yolu üzerindeki Dilek Çeşmesi’ni Fabrika Köylüleri iyi bilir.Çeşmeleri susuz kalan şehrin içinden yükselen yapılara bakıldığında zamanla meydana gelen ve getirilen tahribat, çeşmelerin bilinmezliğe karışmasına davetiyedir, aslında. Çeşmelerin eski haline dönüştürülmesi tarihe saygıdır, geçmişe yolculuktur, vakfedilene hürmettir, inşâ edeni hayırla anmanın diğer adıdır.Şehir araştırmalarımız devam ederken şu çeşmeler bahsine el atılmasını arzu ederiz, elbette. Denilebilir ki bir çeşme listesi çıkarılsa en azından iyi olur.Biz, bu çeşme listesini hazırlarız, şehrin su kültürü hakkında dosya da sunarız, istendiğinde.Hamamlarımızın kaçı çalışıyor? Bu hamamların su kaynakları nasıl kurutuldu? Bu hamamların yanı başında bulunan çeşmelere ne oldu? Bu sorulara da biz cevap aramaya çıkarız.Kimi okulların yanı başında yer alan çeşmelerin susuzluğunun farkına varmayan yetkililer, her avuçlanan suyu kana kana içenlerin, çeşmeyi yapanlara edecekleri duanın ne olduğunu bilir, elbette.“Su gibi aziz ol” demenin manasını unutalı, seneler oldu, açıkçası. Su üzerine kurulu şehrin bir dönem çektiği su sıkıntısını tarihten bilmemek olmaz. Gözeli’den-Hamrabad’dan-Hamravat’tangelensu kaynaklarını başka bir yazıda ele almak lazım. İç kale Suyu’nu bilmemek olmaz.Hamrabâd dememizi tuhaf karşılayanlar olabilir. “Abâd” nedir, “Hamr” nedir? Kimi tarihî şehirlerin isminde “Abâd” geçer, Celâlabâd, Haydarabâd, Mahabâd gibi. Biz Hamrabâd’ı ne zaman Hamravat yaptıysak, o zamandan beri şehre yabancılaşmışız.Hamr, insana serhoşluk hissî veren müskiratı-içkiyi çağrıştırır. Siz, suyla hiç serhoş olanı duydunuz mu? İşte bu şehrin insanı, o enfes-lezîz-letafet veren suyla serhoş olur, hatta suyu tedavide kullanılırdı.Padişaha göğümler içinde sunulan su, Evliya Çelebî’nin anlattığı su,.. Dahası şehrin su kaynakları üzerine yaptığımız araştırma henüz bitmedi. Bitince kitaplaşırsa belki o zamana kadar mevcut çeşmeler daha bir azalacak, nostaljiyle anılacak çeşmeler.Hatırlatalım, çeşmelerin mahalleye ait olanlarına “Kastal” denilirdi,   Hatun Kastalı gibi. Bilir misiniz, Gaziantep’te de mahalle çeşmelerine halen kastal denir. Bazı ilçelerimizde adı pınardır, puvardır.Siz, bu yazıyı kolay kotarılan, gelişigüzel bir yazı varsayın. Çünkü çeşmelerin tarihi henüz yazılmadı, bu şehirde. Çünkü hakkıyla araştıran kalmadı, okuyanın azaldığı gibi.    
YAZARIN DİĞER YAZILARI