?>

ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİ VE TARİHÎ ESERLER BİLİNCİ-3

Mehmet Ali ABAKAY

7 yıl önce

Bizdeki mevzuat hazretleri, bu yapıların ve tarihî eserlerin kolaylıkla üniversitelerce kullanımını kolay kılmaz. Bir yapı, Millî Emlâk Müdürlüğü’ne, biri Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, biri Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, öbürü Belediye’ye, diğeri İç İşleri Bakanlığı’na ait olması gibi, mülkiyet sahipliği farklılık arz eder. Yetki karmaşası içinde bu tarihî yapıların sahibi ya da yetkilisi görünen kurumlarla kuruluşlar, yapıların yapılış amacına uygun kullanımının önünde engel olmaya devam etmektedir.Yapıların ait olması gereken kurumlarla kuruluşlar yeniden gözden geçirilmelidir. Çoğunlukla yapılar iki-üç kurumla kuruluşla sınırlı olmalıdır. Kurumla kuruluşla alakalı olan yapılar belirlenmelidir. Bu yapıların, eserlerin kullanım şekli yeniden belirlenmelidir.Bu kural, şehirlerin ve ilçelerin sınırları içinde olan kaleler için geçerlidir, köprüleri için geçerlidir.Bir dönem mescit-camiî olduğu kayıtlı belgelerden anlaşılan, kitabesi yapının üzerinde duran, restorasyonu yapılmış yapının ticarî-turistik işletme olarak ihaleye verilmesi söz konusuydu. Bizim ısrarlı yazılarımız sonrası, kendisini “Molla Kasım” zanneden kişilerle muhattab bırakılmamız karşısında dik duruşumuz değişmedi.Yapının mihrabı yerinde, kitabesi üstünde olmasına rağmen onlarca yıl kapalı olması, başka amaçlarla kullanılmış oluşu, şehir merkezinin ortasında bulunuşu, kaçınılmaz kâr payı, iştihaları kabartmış olmalı ki, taliplisi çoğalan, işletmeciliğini alacak olanın belli olduğu manzarada, yayınlarımız yapının Mescid-Camiî olduğunu belgelemesiyle istenilen gerçekleşmedi.İbadete açık olan yapının açılışına davet edilmemiştik. Tabelası asılı duran yapıyı her ziyaret edişimizde garipçe bir ruh halimiz olur. Yetkililerden ilgili kurum, bu yapının mescid olduğuna dair vakfiye istemişti. Kendilerinin yetkili kurum olduğunu ifade etmiş, okuması olanın kitabeyi tercüme etmesi gerektiğini belirtmiştik. Bir kitabeyi, Arabî, Farisî, Türkî dilinden okuyanı olmayan, bulunduğu şehirdeki yapıların geçmişinden habersiz kurumun geleceğe-âtîye bırakacağı ne iz olabilir?Topraküstü yapılara saygının esas, toprak altında kalanlara saygı duyulması gereken ortamda, her şeyi Roma’ya bağlama sevdası, mitolojiyle, destanlarla konuyu anlatma ve toplumun inançlarını yok sayma telaşı, Grek aşkı, arkeolojiyi sadece kendilerinin bilme iddiası, sanat tarihçiliğini bin beş yüz yıl sonrasına ait bilme ukalalığı söz konusudur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI